Konuyu
siyaset, iktisat, askeriye olarak üçleyelim ve geniş-açı’layalım.
Siyasette
sağ-sol 100 küsur yıldır kullanılıyor. Birden çok kez iflas etti ama hala
kullanılıyor.
İktisatta
altın çok bin yıl kullanıldı, vazgeçildi, yeniden ona geri dönülüyor.
Askeriye
içinse, hem kalaşnikofun, hem de modifiye tatar yayının aynı derecede etkin
olduğu, bir post-silahsız-savaş dönemindeyiz.
Yani
olay, biraz daha geniş açılı.
Uzgel
ise, apaçık biçimde Taştekin’den ve Selcen’den geniş açılı.
+
“Amerika
ile Rusya, Suriye konusunda anlaştı. Yani Amerika, iddia edilenin aksine
Türkiye ile değil, Rusya ile anlaşarak çekildi. Amerika ile Rusya arasında
temaslar hep sürüyordu. Şunu söylemek gerekir ki Amerika Suriye’yi Rusya’ya
bıraktı, karşılığında alacağı şeyler var kuşkusuz ama onların şu anda ne
olduğunu bilmiyoruz. Şu anki gidişin böyle olduğunu düşünüyorum ama sahadaki
dengeler her an değişiyor. Demek ki daha yukarıda başka bir hesap var, (ABD) Suriye’deki
alanı, dolayısıyla PYD’yi de ve Suriye’yi de, Rusya’ya havale etti.”
Trielloda
ve/ya polielloda ikili veya çoklu taraflı anlaşmalar ve çatışmalar olabilir,
hatta kimi neyin ne olduğu belli olmayabilir. Uzgel, ileriki satırlarında sözü
buraya getiriyor zaten.
Yani,
ABD-Rusya anlaşması olayı çok kesin değil. Rusya’nın ABD boşluğunu doldurması
olayı daha kesin.
Rahmetli
dışişleri bakanımız Çağlayangil’in dediğince:
Ortadoğu’da
davetli listesinde değilseniz, menüdesinizdir.
Türkiye’nin menüde olduğu kesin de, haşlama mı, tuzlama mı,
kızartma mı, o belli değil henüz.
+
“Normalde
Suriye’nin doğusu Amerika’nın tek stratejik kazanımıydı. Ve yine normalde bir
emperyalist güç, kendisini o bölgeden çıkaran olmazsa çıkmaz. Amerika’yı oradan
çıkarabilecek hiçbir güç de yoktu, gitti yerleşti ve hiç kimse dokunamıyordu,
bir kere denedi Suriye Ordusu hemen cevabını verdi. Bir daha da deneme olmadı,
anayasa süreci gerçekleşmeden bir çekilme beklemiyordum doğrusu, bunun bir
mantığı yoktu, o zaman bu kadar yatırım niye yaptı?”
Şöyle
bir tarihsel örnek:
Vietnam,
ABDyi kovmak için 3 milyon ölü verdi. Aradan 40 yıl geçti, yendiği ABD’ye
ekonomik yenik olarak kapılarını açtı. Dünya’nın en düşük asgari ücreti orada
şu an.
Yani ABD,
askeri olarak oradan çıkar ama iktisadi olarak geri döner Suriye’ye.
+
“Türkiye’nin
en başından kalıcı olma niyeti vardı, işte ne kadar girebilirse, kuzey hattını
baştan sona kontrol etmek istiyordu. "Burası PYD’nin kontrolünde olacağına
benim kontrolümde olsun" diyordu Türkiye. Mültecileri de buraya
yerleştirme planı yapıyordu. Suriye Kürtleri ile Türkiye Kürtleri arasına da
bir Arap tampon bölgesi kuracaktı, hesabı buydu. Böylelikle kendi Kürtler’ini
kontrol altına alıp, 50 sene kendini garantileyecekti. Hani, bunun AKP’yi aşan
boyutunun da olduğunu düşünüyorum, bu devletin fikriydi bence AKP ile ortak
yürütülüyordu. Bir koalisyon var ya, onun planı ve uygulamasıydı diye
düşünüyorum. Fakat bu da revize edilmek zorunda şimdi...”
Zurnanın
zırt dediği yer burası.
Türkiye
Suriye ile savaşmaya cesaret edemez, deniyor. Suriye, Hatay’ı 80 yıl kendi
haritasında gösterme cesaretini gösterdi ama. Sonunda ne oldu peki? Artık, bir
ülke değil.
Unutmamak
gerek:
Türkiye;
Kuzey Kıbrıs’ta 45, Kuzey Irak’ta 35 yıldır var.
+
“Sınırı
Suriye Ordusu kontrol edecekse, bu hikaye biter. Bu sefer Türkiye Suriye ile,
dolayısıyla Türkiye, Suriye-İran-Rusya üçlüsü ile karşı karşıya gelecek, NATO
da NATO değil ama NATO üyeleri de, Türkiye’nin arkasında değil, Çin, Rusya,
Avrupa Birliği de... Yani dünyanın önde gelen tüm güç merkezleri, Türkiye’nin
Suriye’deki varlığına karşı çıktı. Ben naçizane daha önce yazdığım bir yazıda
"Amerika ile Rusya anlaşır, Türkiye açıkta kalabilir" demiştim, öyle
oldu galiba, Türkiye biraz açıkta kaldı sanırım.”
Keşke
öyle olsa.
Açıkta
bir Türkiye (NATO’suz, AB’siz ve Varşova Paktı’sız, diyelim zamanın Yugoslavya’sı
ve/ya 77’ler Hindistan’ı gibi), epeyi başa bela olur.
Olansa
şu:
Merkel
arkadan dolanıp puan aldı çoktan. Selcen metninde o alıntı var. Ayrıca,
ambargoyu kesen de Merkel.
O
nedenle, bu boş hamle oldu bu kezliğine…
+
“Suriye
ordusu ile TSK sahada karşı karşıya gelir mi, daha açık ifadeyle çatışır mı?
Karşı
karşıya gelir ama çatışmaz, yani Rusya izin vermez, araya girer.”
Bundan
emin değiliz. Bu çatışma, gecikmiş bir hesaplaşma olarak, her daim gündemde
kalcak.
+
“Birincisi,
genelde siyasette aynı aracı sürekli kullanamıyorsunuz. Bu, bir tür kanıksama
yaratıyor; ikincisi, bu iş bir fiyasko ile de sonuçlanabilir. Türkiye erken
çekilmeye zorlanabilir ki biz bunu 2008 Şubat operasyonunda gördük. Yani
Amerika’dan gelen baskılar, Rusya’dan gelen baskılar, hava sahası kapatılırsa
falan... Bu iki şeye neden olur: Hem ekonomik yükü arttırır, hem hızlı çekileme
gizlenemez bir hal alır ve bu da geri tepebilir. Çok büyük risk aldı Erdoğan...
Uluslarası baskı sonucu bir geri çekilme olursa, bu Erdoğan’ı içeride
zayıflatır. Zaten açıklandığı gibi operasyonun 480 kilometrelik bir hatta
uzanması zora girdi şu anda. Yani operasyonun içteki etkisi uzun sürmeyebilir.
Bazı sorunlar şu an hallolmuş gibi görünse de, ekonomik kriz ve işsizlik ile
hareketteki çözülme gibi kalıcı ve derin sorunlar ortada duruyor.”
Bu
savaş, iç siyaset içindi, bu kesin.
Bu savaş
kazanılabilirdi ama düşük olasılıklıydı. Bu şıkkıyla değil, asıl alan durumu
nedeniyle. Bunu da, Erdoğan bir biçimde biliyordu. Ya herro, ya merro, oldu.
Bu savaşı
kitle-sivil kesimi anlamadı bile değil, algılamadı. Yani, kellerinin giyotinin bıçağının altında olduğunu kavrayamıyorlar.
Dolayısıyla iç siyaset konusu, biraz muallak.
+
“Ortadoğu’nun
en önemli problemi bu zaten: Kendi sorununa içeriden çözüm üretemiyor olması.
Entellektüel bir çözüm de üretilemiyor, stratejik bir çözüm de üretilemiyor.
Hatta, bu son 10 yıl Ortadoğu’yu bu konuda daha da geriletti. Dolayısıyla,
halkların işi ele almasının imkanları çok daraldı. Bölge, maalesef önümüzdeki
dönem de çok yukarıdan, küresel güçlerin jeopolitik çekişmesinin alanı olacak.
Arap Baharı bir imkandı bu kaybedildi, İslamcılar bunu yediler. Tek umut yeni
bir genç kuşak geliyor, daha seküler, dünyayı daha yakından takip eden ne olup
bittiğini bilen... Belki önümüzdeki 10 yılda bunlar, geleceğe yönelik
talepleriyle daha iyi kurabilirler...”
O da,
Irak’taki sosyal moloz genç kuşak isyanı
olmakta. Çalışmadan harcamak isteyen kuşak.
Bu da,
global sorun.
4. Dünya’nın
sorunu, 1. Dünya’nın 4 katı çocuk yapması, yani fare gibi üremesi. O 4 çocuğunu
1’ini göçmen-işçi olarak 1. Dünya’ya yolladılar çoktan, geriye elde kaldı 3 çocuk.
Kavonuz dışarıdan yalayan, muhteris ve kifayetsiz 3 çocuk. Baştan kriminal veya
terörist 3 çocuk. Bakınız, Türkiye’deki 2 milyon Suriyeli çocuk.
Yani:
‘Rebel’
değil, ‘riot’…
İsyan değil,
kaza kaldırma…
Yani.
Benim
oğlum bina okur, döner döner gene okur.
(17 Ekim 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder