Alıntı:
“Onur
Kartal: Zombi istilaları kıyamet değil, yeni bir başlangıç.”
İşte bu
nedenle, Türkiye’den estetikçi çıkamadı, çıkamıyor, çıkamayacak gibi de, Murat
Belge hariç ama o da Batılı kırması.
Tüm
zombi konulu popüler kültür ürünlerine bakılınca, zombiler doğrudan 4. Dünya
göçleri, isyanı, istilası demek.
Geçmişteki
bunun karşılığı; Kavimler Göçü, Vikingler ve Moğollar idi.
Şimdiki
karşılığı, % 5’lik global göçmen oranı.
Bu; ne
kıyamet, ne de yeni bir başlangıç.
Ki zaten
ikisi birarada olabilir. Kıyamet, mapşeri getiriyor çünkü. Cennet ve veya
cehnenem sonul yargılamasını getiriyor çünkü.
Ama Dünya
üzerinde somutlukta, böyle bir tam
sonulluk yok.
Olmadı,
olmuyor, olmayacak da.
Zombiler,
yeni korku nesneleridir. Eski ejderhalar gibi. Büyücüler gibi.
Zaten,
onlar masallarda vardı, fantastik roman da zamane masalı.
+
“Bağışıklık,
Esposito için, hem bir bünyenin kendisini dışarıdan gelecek bir tehdidi
savuşturmak üzere, alışıldık tıbbi aşılama mantığını, hem de toplumsal
yükümlülüklerden muaf olma anlamında, bireyin dış dünyayla arasına ördüğü
bariyerleri ifade eden, kendi deyimiyle anahtar bir kavram.”
Bak, bu
önemli bir alıntı.
Ancak,
hiçbir hegemo sistem, tam bağışık değil. Batan yüzlerce hegemon devlet var
çünkü.
Bizce,
şimdiye dek yazılmış en önemli zombi romanı: Dünya Savaşı Z. Bu kadar nesnel
anlatılan bir felaket öyküsü zor bulunur.
Orada,
gerçek insanlık durumunun, gerçek ve makro bir felaket durumundan asıl
çözüldüğünü inanılmaz gerçekç açılardan anlatır.
Bağışıklığı
geç, kendi kendine intihar eden insanlıktan söz edilir orada. Zombiler, geçici
de olsa, insanlığı bitirir yani.
Tüm
bilimkurgular gibi, zombi konulu fantastikler de, post-apokaliptik durumlarda, ne Dünya’yı, ne de insanlığı bitiirir.
Tam tersine, bir tür düşünce deneyiyle, insanlığın nasıl yeniden inşa
edildiğini anlatırlar onlar.
+
“Ben
Esposito okurken, Dünya Savaşı Z filmi vizyona girdi ve ben zihnimde
Esposito’yu filmin yönetmenlik koltuğuna oturtacak kadar ileri gittim. Film Max
Brooks’un aynı adlı romanından uyarlama. Ancak kitapla film arasında ciddi
farklılıklar var ve kanımca film kitaptan çok daha devrimci bir niteliğe sahip.”
İşte bu,
zeka ve bilgi eksikliği.
Film,
bildiğimiz Brad Pitt için ‘happy end’li. Roman, ne mutlu, ne de mutsuz sonlu. O
nedenle roman, epistemik devrimci.
Hiç yalan söylemiyor. Filmdeki hemen hiçbir şey yaşamda olmaz ama romandaki
hemen herşey yaşamda olur, oldu da, oluyor da, olacak da…
Bedeker kıssası, eğer daha önce örneği yoksa,
felaket yönetimi kitaplarına girmeli:
Yangında
ilk kim / ne kurtarılacak?, değil; yangında
ilk kim öldürülecek, ne yok edilecek?
Ki
geriye kurtarılmış bir şeyler veya birileri kalabilsin…
Daha da
önemlisi, hemen her ülke kendi Bedeker planını, kendi deneyimlerinden ve kendi
yanılmalarından üretiyor romanda…
‘Savaş
Sanatı’nın göreliliği yani…
Sun Bin
ve Sun Tzu birarada yani…
+
“Zombi,
insan-altı, insan-dışı, insan-üstü, insan-sonrası ama asla insan olmayan bir
varoluş olarak karşınıza çıktığında, bunun felsefi, antropolojik ve siyasal
kökenlerine inmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi.”
Aferin.
Bak, bu ciddi bir intikal. Zombi, bir insan-değil
simgesidir. İnsan-sonrası değildir, ayrı konu.
Bir de
şu var:
Büyücüler
kötü ama zombiler tam kötü değil.
Not: İnsan-sonrası,
Banks’in ‘Culture’ dizisinde var ama o ayrı bir konu. Diğer bilimkurgu
romanlarda, insan-sonrası da insandır, insana dahil edilmiştir. Homo Sapiens’tir
yani, Pomo Posterus değildir. Bakınız: Asimov ve Vakıf’ı.
+
“Bir
köpeğin herhangi bir filmde bir tüfeğin dipçiğiyle kafasının ezilmesini
seyretmeye dayanmanız zordur ama mevzubahis zombi olduğunda, herhangi bir
şiddet sahnesi sizde merhamet ya da acıma duygusu uyandırmaz.”
Eskiden
böyle değildi, hayvan hakları aktivistleri çıktı, mertlik bozuldu.
Ancak,
romanın imlediği üzere, zombi-sever ve zombileşmek-ister insanlar da var.
Filmleri seyrederken, zombi olmak isteyen insanlar var yani. Yazar, bunu
kaçırmış.
+
“Zombi
hikayeleri hep aynı muhafazakâr izleği takip ediyor sanki: Dünyayı kaosa
sürüklemek isteyen düşmanlarla çevrili olma durumu.”
Bu kez,
söyleşiyi yapan kişi güzel bir saptama yapmış.
Ancak,
bu muhafazakar bir izlek değil.
Krizler,
tarihin her döneminde var ve bizler bunların epeyi büyüğünden birinin
içindeyiz.
Dünya
çoktan kaosa sürüklendi yani.
Ancak,
şu var:
Devrimler de, karşı-devrimler de;
terör de, karşı-terör de Dünya’yı kaosa sürükler, sürükledi, sürüklüyor,
sürükleyecek.
Roman,
bunun eksodusunu gösteriyor.
Bildiğimiz
kadarıyla, başka hiçbir zombi konulu popüler kültür ürünü bunu beceremedi,
başta Yaşayan Ölüler çizgiromanı ve dizisi.
Yazar,
bunu da görememiş.
(21 Ekim 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder