Çarşamba, Ekim 09, 2019

Reel Politik Olarak Kürtler


Biz bunu, ‘reel politikte Dünya’nın lümpen halkları’ olarak okuyoruz. Çünkü Kürtler, son 36 yılda genel denklemlerin dışında lümpenlik ve reel politik pek çıkaramadılar gibi.
Ancak, başlık çok hoş. Konuyu farklı ve değerli bir bakış açısı.
Bir bakalım o zaman.
+
Alıntı:
“Reel politiğin birinci ilkesi; reel politik oyun değildir, ancak bu politik sahnenin uygulayıcılarını oyuncu olarak nitelemekte bir beis yok, söz konusu maddi çıkarlar olduğunda bütün oyuncular birbirini satar.”
İlginç.
Keşke, gerçekten böyle olabilse ama değil.
Reel politiğin birinci ilkesi reel politiktir, yani kuramın yanıldığı yerlerde, kazanmak için, gerekeni yapmaktır.
İkinci bölüm ise hah, işte tam da bu.
Bu, bir oyun kuramı oyunu.
Berbat olansa, oyun kuramının kuramlarının çoğunun gerçeğe uymaması. Çünkü oyun kuramı, deneylerini sınırlı-sonlu denetlenmiş oyunlarda eyler, oysa açık alan yaşam her zaman sürprizli ve farklı yanıtlar veri. Ültimatom ve diktatör oyunu metinlerimiz bunları açımlamıştı.
Başka bir gerçek-veri daha var:
Örnekleme demografinin, diyelim Kürtler, Kuzey Suriye 2015-2020’nin veri tabanı bellidir. Yani, ne yaptıkları, ne yapmadıkları, ne yapabildikleri ve ne yapamadıkları aşağı yukarı tanımlıdır.
“Kürtler bir kez daha, “satış” psikolojisinin travmasını yaşamak durumunda kalmıştır.”
Bir kez denilen, yüzüncü kez filan ha.
Satış deyince, Kürtler satmış gibi oluyor, oysa satılış daha doğru. ABD tarafından satılış.
Bu arada, Kürtler’in bu bilmem kaçıncı kez satılışını, Kürtperver batılı köşe yazarları 2 yıl önce yazmışlardı.
Yani, Kürtler ne aklıselim sahibi, ne de rasyonel.
+
“Reel politiğin ikinci ilkesi; kendinden büyük bir güce kendi politikalarını kabul ettirmenin en önemli yolu, sana ihtiyacı olduğunda, politikanı kabul ettirebilirsin, ilkesidir.”
Sana ihtiyacı olduğunda. Kilit terim bu. ABD’nin Kürtler’e ihtiyacı bitti. Ama Ekim 2019’da değil, taa Ocak 2019’da falan. Trump IŞİD’in bittiğini söylediğinde.
Dolayısıyla, olduğunda, değil de, olduğu sürece.
+
“Reel politiğin üçüncü ilkesi; ulus-devlet’ler rejimini tehdit edebilecek herhangi bir oluşuma müsamaha gösterilmez.”
Sürpriz.
Beklenmedik teorik bir hata.
Koloniyalizm olur, emperyalizm olur, hegemonizm olur ama ulus-devlet olmaz. Ulus-devlet, fiilen 1990’da bitti çünkü. Post-modernizm de öyle.
Dolayısıyla budarsak, hiçbir devlet kendi varlığını ve çıkarını tehdit edebilecek herhangi bir oluşuma müsahama göstermez.
Hah, işte bu oldu.
Kürtler’in durumu da bu:
Ayakçılık.
Hegemonlara ayakçılık.
Onların idrar zoruyla devlet kurmuşluk ama tek başına devleti yürütememe, yani % 90 yanılmış devlet olma hali. Bakınız Barzani-Irak.
+
Köşe yazarının ilkeleri 3 tane imiş.
Bakalım başka şeyler var mı?:
SSCB, Dünya devrimi yerine, tek devlette devrim, demişti.
Trump, uluslararası ticaret / WTO yerine, içine kapalı ulusal ABD sanayisi, dedi.
Bunlar da, reel politik ilkeleri: Duruma göre davranma yani.
Tuhaf olan şey, Kürtler’in kendi durumlarına göre davranamamışlıkları. 40 yıl yahu. İnsan bir kere hata yapar, iki kere hata yapar. Hep de hata yapılır mı?
Biz bunu Öcalan’ın şizofrenisine bağlıyoruz doğrudan. Barzani, Talabani, Müslim gibiler, ancak davar güdebilir. Sosoyolojik ve sanayisel toplum moduna gelemediler yani. Oysa Öcalan daha 1968’de bir ulus-devletin üniversitesinde, konuyla ilgili en önemli fakültede, insan bilimleri okuyordu.
Öcalan’ın biyografisini izledik. Filmi hangi noktada kopardı bilmiyoruz. Ancak, Le Carre’vari 50 yıl boyunca çok elle oynama, kendiliğinden şizofreni yaratır zaten, tanım gereği böyledir yani. Yani, tozutacağı kesindir ama hangi noktada tozutacağı kesin değildir.
Eğer Öcalan, Hasan Sabbah’ın % 1’i kadar vasıflara sahip olsaydı, Ortadoğu’nun bugünkü haritası bambaşka olurdu, diyoruz. Keza, bunu Arafat için den-den’liyoruz. Ek: Golda Meir de şizofrendi (bakınız Tarihle Söyleşiler, Fallaci) ama savaşçıydı, savaşçı bir kadındı ve savaş kazanmış savaşçı kadındı.
Sözü bağlayacağımız yer bu:
Kürtler savaşçılığı beceremediler.
Reel politik ise, doğrudan savaş politikası demek.
SSCB’nin Dünya sofrasında, 1 değilse bile, 2 no olması ve bunu fiilen, bileğinin gücü ile kabul ettirmesi demek.
Bu, becerildi de. Bir anti-SSCB’ist olarak, bunu böyle takdir ediyoruz.
+
Toparlama ve çıkış:
“Ölülerden yapılmış masaların üzerinde stratejilerin, taktiklerin, haritaların yer aldığı reel politik içerisinde yer alan bütün oyuncular ile birlikte yok edilmesi gerekir.
Bu sahne farkını ilkelerle değil, çıkarlarla gösterir. Tarihsel olarak, böyle bir sahnenin hiçbir zaman ezilenlerin yararına olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kürtler özelinde, tarihsel olarak bu tür sahnelerde ne zaman yer aldılarsa, deyim uygunsa egemen sınıfların sofrasında meze oldular.”
Ölüler yerine, kafatasları deyince, ‘Taht Oyunları’ planı oluyor.
Beckett ne demiş:
Yine denedim, yine yenildim. Olsun. Ama daha güzel yenildim.
Hah, Kürtler’in işlemeyen reel politiği tam da bu:
100 kere satılıp, 100 kere yenilip, 100 kere katledilip, 1 arpa boyu yol kat edememeleri.
Bunu ben değil, Kürtperver bir Kürt teorisyeni yazmış.
Ben den-den’ledim yalnızca…
Novum-eksodus:
Kürtler yine ölecekler ama hala epsilon-eksodus var, ışık orada çünkü.
4 lideri de silmeleri gerekli.
Gerontokrasiyi silmeleri gerekli.
Ulus-devleti pas geçip, sonrasına sıçramaları gerekli.
Bunu yapan Türkler çok, neden Kürtler olmasın?
Selim Temo, elde var bir…
(9 Ekim 2019)

Hiç yorum yok: