İnternet
gazetelerinden birinde, Avustralyalı adamın birinin, kanındaki özel bir antikor
nedeniyle, 60 yıl boyunca sürekli kan vererek, kabaca 2,4 milyon bebeğin
yaşamasına katkıda bulunduğunu okudum.
Bana
sorulsa, bunu yapmamayı yeğlerim. Çünkü, sözü geçen son 60 yılda, Dünya’nın
sorunu az nüfus değil, çok nüfus idi. Çin, 1980-2015 arasındaki tek çocuk
zorunluluğu ile 400 milyon çocuğun doğmasını engelledi ki bu Çin’in nüfusunun
üçte biri demek.
Çocukların
varlığı sevgi nedeniyse, onun karşıtı olan yokluğu nefret nedeni değil yani.
Ayrıca
biz, Dostoyevski’nin dediği gibi, insanların daha çok sevilir olması için
değil, insanların daha az nefret edilir olması için çabalıyoruz.
Benim
felaket yönetimi, gelecekbilim, Homo Posterus anlayışım bu ve böyle: Tümel ve
kuramsal olarak yani.
Tersi
yönde de, Dünya’nın nüfusunu azalmasını istesem de, 5 milyon kişi tek kalemde
nasıl öldürülebilir veya böyle yapılması nasıl engellenebilir?, diye sorsam da,
pratikte kalkıp da tek bir insan öldürmüyorum.
Bunu
benim yerime, insanseverler / hümanist geçinenler yapıyor. Anti-hümanist olan
ve/ya kendini öyle sayan da benim.
Bu,
tutum-davranış / kuram-edim ayrımı ile yapılması niyetlenenle yapılmış olan
arasındaki ayrım ve çelişkiler, tarih boyunca izleniyor.
Devleti
de, devlet karşıtı anarşistler değil, devleti savunanlar bitirdi. Şu andaki Dünya’daki
yanılmış devletleri yaratanların tamamı, devleti savunanlar.
Burada
soru şu idi:
Karşıtımın
/ antitezimin yapacağını yaparak, onun pratiğine ve/ya teorisine katkıda
bulunuyor muyum?
Gördüğüm
kadarıyla, hayır.
Çünkü,
diyelim Türkiye’deki devletsizlik, onun ölümünden sonra gelen ve Atatürk
karşıtı olan 2 adam, artı 3 askeri darbe, artı 3 liberalizm ile toplamda 75
yılda mümkün oldu. Bu da; limit, asimptot, tarihin siklusları demek. Sikluslar,
vade doldu mu tersindirilemez demek.
Sonrası
da tarihte var:
Restorasyon
ve reform dönemleri olarak.
En makro
sikluslarda da, insan türünün yok olması veya nüfusunun tehlikeli düzeyde
azalması kayıtlı, tarihöncesinde ve tarihte.
Eskiden
restorasyonlar ve reformlar, gayrıinisiyaki olurmuş, şimdilerde az da olsa,
bilinçlice olmasına çabalanıyor.
Bense,
varlığımda-zihnimde öte-bilinç yaratmaya çabaladım ama tam olamadı bu.
Bu
hesaplaşmadaki ve irdelemedeki dingildemeler de oradan gelmekte.
Hata
fonksiyonu dahil olarak da, bu felaket yönetimi örneğinde kuram işliyor:
Ya +, ya
0, ya – müdahale.
Benim
anlayışım 0 müdahale ile insanların birbirini yok edişine izin vermek ve kenara
çekilip felaketi kaydetmek, Goya gibi diyeyim, Montaigne gibi diyeyim.
(13 Mayıs 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder