Çarşamba, Mayıs 23, 2018

Oryentalizm x Oksidentalizm ve İslam x Hristiyanlık


Ağaca bakarken ormanı, ormana bakarken ağacı gözden kaçırmamak gerekli. Bunun için de, ölçek ve ölçütlerini belirgin kurmalısın. Bir de belli nesnel önkoyut bilgiler vardır, onları kullanırsın.
Dünya Sistemi tüm tarihi 5 bin yıllık bir bütün olarak ele alır.
Doğu x Batı ve/ya İslam x Hristiyanlık ve/ya cihad x haçlı seferi olarak adlandırılan ikilik ise, 1.400 yıldır var. Fas-İspanya ve Endonezya-Filipinler arasında, göze pek çarpmayan ve doğrudan dilegetirilmeyen biçimde Güney x Kuzey, fakir x zengin, barbar x uygar olarak da kurulu.
Ancak, tarihin siklussallığını Dünya Sistemi çok iyi saptamış ve izlemiş.
600-1500 arasında bugünkü Batı’nın yerine, dominant kültür olarak İslam vardı. Bilimde bile İslam bir nolu idi. Müslüman İbn-i Sina’nın tıp kitabı, Orta Çağ’sal Batı’da 900 yıl okutuldu örneğin.
Sikluslarda faz kaymaları olabilir. AB için böyle olmuş ve 400-1500 arasında, 400’ler, 800’ler, 1200’ler barbar istilaları nedeniyle, uzun bir dip dönemi yaşamış AB. Ancak 1950 geldiğinde, AB de artık en çok 2 no idi: Bir zamanların topraklarında güneş batmayan imparatorluğu ve 1945’in 1 nosu İngiltere, şu an 10 noda örneğin. 1.100 yıllık iniş, 450 yıllık çıkış var yani, asimetri var yani.
Önce AB’nin başlattığı, sonra ABD’nin devam ettiği biçimde, Batı’nın üstün olduğu bu dönemde oryentalizm dogması inşa edildi. Doğrularla sınandığında hiçbir zaman geçerli olmadı ama tüm dogmalar gibi, inatla yaşatıldı. Bu nedenle, doğulu aydın da, kendi ülkesine ve kültürüne Batılı gözü ile baktı.
Bunun en son momenti şu ve derdimiz de o tez:
“İslamiyetin Avrupa'da ciddi bir yükselişe geçtiğini belirten Bernard Lewis, Avrupa'nın geleceğinin “İslamlaşan Avrupa mı, yoksa Avrupalılaşan İslam mı?” sorusuna bağlı olduğunu söyledi.”
Öncelikle bu ikisi; çelişmez, çatışmaz ve birbirini engellemez.
Ancak, ‘avrupalılaşan İslam’ı, ‘fransızlaşan İslam’ veya ‘almanlaşan İslam’ diye okumak daha uygun. Osmanen Germana başka bir AB ülkesinde öyle olmaz, olamaz da.
Burada AB x ABD karşıtlığını açımlamak uygun:
ABD tek dilli, AB 30 dilli. Üstelik, ulus-devlet üzerinden tek dili savunan ve 200 küsur yıl için dayatan da AB idi.
ABD ise, çokdilliliği bundan sonra yaşayacak. Güney eyaletlerinde İngilizce’den çok İspanyolca hakim ve Asyatikler İngilizce’yi bilseler de, kültürel kimliklerini, bizim Alamancılar gibi, çok daha uzun süre yaşatacaklar. Bu, Batı tarafından asimile edilemeyen (ve hatta az biraz Batı’yı asimile etmiş) lümpen Doğu(lar) gibi, ilginç-ironik bir moment demek.
AB’deki bazı ülkelerde Müslüman nüfus % 15’i geçti ve ülkenin asıl halkı çoğalmıyor, Müslüman nüfus ise haldır haldır ürüyor. Dolayısıyla, ırk ve din olarak o ülkelerde tersine bir asimilasyon yaşanacak. Üstelik bu, 400’lerdeki Kavimler Göçü’nde de yaşanmıştı: Sonuç baştan belli yani.
Gelelim en son irdelememize:
Nasıl ki Le Roy’un saptadığı üzere, oryentalizm bir kurguysa ve kurmacaysa, yine onun gözlediği ve saptadığı biçimde, hem islamlaşan Avrupa, hem de avrupalılaşan İslam birer kurgu.
Yani, diaspora nasıl ki gurbette icat edildiyse, yani o sürgünler, kendi ülkelerinde kendi kültürel kimliklerine sahip çıkmadılarsa ama gurbette hayali bir kültürel kimliğe sarıldılarsa, ‘AB’deki İslamcılık’ da nev-icat bir şey. Alamancılar, kendi ülkelerinde bu kadar fanatik veya köktenci değildi yani.  Yenilenin sopayı daha çok istemesi (veya barbarın uygara karşı daha da barbarlaşması) gibisinden bir aşağılık kompeksiyle, irticaya sarıldılar. Ki bunu, Müslüman-Arap istilası zamanında Hristiyan-İspanya, engizisyon ve rekonkizisyon ile aynen yaratmıştı.
Ara saptama: Yani, oksidentalizm ve oryentalizm, aynı madalyonun 2 yüzü olmakta: Yenilen taraf, fanatikleşmekte.
‘Avrupalılaşan İslam’ın tarihsel başka bir yönü de var:
İslam başta yalnızca Arap idi. Bugün ise 100’ün üzerinde halk Müslüman. Her halkın müslümanlaşma ve müslümanlaştırılma yolu farklı oldu. Ki zaten çoğu halklar, ölmemek için Müslüman veya Hristiyan oldu.
O zaman olmayan bu gönüllük ilkesi, bu koşullarda var. Gerçi AB’lilerin İslam düşmanlığının getirdiği eziyet ile Arap zulmü de birbirine oldukça yakın şeyler.
Aranot: Müslüman göçmenleri son 1-2 yıla kadar hemen hiç görmemiş Doğu Avrupa ülkeleri, ülkelerinden transit geçen 4-5 milyon kişiden sonra, hızla İslam düşmanı oldular.
En genel boyutuyla bakınca ise, 400’lerdeki asıl Kavimler Göçü de, bu neo-Kavimler Göçü de, global kültürü yoğuran ve metamorfozlayan birer süreç.
Burada önemli olan, kültürel ozmosis sırasında, azınlıksever slaktivizmden, ulusal emekçi haklarını savunan fransız faşiste kadar tüm süreçlerin olurken izlenip kaydedilmesi.
1960-2010 sırasında Türk Müslümanlar’ın dönüşüm süreci, Almanlar tarafından gözardı edildi. Çünkü, Nazizm korkusuyla, onlarda vatandaşlarını ulusal kimlikle kaydetme yok. Almanya’daki Türk sayısı 4-8 milyon arasında tahmin ediliyor örneğin.
Önümüzdeki onyıllarda AB’deki Müslüman nüfusun, alaturka tehcir ve/ya mübadele benzeri süreçlerle yüzyüze getirileceği çok kesin. Ki zaten Almanya, kesin dönüş yapanları destekleyerek bunu zamanında yaptı çoktan.
Benzeri sertliği İngiltere yapmaz veya yapamaz, çünkü kendisi parçalanacak zaten. Müslümanlar aradan sıyrılıp, küçük bir federasyon bile kapabilirler: Sonuçta bugün Andorra diye bir devlet, benzeri bir din kavgası nedeniyle var.
Görüldüğü gibi oryentalistler; konuya çok kaba, entelejensiya olarak, kapıkulu ruhuyla bakıyorlar.
500 milyonluk AB’de 20 milyonluk bir Müslüman grup, belki çok yüzyıl daha süregidecek. Ancak, global kaos dönemi AB’ye de sıçrarsa, onlar da birbirlerine girerler: Alamancılar girmişti zamanında zaten.
Biz, bunun bir dert olmadığını ama Afrika’da ve Latin Amerika’da hristiyanlıktan çıkanlar nedeniyle, global Müslüman-Hristiyan nüfus dengesinin değişiminin bir dert olacağını öngörüyoruz. Sonuçta, % 20’lik bir Müslüman azınlık barındıran Surinam’da o azınlık, darbe yapıp, yönetime geçmeye çalıştı çoktan.
Neydi?
Ağaca bakarken ormanı da göreceksin, ormana bakarken ağacı da göreceksin.
Dipnot 1:
Türkiye / Doğu-Batı arasındaki 400 yıldan daha kısa siklusları pas geçtik. Bu konu şu kitapta irdelenir:
+
Dipnot 2:
Lewis’e atfedilen sözün asıl sahibi şu kişi imiş:
“Kitapta Suriyeli düşünür Sadık el Azm’ın, Avrupa’nın geleceği hakkındaki şu görüşünü alıntılamışsınız: “Müslümanlaşmış bir Avrupa mı olacak, Avrupalılaşmış bir İslam mı? Bütün mesele bu.””
Bu arada, tam bir çarşıdaki pirince giderken, evdeki bulgurdan olma durumu onunkisi:
“Sadık Celal el-Azm ile Suriye üzerinde konuşma imkanı buldum. El Azm, "Arap Baharı: Neden tam da şimdi?" başlıklı makalesi…”
Tarih 2013, görüşen Soli Özel gibi biri, entelejensiya yani, liberal demokrat takılanlardan yani.
Arap Baharı’nın ve Suriye’nin şu an nerelerde olduğu belli.
İronik olan şu ki aynı Suriye, tam 75 yıl, resmi haritasında kendini Hatay’a sahip gösterdi.
(22 Mayıs 2018)

Hiç yorum yok: