En sonda
söylenebilecek olanı en başta yazıyoruz:
Adorno’nun
negatif diyalektik kavramı muğlak kalmış.
Bir
yazar onu uzaktan etkileşim veya belki de etkileşimsizlik, bir yazar ise
özdeşlik bozumu sorgulaması olarak algılamış.
Olay;
Aristo Mantığı’na ve Euclid Geometrisi’ne benziyor.
Bu
ikilinin tarihini bir anımsayalım:
Aristo
MÖ 300 gibi eksik bir mantık yarattı. Euclid bu mantık üzerine MÖ 200 gibi bir
geometri yarattı. Aristo’nun tasımı 4 adımlı, Euclid’in ‘Elementler’i 5 adımlı
oldu.
Ben de
özdeşlik ilkesini bozdum. Ancak Aristo’nun 10 kategorisinden yalnızca.
Neden-sonuç ve parça-bütün ilintilerini dikkate kaale aldım.
Burada
koyut:
Koyutların
nasıl koyutlandığı, hem dilsel, hem fiziksel bir sorun yaratır.
Aristo’nun
‘bazı’sı niceleme mantığını, Euclid’in 5 koyutundan bilmem kaçıncısını tek tek
bozmak da, Bolyay / Lobaçevski ve Riemann uzaylarının tanımını sağlamıştır.
Dönelim
Aristo ve Euclid’in başına:
Aristo
Mantığı’nı niceleme mantığıyla da, özdeşsizlikle de bozabilirsiniz. Benim
yaptığım biçimde, bunu neden-sonuç ve bütün-parça ilintilerine uygulamak, daha
ileri dereceden bir yapı-koyut-bozum olur. Oldu da.
Dönelim
diyalektiğe ve Adorno’ya:
Öncelikle,
ne Hegel, ne de Marx diyalektiği (ki öyle şeylerin olup olmadığı tartışmalı,
çünkü Hegel Kant’ın triyadik mantığını kullanır ve Marx onu yalnızca başaşağı
çevirir), Aristo diyalektiği ile ilintilidir. Aristo Mantığı’nı ise saklıca
kabul eder, özdeşliği de.
Marx’taki
diyalektikte (en indirgenmiş durumuyla), tez ve antitez, karşılaşır, temas
eder, etkileşir, çelişir, çatışır, sentezlenir.
Demek
ki:
Bir: Farklı
yerzamanlardaki tezler ve antitezler (tezler ve tezler de, Aristo Mantığı,
Euclid Geometrisi, Newton Fiziği gibi) karşılaşmayabilir ama etkileşebilir.
İki:
Temas etmeyebilir. Küba reel sosyalizmi ile Kuzey Kore reel sosyalizmi gibi.
Üç:
Etkileşmeyebilir. Buna nötral durum denebilir. Eelektromanyetik kuram açısından
bakınca, 0 yüklü 2 parçacık, birbiriyle etkileşmez.
Dört:
Çelişme durumu, tez ve antitezin 2 kategori olarak, diyelim N = 100 öğesinden
yalnızca 1 veya 2’sinde olabilir. Buna da çelişmez denmese bile, çok-çok az
çelişir (limit 0 çelişir) denebilir.
Beş:
Farklılıkların çatışmayıp birarada yaşaması, bugünün büyükkentlerdeki tüm sivil
toplum mensuplarını hayalidir / ütopyasıdır. Kimi olabilir, kimi olamaz. Daha
çok da / en çok da olmaz, oldurulmaz, onu yapabileceklerce oldurulmaz.
Altı. Bu
durumad sentez, en son şık olarak, belki onlarca durumda olmayabilir oluyor.
Asıl
sorun Marx’ın sentezi bir tür zorunluluk olarak koyması ve bunu örtük olarak
yapmış.
Marx’ın
da, Adorno’nun da, özdeşsizlik durumlarından hangi eserlerinde söz edip
etmediklerini bilmiyorum.
Bildiğim
kadarıyla 2.500 yıldır, ne özdeşlik bozumu için, ne de Aristo-dışı mantıkları
için sistematik bir düzenleme getirilemedi.
Dolayısıyla
bu metin dizisinin başlangıcı için, Adorno’nun bu 2 soru imli sorgulamasını
notlayıp konuyu kapatıyorum.
(16 Mayıs 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder