2016-2017
kışında Cihangir civarındaki kedi evlerini fotoğraflamaya başladığımda, bunun
bir kışlık bir kültürel davranış salgını olduğunu imlemiştim.
2017-2018
kışında haklı çıktım. Kedi evleri yok olup giti.
Öncelikle,
hepsi mavi maket çantası dokusundan / plastik kartonundan yapılmış idi.
Hafiftiler, rüzgar uçurdu; yumuşaktılar, kedi tırmalayıp yırttı.
Kalanlar
ise, daha çok sunta yapımı olanlar
oldu. Belediyeninkiler köşk gibiydi, el yapımı olanlar ise tam gecekondu
tipinde derme çatma. İkinci kış yapılanlar bile öyle: demek ki halklarımız
marangozluğu kıvıramıyor.
Ancak,
ortalığı kedi mamasına boğma işi, hem ikinci kış, hem de ikinci bahar artarak
sürüyor. Bu, sürdürülmesi daha kolay bir davranış demek ki: Bakkala gidiyorsun,
parayı basıyorsun, mamayı alıyorsun, tamam. Sonra da, dağ taş, ye gök kedi
maması doluyor, doldu da. Yolun kenarına değil resmen ortasına bile
döküveriyorlar.
Her 5
mahallede bir deli-moruk kadınlar var, kedi delisi. Onlar hep vardı, hala
varlar. Artık tavuk ciğeri ucuz. Yaşlı kadınlar her akşam 50 kediyi birden
besliyorlar. Kediler öğrenmiş, hoop doluşuveriyorlar.
Bu
kültürel davranış çizgisinde en belirgin olan olgu şu:
İnsanların
insanlardan nefreti aşırı arttı. Böylelikle de, kediseverlik, doğrudan
insansevmezlik demek oldu. Çünkü, kedi besleyenler arasında, gayet kasap /
katil kılıklı erkekler de var.
Bu 2
kış, AKP iktidarının TC halklarını köşeye sıkıştırıp gömdüğü zamana da denk
geldi. Savaş ve ekonomik kriz tuş ettirici idi ve hala da öyle.
En uç
örnekle bitireyim:
Babasından
kalma malul / yetim maaşıyla, kendi aç kalıp kedi besleyen yaşlı bir adam
tanıyorum. Sokaklarda yatıp kalkıyor. Raporlu deli. Ailesi bunu tımarhaneye
attırmış ama o oradan kaçmış bir biçimde. İnsanlar karşı doğrudan nefret
duymuyor, onlardan kesinkes uzak duruyor. Ancak, kedileri sürekli besliyor.
(23 Mayıs 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder