Salı, Mayıs 29, 2018

TC Politik Moment: 29.05.17


Tanzimat 1838 momentli.
Cumhuriyet onu 1923-1938 arasında fiiliyata dökebildi ancak.
Batı ilerledi, Doğu / alaturkalık onu yakalayamadı. Batı olarak AB, kendini tasfiye etti: Bu, 2 dünya savaşı ile, yani Atatürk’ün gözü önünde oldu ama onun tarih bilinci bunu ayırsamaya yetmedi.
1945 sonrasında, sanıldığının tersine ilkin İnönü eliyle, ABD vassalı kılındık.
ABD 1945-2015, AB’nin ona 2 dünya savaşıyla bedavaya verdiği bir nolu hegemonluğu batırmakla geçti. 1960-1980 arası onun çizgisi değildi.
1960-1980 arası reel-tarih; hızlı kentleşme (20 tane 3. Dünya büyükkenti oluştu), sanayileşme, özgürlük dalgası, yeni 50 ülke demek oldu.
ABD ise bu dönemi, Latin Amerika ülkelerinde, Türkiye’de, hatta Güney Kore’de askeri darbeleri destekleyerek veya onları doğrudan oluşturarak kullandı.
Türkiye’deki 3 askeri darbeyi yapanlar, arkasından gelen  liberal dalgaya ayakçılık yaptıklarını anlayamadılar. Oysa, devirdikleri Menderes 0 nolu liberal idi.
Nasıl ki generaller liberalizmi kavrayamadı, aynı biçimde en kapitalist ABD olsun, AB olsun, TC-TÜSİAD hempaları olsun, liberalizmin olası sonuçlarını ne öngörebildiler, ne de onlar gerçekleştikten sonra onları kavrayabildiler.
Devleti gevşetmek isterken, kendi ülkelerinde bile işlemeyen / yanılmış devletler yarattılar. Devletin iç denetimi olmayınca, vatandaşlar ya da neo-köleler feci lümpenleştiler: Köle ruhlu tüketiciler yerine, asılası talancılar oldular.
Dolayısıyla Türkiye’de 35 yılda, devlet tasfiye edildi, sanayi kurulamadı, ödenemeyecek bir borç yaratıldı, iç ve savaş momenti baş edilemez noktalara getirildi.
Ekonomik kriz, kapitalizmin de, daha önceki ekonomik modların da genel eğilimi. Dewey’in 1895-1945 ABD’si için ayrıntılı olarak saptadığı üzere, ekonominin iç siklusları var. Bunların faz farkı kayması ve kümülatif-kümülasyon aktarımı nedeniyle böyle.
Krizlerse, süreksizlik dönemleri.
Dünya ekonomisi 2007’den beridir bir süreksizlik içinde. Ekonominin temel kuralları aşırı zorlandığı için, ekonomiler eski durumlarına geri döndürülemiyor.
TC’nin ekonomisi de, siyaseti de, militarizmi de öyle.
Bu borç ödenemeyecek ve kimsenin de üçte biri bile olsa, bir ödeme planı yok. Tarihte öyle kolayca oyundan çıkılamıyor ama.
Siyaset, tüm partilerin sağ olmasıyla kilitlendi.
Askeriye ise, yenilenmiş teknoloji ama eskiden de eski insan zihniyeti momentli durumunda. 2016 sonrasında ordu, orduluktan çıktı, çıkarıldı daha doğrusu.
Erdoğan, 16 yıl boyunca durumu buralara bunu kendisinin taşıdığını kavrayamıyor.10 yıllık maksimum siyaset-iktidar süresini doldurduktan sonra, politikayı bırakması gerekirken, devam edince, tüm koşullar / olanaklar zorlandı ve yırtıldı. Kendi partisini yok ediyor farkına varmadan ki farkına varsa da yapar aynısını.
Vardığımız / vardırıldığımız başkanlık sistemi, bütünlüklü bir sistem değil ve uygulanamaz durumda.
Mayıs 2018 döviz krizinin gösterdiği üzere, tek adam olmak için ipler yeterince onun elinde değil. Ki daha uluslararası ekonomik cezalar gelmedi.
Bu durumda 2018 erken seçimleri, yeni yırtılmalar yaratacak demektir.
HDP’nin savaş alanına dönmesi olabilir.
MHP’nin sokağa dönmesi olabilir.
Tam sömürgeleşme olabilir, sömürge valisi olarak atanmış bir CHP’li ile.
Başta İzmir Cumhuriyeti olmak üzere, geçici parçalanmalar ve sonra birleşmeler olabilir.
Hepsi mümkün ama en çok da şu an için göze çarpmayan sürprizler mümkün.
Vatan Partisi’nin son 30 yıllık çizgisi gibi abuksamaların bir bölümü, tuhaf tarihsel çatlaklar oluşturabilir.
Halk isyanı çıksaydı çıkardı. O bir şık değil şimdilerde.
Sol çizgi çıksaydı çıkardı. O da bir şık değil şimdilerde.
İleri marjinalleşme gibi absürdlükler olabilir: Suriyeliler’in bir bölümü öyle. Onların gelecekte yazılacak biyografieri oldukça acaip öykücükler içerecek ve belki şimdiden içerdi bile.
200 bin en eğitimli ve en paralı kesim gidince, burjuvazinin isyanı sözkonusu değil artık.
Demek ki yine kala kala tarikatların iç çatışmalarından çıkacak yangınlar sözkonusu. Epeyidir şiddetin içindeler çünkü.
Toplumsal çürümenin restorasyonu ve reformasyonu onyıllar alabilir. Cumhuriyet için ilk 15 yıl yetmedi, tarih öyle söylüyor ki öncesinde işgal dahil herşeyi yaşadı siviller ama yine de yeniliklere karşı çıktılar.
Yani, TC halklarının vardığı nokta geleceğin inkarı olmakta. Olmayan bir geçmişin inşası ki bununla osmanlıcılık kastedilmiyor, 1. Cumhuriyet’in tarihini çarpıtmak kastediliyor ki bunu sol bile yaptı, başta kendi 1968 dönemleri olmak üzere. Kendilerine verilen demokratik hakları hak etmediklerini kanıtladılar ki bu durumda kölelik geri gelir / getirilir ki Erdoğan o momentin bir parçası şu an.
2013’ten beridir kaos sürüyor, demek ki batan budalalar gemisinin tayfası, sudaki balıklar ve yavaş ısınmış suda haşlanmış kurbağalar duruma alıştı: TC halkları kuburun, kabirin ve veylin dibinde yaşayabileceklerini kanıtladılar ve kayıtladılar.
Bu da bir şeydir, tarih için ilginç bir örnek oldu çünkü.
Saptamak istediğimiz bu:
Tımarhaneden ve toplama kampından beter durumlarda bile, insanlar normalliklerini sürdürme eğiliminde.
(29 Mayıs 2017)

Hiç yorum yok: