Daha
1970 gibi, yazlık sinemalarda ABD filmlerini izlerken, o filmlerdeki
ABD’lilerin acizliğini hayretle izlerdim. İnsanların nasıl olup da, böylesine
gönüllü kul olabileceğini anlayamazdım.
1983-2018
arasında aynı kültürel süreçlerden geçtik ve aynı onlar gibi olduk: Eksi zekalı
ve eksi bilgili.
Bunu en
açıkseçik olarak, 2018 erken seçimlerinden önceki, sözde-politik davranışlarda
gördüm. Örneğin herkes, Akşener’in 36 bin kişinin ölümünden sorumlu bir ekipten
olduğunu inkar edip, onu laik ve demokrat ilan edebildi.
Asıl
izlediğim ve beni duygusal olarak etkileyen şey, % 50 işsizlik oranlı,
üniversite mezunu, 1990-1995 doğumlu gençkızların her tür davranışı oluyor.
Seks,
evlilik, iş, kültür, yaşam: Her konuda darma duman durumdalar.
5 yıl
önce Taksim Gezi varken, Geziciler’in
yaş ortalaması yine 28 idi, 1985 doğumlulardan söz ediliyordu yani.
Onların
yarım atımlık barutu ile şimdikilerin sıfır veya eksi atımlık barutu, bir tür
ardışıklık taşıyor bence.
Yaşamda
ne arzuladıklarını bilemeyip, arzuladıkları şeyler geçersiz olup, bir de onları
hiçbir biçimde elde edemeyip, tam yalan rüzgarı silsilesiyle, tüm bir yaşamı
saçma sapan yaşayıp bitirecekler.
Ancak,
50 küsur yıldır Ajda Pekkan’ı veya Türkan Şoray’ı güzel ve sanatçı bulan
1950-1960 doğumlular varken, bunun ilk moment olduğunu söyleyemem. Ancak, o
zaman onlar azınlıktı, şimdi bunlar popülasyon örneklemesinin limit tamamı
olmakta.
Benim bu
konudaki izleğim ise; kendi ölüm olasılığım dahil, 2 aile yakınımın ölümü
dahil, 2 arkadaşımın ölümü dahil, 1,5 yılda 5 ölümle yüzleşirken, bu
gençkızları Fassbinder’vari bir Mari Braun / Lili Marlene olarak izlemem. Hem
çok parlak bir kısa film izlekleri var, hem de aşırı iç acıtıcılar ki bu zaten
sentimental faşizm olmakta, bizimkisi de alaturka sentimental faşizm olmakta.
2013-2018
momenti ise, yazdıklarım ve gözlediklerim olmakta.
Sonuç
olarak didaktik ders şu:
Benim
yaşamıma izdüşmese de, kitaplarda veya filmlerde gördüğüm örnek olabilecek
gerçekleri belleğime hep kaydettim ve gördüm ki kayıtlar haklı.
Bu,
önlenebilir miydi?
Bence,
soru böyle değil.
Bunun
önlenebilmesini, önlenecekler istedi mi ki, onlar istemeden ve/ya katılmadan bu
iş olabilir miydi ki?
Yani bu
gençkızlar, hem toplama kampında mezbahaya kendi ayaklarıyla güle oynaya
gidiyorlar, hem de kazar kendilerine yaşamsal-toslaşma-yapışma olursa, onları
da yanlarında götürmekteler. Lili Marlene de az kaldı, eski sevgilisini
gömüyordu.
Kafka
değil ama Fassbinder, yakın zamanlarda yaşamışlığı ve o kültürel momentler hala
gündemde olduğu için, örnek alınabilir kayıtlar bırakmış durumda. Onu solladım
ama yine de hala ondan öğreniyorum.
Çıkış:
20-25
yaş erkekleri benden hiçbirşey öğrenmiyorlar. Belki az biraz dinliyorlar ama
dediklerim onlara aşırı sürreel geliyor ve ikna olmuyorlar.
Yani o
gençkızlar, o genç erkekleri mezbahaya taşıyorlar ama bunun fiyatı erkeklere
çıkar, kadınlara değil.
Örnek
mi?
G. beni
duygusal travmaya taşıdı ama öyle yapacağını, hiç olmazsa travma anından 6-8 ay
önce anlamıştım. Onu bırakamadım, belki onun bu kadar büyük kötülük yapacağını
kavrayamadım. Üstüne üstlük, beni aldattıktan sonra, gidip hala onunla yattım.
İşte, bu
da benim özeleştirim.
Ben de
gençtim, ben de gerçeklere inanmadım, ben de kendi ayaklarımla mezbahaya
yürüdüm ve kellem kezlerce gitti kuşkusuz.
Birden
çok ruhsal dirilmişliğime de güvendim. Eğer, hala bunları yazabiliyorsam, o
nedenledir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder