Perşembe, Mayıs 24, 2018

Simgesel Yankileşme


Daha 1970 gibi, yazlık sinemalarda ABD filmlerini izlerken, o filmlerdeki ABD’lilerin acizliğini hayretle izlerdim. İnsanların nasıl olup da, böylesine gönüllü kul olabileceğini anlayamazdım.
1983-2018 arasında aynı kültürel süreçlerden geçtik ve aynı onlar gibi olduk: Eksi zekalı ve eksi bilgili.
Bunu en açıkseçik olarak, 2018 erken seçimlerinden önceki, sözde-politik davranışlarda gördüm. Örneğin herkes, Akşener’in 36 bin kişinin ölümünden sorumlu bir ekipten olduğunu inkar edip, onu laik ve demokrat ilan edebildi.
Asıl izlediğim ve beni duygusal olarak etkileyen şey, % 50 işsizlik oranlı, üniversite mezunu, 1990-1995 doğumlu gençkızların her tür davranışı oluyor.
Seks, evlilik, iş, kültür, yaşam: Her konuda darma duman durumdalar.
5 yıl önce  Taksim Gezi varken, Geziciler’in yaş ortalaması yine 28 idi, 1985 doğumlulardan söz ediliyordu yani.
Onların yarım atımlık barutu ile şimdikilerin sıfır veya eksi atımlık barutu, bir tür ardışıklık taşıyor bence.
Yaşamda ne arzuladıklarını bilemeyip, arzuladıkları şeyler geçersiz olup, bir de onları hiçbir biçimde elde edemeyip, tam yalan rüzgarı silsilesiyle, tüm bir yaşamı saçma sapan yaşayıp bitirecekler.
Ancak, 50 küsur yıldır Ajda Pekkan’ı veya Türkan Şoray’ı güzel ve sanatçı bulan 1950-1960 doğumlular varken, bunun ilk moment olduğunu söyleyemem. Ancak, o zaman onlar azınlıktı, şimdi bunlar popülasyon örneklemesinin limit tamamı olmakta.
Benim bu konudaki izleğim ise; kendi ölüm olasılığım dahil, 2 aile yakınımın ölümü dahil, 2 arkadaşımın ölümü dahil, 1,5 yılda 5 ölümle yüzleşirken, bu gençkızları Fassbinder’vari bir Mari Braun / Lili Marlene olarak izlemem. Hem çok parlak bir kısa film izlekleri var, hem de aşırı iç acıtıcılar ki bu zaten sentimental faşizm olmakta, bizimkisi de alaturka sentimental faşizm olmakta.
2013-2018 momenti ise, yazdıklarım ve gözlediklerim olmakta.
Sonuç olarak didaktik ders şu:
Benim yaşamıma izdüşmese de, kitaplarda veya filmlerde gördüğüm örnek olabilecek gerçekleri belleğime hep kaydettim ve gördüm ki kayıtlar haklı.
Bu, önlenebilir miydi?
Bence, soru böyle değil.
Bunun önlenebilmesini, önlenecekler istedi mi ki, onlar istemeden ve/ya katılmadan bu iş olabilir miydi ki?
Yani bu gençkızlar, hem toplama kampında mezbahaya kendi ayaklarıyla güle oynaya gidiyorlar, hem de kazar kendilerine yaşamsal-toslaşma-yapışma olursa, onları da yanlarında götürmekteler. Lili Marlene de az kaldı, eski sevgilisini gömüyordu.
Kafka değil ama Fassbinder, yakın zamanlarda yaşamışlığı ve o kültürel momentler hala gündemde olduğu için, örnek alınabilir kayıtlar bırakmış durumda. Onu solladım ama yine de hala ondan öğreniyorum.
Çıkış:
20-25 yaş erkekleri benden hiçbirşey öğrenmiyorlar. Belki az biraz dinliyorlar ama dediklerim onlara aşırı sürreel geliyor ve ikna olmuyorlar.
Yani o gençkızlar, o genç erkekleri mezbahaya taşıyorlar ama bunun fiyatı erkeklere çıkar, kadınlara değil.
Örnek mi?
G. beni duygusal travmaya taşıdı ama öyle yapacağını, hiç olmazsa travma anından 6-8 ay önce anlamıştım. Onu bırakamadım, belki onun bu kadar büyük kötülük yapacağını kavrayamadım. Üstüne üstlük, beni aldattıktan sonra, gidip hala onunla yattım.
İşte, bu da benim özeleştirim.
Ben de gençtim, ben de gerçeklere inanmadım, ben de kendi ayaklarımla mezbahaya yürüdüm ve kellem kezlerce gitti kuşkusuz.
Birden çok ruhsal dirilmişliğime de güvendim. Eğer, hala bunları yazabiliyorsam, o nedenledir.

Hiç yorum yok: