Çarşamba, Temmuz 10, 2019

BM: ‘Organize Suç Çeteleri Terörizmle Bağlantılı’


Bir alıntı:
“Organize suç ve terörizm arasındaki bağlantılar konusunda uzun süredir çalışan UNICRI uluslararası danışmanı Tamara Makarenko, terör örgütleri ve organize suç çetelerinin aynı taktik ve uygulamalarla yönetildiklerini kaydederek, iki grubun da benzer alanlarda çalıştıklarını belirtti.”
Biz bunu daha önce, ‘ÇÜŞ, mafya, terörist, kontra-terörist’ kombinasyonu olarak daha geniş biçimde tanımlamıştık.
Şimdi durum açımlamaya çabalayalım:
1980 sonrası neo-liberalizm Dünya’sı, suçla suçsuzluğun arasındaki ayrımın grileştirildiği (devlet memurlarının mafyadan beter suçlar işlediği, devletin kontra-teröristlerinin ve teröristlerin birlikte uyuşturucu kaçırdığı, vd, vb), beyaz-kara para ile kara-kara paranın yaklaşık aynı miktarda ve global olarak çok yüksek değerlerde (toplamda Dünya’nın yıllık GNP’si kadar olarak) bir ortam oldu.
Bu kadar para boşta olunca, ona talip olan gruplar da arttı tabii ki.
BM’nin bu gruplara koontra-teröristleri (devletleri ve onların istihbarat kurumlarını) ve ÇÜŞ’leri katmamasının nedeni, büyük burjuva mülkiyetçiliğinin kurduğu bir kurum olmasından dolayıdır.
Bir de şu var:
Dünya’nın kötüleri zeki ve bilgili iken, Dünya’nın iyileri aptal ve cahil durumda.
Bu durumda ne yapılabilir?
En yakın örnek, Mossad’ın Kara Eylül’cüleri öldürmek için kurduğu, kendi içine kapalı, kararda otonom ama yakalanınca ölecek grubu gibi süreçleri tasarlayabilmekte.
Yoksa bugün, herhangi bir ülkede HES’lere karşı çıkan yaşlıları kimin öldürdüğü baştan belli.
Bu ülkede kan davası geleneği varsa, öldürülen masum sivillerin kanının izini sürebilecek birileri de çıkmalı ama çıkmıyor. İyiler ezilmekle ve yitirmekle yetiniyor. Dayak yedikçe de, kendilerini daha çok haklı hissediyorlar.
BM desen, kötülerin safında, az safında ama safında. Ondan medet umulmaz yani.
Konunun başka bir yönü daha var:
1960-1980 arasındaki global terörist gruplar, 1980 sonrasında liberalizmin ve solun dağılmasının etkisiyle silinip gittiler ama malzemeleri, eğitimleri, insanları, paraları saklı kaldı. Bugün Türkiye’de, Karadeniz’de ve/ya Antakya’da 1970’lerin birikimi kullanılıyor.
Olay, pratik açıdan biraz Neçayef’leşti yani.
Hiç olmadık gruplar, birbirleri için çalışmaya, ‘joint-venture’ süreçlere girmeye başladılar.
Bunda, artık her tür suç projesinin en az 10 aşamalı kılınıp, ana karar odakları ile son adımdaki uygulamacılar arasında tam yalıtım olmasının da payı var.
Örneğin, Aralık 2016’da Dolmabahçe’de PKK, IŞİD’in (veya onun öncüllerinin) kullandığı türden bir saldırı yöntemi / düzeni kullandı.
Artı, 1980’lerin başında PKK’nin, IRA’nın ve ETA’nin birbiriyle iletişime geçtiğine ilişkin Interpol ve Europol kayıtları mevcut basında.
Yani, bu işin mazisi uzun.
Dolayısıyla, her türden suç kurumunun yaratıcılıktan yoksun olduğunu söyleyebiliriz.
Tamam, saldırıları 1,3, 4, … , N gibi üssel artan bir sırayla uyglamak, belki bir gelişim sayılabilir ama bunun koşutu veya hatta sonucu olarak, terör eylemlerinin medya geştaltının daha üsselce ve hızlıca azalacağını da hesaba katmaları gerekirdi. Artık, kimse olup bitenlere tınmıyor yani.
O nedenle tezimiz hala aynı ve sabit:
Tarihte benzer durumlar daha önce de yaşandı. Hasan Sabbah vardı, devlet kurdu ve o devlet 200 küsur yıl yaşadı. Şimdikiler ise, onun yüzde küsuratı olabilir ancak ve ancak.
BM de, Sun Tzu’nun veya Sun Bin’in binde küsuratı olabilir ancak ve ancak.
O nedenle, havanda su dövmeye devam: Terörden 10, cinayetten 900 kişi ölüyor yılda.
BM de, boşuna toplanıp duruyor zaten.
(10 Temmuz 2019)

Hiç yorum yok: