20
yıldır belli bir konuda, basit ve temel savlarımız var:
Feminizm
ve kadın sineması, birbirine özdeş değildir.
Trotta gibi, tek tek dahi / auteur
kadın yönetmenlerin olması, ne feminizmi, ne de kadın sinemasını varlıksal / ontik olarak kanıtlar. Çünkü, onları
izleyen gençler olmadı, olamadı: Yani, bir izlek oluşamadı bir türlü.
Trtta, 2
koldan kadın filmleri yaptı:
‘Kızkardeşler’
üçlemesi ve ‘Rosa, Hannah, Hildegard’ üçlemesi.
Ara
şerh: Kocası Schlöndörf’ün Trotta’dan daha önemli sayılması tümüyle bir
yanılsama. Trotta’nın bundan yakındığı 1991’de bile öyle. (Kaynak: İngilizce Wikipedia
‘trotta’ maddesi.)
Gelelim
Trotta’nın neden tekil kaldığına:
Trotta,
kadınları hep olumlayan filmler
çekti ama Cavani’nin ‘Gece Bekçisi’ ve Scola’nın ‘Özel Bir Gün’ü (bir evkadını
bir eşcinsel erkeğe tecavüz ediyordu), kadınları sorgulayan ve kimi olumsuz gösteren yaklaşımlar sahipti
ama genelde olumsuz karşılandılar. Trotta’nın bu 2 film hakkında ne düşündüğünü
bilmiyoruz.
Kadınlar
bugüne kadar hep; anneler, canavarlar, kahramanlar, orospular olarak
tanımlanagelmişler.
Ancak,
bu patriyarki değil. Biz şunu
savlıyoruz.
Kadınları
bu role sokanlar kadınlar: Trotta dahil. Kalkıp bir kadını derinliksiz ve tek
yönüyle verirseniz, o da böyle görünür işte: Olumlu veya olumsuz. Oysa bir
insan, olumluların ve olumsuzların bir bütünüdür.
Trotta,
Leni Riefenstahl’ı, Ulrike Meinhof’u, Emma Goldman’ı film yapacağına, kalkıp
bir Hristiyan azizesini film yaptı: Bu, korkunç bir hata olmuş bizce.
Neden?
Çünkü, erkekler onu katlettiler: Ne kadar
kolay bir formül.
Filmini
yaptığı Arendt ile faşist sayılan Heidegger’in ilişkisini ve ilişkisizliğini
anlatabilirdi.
Hatta,
Fassbinder ile ilgili bir belgesel veya kurmaca film de çekebilirdi. Çünkü
Fassbinder, patriyarkinin canına okuyan
bir patriyark-biseksüel idi. Trotta, klişe
tanımların ötelerine geçemedi yani.
İşte o
nedenle hala:
Tek tek kadın
filmleri var ama kadın sineması yok hala.
Ve:
Feminizm
ile kadın sineması birbirinden apayrı şeyler.
Kanıtımız
şu:
‘Ghost
in the Shell’in yazarı da, yönetmeni de erkek ama başkahraman bir kadın ve ‘Mülksüzler’in
yazarı kadın ama kahramanı erkek.
Trotta nezdinde
kadınlar ve feministler, kendilerine şunu sormalılar:
Neden
böyle?
(19 Temmuz 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder