Salı, Temmuz 09, 2019

SETA Raporu: Kirli Çıkınlar Açılırken


Soluyla, sağıyla, ortasıyla Türk gazetecileri ve köşe yazarları, taa Osmanlı’dan beridir, maddi veya manevi çıkarlar karşılığında taraf değiştirirler.
Solcu bilinen Çetin Altan bu durumu, birincisinden sonra hiçbirşeyin fark etmediği, biçiminde yorumlamıştır. 1985 gibi, o zaman boyalı basın olarak addedilen Sabah’a büyük meblağlar karşılığında transfer olmuştur.
Aynı Altan, hemen 1980 ertesinde yazacak köşe bulamamıştır da, Galatasaray Lisesi’li ve mason olduğu için, kendine Hürriyet’in bir alt kuruluşunda imzasız olarak yazma olanağı bulabilmiştir ancak.
Ondan önce de 1960’larda, yazdıkları nedeniyle hapse girmemek için, meclise girmiş ve TİP milletvekili olmuştur (bunu kendi anlatıyor).
Şimdi, sol böyle de, sağ nasıl?
Rauf Tamer, Taha Akyol, Fehmi Koru…
Her birinin gazetecilik kariyeri ilginç zigzaglarla dolu.
Bizce bunların yazılması gerekli. Kaydedilmesi de gerekli.
Yani, SETA’nın sol ve liboşlar için yaptığını, sol da sağ için yapmalı.
Bu, fişleme değil, tarih için vaka nüvislik yalnızca…
Şu sıralar, saçma sapan dayanaklarla blgilerin açıklanmasına karşı çıkanlar, bizce kendi açıklarının ortaya çıkacağı endişesinde…
Dayanaklara bakar mısınız?
“Lakin, bu açık verilerle dahi yapamayacaklarınız konusunda Twitter’ın kuralları var. İddia edildiği gibi bir analiz yapılmış olsaydı bile, kişilerin anomimleştirilmesi gerekirdi; hem etik, hem de yasal olarak. Kişileri siyasi eğilimlerine göre etiketlemek, Twitter verilerinin kullanım şartlarına açıkça aykırı (bkz. md. VII.A.4). Bu madde, Twitter’dan derlenen verilerin, kullanıcıların siyasi duruş, inanç ve felsefi görüş gibi pozisyonlarına göre profillenmesi amaçlı kullanılmasını ve yayınlanmasını yasaklıyor.”
Yahu, bunu Facebook, Google, Instagram, şu bu, bütün büyük siteler yapmış çoktan zaten. Sana, senin politik görüşüne göre, tüketim malı reklamı gönderiyor hepsi.
Burada saklanmaya çabalanan şu:
E-postaların mektup olarak mahrem olduğu ve yayınlanmaması gerektiği öne sürülür. Ancak Attila İlhan, kendisine gönderilen yazılı mektupları yayınladı ve kimse de ona dava açamadı, çünkü medeni hukuğa göre mektup gönderenin değil, gönderilenin malı olmakta.
Artı, burada kamusallık sözkonusu.
Orhan Koçak ve hempalarının bu türden bilgilerin yayınlanmasına karşı çıkmaları ve bunu magazin saymaları, tam bir lümpenlik.
Bir yazar, yazdığı mektuptaki ve tuttuğu güncedeki satırdan sorumludur.
Twitter’da yazılanlar da, bir: kamuya açıktır ve kopyalanabilir, iki: yazarı orada yazdıklarının politik görüşünün sorumluluğunu taşır, yoksa yazılanlara nasıl dava açılabilir ki?
Örneğin Kürtperver köşe yazarları, bir bakıma Türkiye’nin parçalanmasına karşı olmayan TC vatandaşları olmaktalar. Herkes Murat Belge dürüstlüğünde değil tabii ki, diğerleri bunun saklı kalmasını arzuluyorlar.
Sözü edilen liboşlar listesi, 300 kişi falan. Bunların listesinin tümünün tutulması, bizce medyasal-tarih (brada 2000-2020) açısından yararlı bir edim.
Bizce, bunların aldıkları paralar da listelenebilse, güzel olurdu.
Daha Orhan Kemal zamanında 1960’larda yurtdışı para kaynaklı yayınevleri kuruluyor, belli yazarlar pohpohlanıyor ve dergicilik yayın Dünya’sında Oğuz Atay gibileri bile bununla yüzyüze kalabiliyordu (ki bu konu Atay’ın bir eserinde ‘yüzbin’ adlı kişi olarak kayda geçmiş, 1960’ta yüz bin liranın satın alma gücünü, isteyen internetten hesaplar).
Evet, deniz bitti. Liberalizm battı. Batan geminin fareleri birbirini yemeye başladı. Birbirlerini, tencere dibin kara, tipinde suçlamaya başladılar.
Paranın sağı, solu, ortası yok.
Ancak:
Bazıları için ünlülük, televizyonda görünmek, reyting, imaj, vd, paradan çok-çok daha önemli.
Onlar ucuz ve kullanışlı aptal sınıfında kalıyorlar…
Biz de, tüm aptalların listesini bekliyoruz yalnızca…
(9 Temmuz 2019)

Hiç yorum yok: