Son
yapılanlarla, gelmesi mantıklı olan sonuç o.
Ancak
sevgili TC’miz, 1983’ten beridir inanılmaz iç ve dış politikalar izleyip, hiçbiryere varmamayı becermiş bir ülke.
O
nedenle biraz parodi:
a)
Türkler
önce bölünürler, sonra birleşirler. Kürtler, önce birleşirler, sonra
bölünürler. Devamı den den.
b)
Türkler,
230 küsur yıldır, kuzey ve güney
arasında, batı ve doğu arasında
gidip gelip, bir türlü nerede duracaklarına kara veremezler.
c)
Türkler
global ortalama olmayı çok severler.
Bu durum, ne çok kazanmayı, ne de çok kazanmayı içermez.
Gelelim,
alıntı yaptımız metne. Alıntı ve yorum olarak gidecek.
Tuhaf
ama metinde bu ibare (ya, ya) bir daha hiç kullanımmamış. O nedenle, kaybetme
ve kazanma şıklarını seçelim:
“Dış
politika saatli bomba gibi.”
Patlarsa
bu şık, kaybetme şıkkı olmakta.
Ancak,
gözden kaçan şu:
TC,
bizce o kadar birebir gerekmediği halde, Temmuz 2015’ten sonra, inanılmaz bir
tarihsel büküm yaşadı. Açık bir biçimde, tüm dış politikasını savunma, yerine,
saldırı şıkkına taşıdı. Askeri, siyasi ve iktisadi olarak buna pek hazır
değildi ama. Hala hazır değil ama. 4 yıldır bu politika işliyor ama. Bir saatli
bomba 4 yıl patlamamışsa, bir daha zor
patlar ama.
Ha evet,
Rusya ve ABD böylesi (yaptıkları gibi) işler yapmasa, Türkiye yaptıklarını zor
yapardı veya yaptıkları zor tutardı ama
tuttu. Örneğin, Trump’ın Suriye’den çekilme eğilimi, örneğin Rusya’nın
Kürtler’e karşıki mesafeli tutumu (bunun Öcalan yarasıyla ilintisi olduğu
kanısındayız, Öcalan’ı Moskova’da tutan ekip Putin tarzı bir ekipti sonuçta).
İşte bu
nedenle, parodiden söz ediyoruz:
Diktatör
paradilerinden, hegemon parodilerinden, demokrasi parodilerinden, den den de
den den.
+
“Türkiye,
Maraş’ı tamamen kendi kontrolüne almaya kalkarsa, kuzey ve güneyin birleşme
ihtimalini tamamen ortadan kaldırmış olur, diye yorumlar yazılıyor. Ama bu
adımın aynı zamanda bir teklif olabileceği de düşünülüyor: Siz bize gazı verin,
biz de size Maraş’ı.”
Türkiye,
Kıbrıs’ta 45 yıldır fiilen var ve TC’den oraya gitmiş 250 bin TC vatandaşı var
ama asıl Kıbrıs Türkleri orayı terketti veya terkettirildi. Yani Kuzey Kıbrıs,
fiilen Türkiye toprağı epeyidir.
O
nedenle, Maraş’ı vermenin bir adım olacağını sanmıyoruz ama ortada bir
alışveriş teklifi olduğu kesin ama iki tarafın da almak ve vermek istedikleri
yine beş benzemez.
2015
Temmuz’undan beridir aynı şeyleri yazdık:
Ortada dönen
pazarlıklarla asıl pazarlıklar, birbirine beş benzemez durumda bizce.
Tarafların öncelik sıraları,
birbirine beş benzemez durumda çünkü.
+
“Türkiye,
bu çatışma politikası ile her şey yolunda giderse, gerçekten çok kazançlı da çıkabilir
ama aynı zamanda ABD ve AB yaptırımları sertleşirse, zaten zayıf Türkiye
ekonomisi tamamen ölümcül bir darbe de alabilir.”
İşte
tuhaf olanı da bu zaten:
ABD
isteseydi, Türkiye ekonomisini çoktan kafaüstü çakmıştı. Bunu Ağustos 2018’de
gördük. Doların 9 lira olduğu bir alaturka
ekonomi, 6 ay falan ya dayanır, ya dayanmaz.
Ama bunu
yapmadılar.
Neden?
Bilmiyoruz.
Biz o
kadar değerli olduğumuz için değil bizce.
Bizim bu
kadar abuksayacağımızı hesaba katamadılar bizce: Çünkü gerçekten çok uçuk kaçık gidiyoruz.
+
“ABD
Ankara’yı İran petrolünü ve gazını ithal etmeye devam etmesi halinde, yine
yaptırım uygulamakla tehdit etti.”
İşte
burası, zurnanın zırt dediği noktalardan birisi:
ABD
ambargosu, 1974 ertesinde zararlıydı ama sonra zarasızlaştı.
Neden?
Dünya’da
o denli büyük (beyaz-kara ve kara-kara olarak) kayıtdışı para var ki
Türkiye, bunları bir biçimde ulaşıyor. Alaturka ekonomi son 4 yımldır sıcak
parayla yürüyor. Tamam, dolara % 15 reel faiz veriyoruz ama para da buluyoruz.
Bu açıdan bakınca, Türkiye’nin IMF’ye gerçekten uzun süredir gereksinimi yok.
Çünkü, global kapitalistler batmış 100 alaturka bankaya karşın, son 4 yılda
alaturka bankalara batabilecek borçlar verdiler ve bugün ulusal borcun en
önemli bölümü bankaların üzerinde.
+
Çıkış:
Evet, Dünya
Sistemi batarsa, bu kez toptan batacak ve eğer olacaksa bunun vadesi, (19929
Krizi’ne istinaden) 2029 gibi.
Artı,
sırada Türkiye kadar, Çin de var. Eğer Çin batarsa, kıyamet gelir.
O
nedenle, küçük sorun Türkiye’nin G-7
tarafından, son 4 yıldır idare edildiği gibi, önümüzdeki 4 yılda da şimdilik idare
edileceği kanısındayız. Yani, boş alanda toplar çevrilecek ki zaten hep öyle
yapıldı.
AB’nin
ve ABD’nin kendi iç sorunları, global sorunlardan daha büyük.
Dolayısıyla
sonuçta biz, Türkiye’nin yine ne
batacağı, ne de çıkacağı kanısındayız. İktidarı İmamoğlu’na devredip, oyunu
eskisi gibi sürdürmek eğilimi var.
(29 Temmuz 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder