Pazartesi, Temmuz 29, 2019

Türkiye, ya büyük kazanacak, ya büyük kaybedecek


Son yapılanlarla, gelmesi mantıklı olan sonuç o.
Ancak sevgili TC’miz, 1983’ten beridir inanılmaz iç ve dış politikalar izleyip, hiçbiryere varmamayı becermiş bir ülke.
O nedenle biraz parodi:
a)      Türkler önce bölünürler, sonra birleşirler. Kürtler, önce birleşirler, sonra bölünürler. Devamı den den.
b)      Türkler, 230 küsur yıldır, kuzey ve güney arasında, batı ve doğu arasında gidip gelip, bir türlü nerede duracaklarına kara veremezler.
c)      Türkler global ortalama olmayı çok severler. Bu durum, ne çok kazanmayı, ne de çok kazanmayı içermez.
Gelelim, alıntı yaptımız metne. Alıntı ve yorum olarak gidecek.
Tuhaf ama metinde bu ibare (ya, ya) bir daha hiç kullanımmamış. O nedenle, kaybetme ve kazanma şıklarını seçelim:
“Dış politika saatli bomba gibi.”
Patlarsa bu şık, kaybetme şıkkı olmakta.
Ancak, gözden kaçan şu:
TC, bizce o kadar birebir gerekmediği halde, Temmuz 2015’ten sonra, inanılmaz bir tarihsel büküm yaşadı. Açık bir biçimde, tüm dış politikasını savunma, yerine, saldırı şıkkına taşıdı. Askeri, siyasi ve iktisadi olarak buna pek hazır değildi ama. Hala hazır değil ama. 4 yıldır bu politika işliyor ama. Bir saatli bomba 4 yıl patlamamışsa, bir daha zor patlar ama.
Ha evet, Rusya ve ABD böylesi (yaptıkları gibi) işler yapmasa, Türkiye yaptıklarını zor yapardı veya yaptıkları zor tutardı ama tuttu. Örneğin, Trump’ın Suriye’den çekilme eğilimi, örneğin Rusya’nın Kürtler’e karşıki mesafeli tutumu (bunun Öcalan yarasıyla ilintisi olduğu kanısındayız, Öcalan’ı Moskova’da tutan ekip Putin tarzı bir ekipti sonuçta).
İşte bu nedenle, parodiden söz ediyoruz:
Diktatör paradilerinden, hegemon parodilerinden, demokrasi parodilerinden, den den de den den.
+
“Türkiye, Maraş’ı tamamen kendi kontrolüne almaya kalkarsa, kuzey ve güneyin birleşme ihtimalini tamamen ortadan kaldırmış olur, diye yorumlar yazılıyor. Ama bu adımın aynı zamanda bir teklif olabileceği de düşünülüyor: Siz bize gazı verin, biz de size Maraş’ı.”
Türkiye, Kıbrıs’ta 45 yıldır fiilen var ve TC’den oraya gitmiş 250 bin TC vatandaşı var ama asıl Kıbrıs Türkleri orayı terketti veya terkettirildi. Yani Kuzey Kıbrıs, fiilen Türkiye toprağı epeyidir.
O nedenle, Maraş’ı vermenin bir adım olacağını sanmıyoruz ama ortada bir alışveriş teklifi olduğu kesin ama iki tarafın da almak ve vermek istedikleri yine beş benzemez.
2015 Temmuz’undan beridir aynı şeyleri yazdık:
Ortada dönen pazarlıklarla asıl pazarlıklar, birbirine beş benzemez durumda bizce. Tarafların öncelik sıraları, birbirine beş benzemez durumda çünkü.
+
“Türkiye, bu çatışma politikası ile her şey yolunda giderse, gerçekten çok kazançlı da çıkabilir ama aynı zamanda ABD ve AB yaptırımları sertleşirse, zaten zayıf Türkiye ekonomisi tamamen ölümcül bir darbe de alabilir.”
İşte tuhaf olanı da bu zaten:
ABD isteseydi, Türkiye ekonomisini çoktan kafaüstü çakmıştı. Bunu Ağustos 2018’de gördük. Doların 9 lira olduğu bir alaturka ekonomi, 6 ay falan ya dayanır, ya dayanmaz.
Ama bunu yapmadılar.
Neden?
Bilmiyoruz.
Biz o kadar değerli olduğumuz için değil bizce.
Bizim bu kadar abuksayacağımızı hesaba katamadılar bizce: Çünkü gerçekten çok uçuk kaçık gidiyoruz.
+
“ABD Ankara’yı İran petrolünü ve gazını ithal etmeye devam etmesi halinde, yine yaptırım uygulamakla tehdit etti.”
İşte burası, zurnanın zırt dediği noktalardan birisi:
ABD ambargosu, 1974 ertesinde zararlıydı ama sonra zarasızlaştı.
Neden?
Dünya’da o denli büyük (beyaz-kara ve kara-kara olarak) kayıtdışı para var ki Türkiye, bunları bir biçimde ulaşıyor. Alaturka ekonomi son 4 yımldır sıcak parayla yürüyor. Tamam, dolara % 15 reel faiz veriyoruz ama para da buluyoruz. Bu açıdan bakınca, Türkiye’nin IMF’ye gerçekten uzun süredir gereksinimi yok. Çünkü, global kapitalistler batmış 100 alaturka bankaya karşın, son 4 yılda alaturka bankalara batabilecek borçlar verdiler ve bugün ulusal borcun en önemli bölümü bankaların üzerinde.
+
Çıkış:
Evet, Dünya Sistemi batarsa, bu kez toptan batacak ve eğer olacaksa bunun vadesi, (19929 Krizi’ne istinaden) 2029 gibi.
Artı, sırada Türkiye kadar, Çin de var. Eğer Çin batarsa, kıyamet gelir.
O nedenle, küçük sorun Türkiye’nin G-7 tarafından, son 4 yıldır idare edildiği gibi, önümüzdeki 4 yılda da şimdilik idare edileceği kanısındayız. Yani, boş alanda toplar çevrilecek ki zaten hep öyle yapıldı.
AB’nin ve ABD’nin kendi iç sorunları, global sorunlardan daha büyük.
Dolayısıyla sonuçta biz, Türkiye’nin yine ne batacağı, ne de çıkacağı kanısındayız. İktidarı İmamoğlu’na devredip, oyunu eskisi gibi sürdürmek eğilimi var.
(29 Temmuz 2019)

Hiç yorum yok: