Cumartesi, Temmuz 20, 2019

Bu Neyin Kafası: Bir Kürt Entellektüeli: Zozani

23 Haziran 2019 İstanbul ikinci yerel seçimi, belli ki bazı paradigmaları fazlasıyla yerinden kaydırmış. Muhalif geçinenler olsun, yandaşlar olsun, son 1 aydır abuksamakta birbirleriyle yarışıyorlar.
Adil Zozani, 24. dönem HDP milletvekili imiş. Kendince teolojik argümanlarda da bulunmuş.
Ancak, giriş önemli:
“Öcalan uluslararası güç dengelerinin Ortadoğu hesaplarına teşne olmuş olsaydı, bugün ada hapishanesinde olmayacaktı.”
Aradan 20 yıl geçmiş, adam hala neler diyor?
Öcalan’ı yakalayıp, Türkiye’ye teslim eden de ABD; zamanında PKK çizgisine yardım eden de ABD.
Bu kadar basit bir duruma 20 yıldır intikal edememek, ne ola ki?
Yani, kafa baştan kıyak.
“Şiiliğin fikir babası Eşari ile Sünniliğin fikir babası Mütezile arasında başlayan bu süreç, Avrupa merkezciliğiyle buluştuğunda, üniter egemenlikçi bir yaklaşım üretti.”
Köhhü köhhü köhhü.
Ali’ye ne oldu, Hariciler’e ne oldu?
Neyi nerenizden uyduruyorsunuz?
900’de yaşamış birinin düşünceleri, 2000’de hala geçerli mi?
Konunun 1500  momentli Avrupa merkezciliğiyle ne ilgisi var?
“Günümüz Ortadoğu kaosunu anlamlandırmak ve çözümler üretmek üzerine geliştirilecek her hamle, sürekli çatışma üreten bir zemin üzerinde durduğunu görmek durumundadır.”
Çok söz, boş söz.
Durum çok daha basit:
Ortadoğu demek; Araplar, Türkler, Kürtler demek. Bunlar da, birbirleriyle bin küsur yıldır savaşıyorlar. Konu, mezhep üzerinden değil, bildiğimiz millet üzerinden gidiyor.
Araplar, Türkler’i köle asker olarak kullanırken, Türkler darbe yapıp devleti ele geçiriyorlar: Dokuz Yüz yıldır da hegemon durumdalar.
Kürtler, 1250’de Araplar’a ihanet edince, bunun bedelini ağır ödüyorlar.
Kürtler, 100 yıldır Türkler’den toprak istiyorlar ve hezimetle mağluplar.
Araplar ise, bir türlü bir millet olamadılar. Bunun ümmetlikle ilgisi yok: Irkları, dilleri, dinleri bir değil: Sorun bu.
Olana bakın, söylenene bakın.
“Ortadoğu dediğimiz coğrafyada -ki esasında Sümer, Akat ve Asurlar’ın egemenlik kurdukları kadim topraklardan söz ediyoruz- yatay geçişgenli toplumsal örüntülü güçlü bir gelenek söz konusudur. Ortadoğu dediğimizde, Levant bölgesinin tamamını dahil ederek değerlendirme yapıyoruz. Söz konusu bu coğrafyada üniter yapılı iradi dayatmalar mutlaka yıkımla sonlanmışlardır. Zira bu coğrafyanın toplumsal dokusunda, genel iradenin hepten devri temelinde bir iktidar geleneği oturtulamamıştır. Bu minvaldeki denemeler, her defasında hüsranla son bulmuşlardır. Tabii ki bizler insan ömrünün vefa ettiği tarihsel aralıklar üzerinden değerlendirmeler yaptığımız için yüzyıllara sari hüsran deneyimlerini masal kıvamında değerlendiriyor ve tarihe karşı sabırsız davranıyoruz. Öcalan’ın ‘Sümer Rahip Cumhuriyetinden Demokratik Halk Cumhuriyetine’ kitabını okuyanların aşina olduğu şeylerden söz ediyorum. Özellikle ‘demokratik konfederalizm’ üzerine değerlendirmeler yapan Öcalan’ın tezlerinin bu tarihsel derinlik içinde gizli olduğunu bilmek gerekir.”
Bir kez daha köhhü köhhü köhhü.
Sümeroloji uzmanı Öcalan: Bu ne yahu?
Bu insanlar başkalarını da, kendileri gibi eksik zekalı ve eksik bilgili mi sanıyorlar?
Cambridge’in ‘Ortadoğu Ansiklopedisi’ belki 30 yıllık ve orada Sudan Ortadoğu’ya dahildi. Batı’nın Ortadoğu’su bu ve onlar hegemon olduğuna göre, 4. Dünya proto-feodallerinin ‘çek mastor çek’li kafalı abuksamaları anlamsız kaçıyor.
Acaip olan bir şey daha var:
ABD, 1991’den beridir, Ortadoğu’nun tamamını satsan alamayacağı kadar parayı orada harcadı. Yani olay, yamyam kapitalizm değil, irrasyonel kapitalizm sorunsalında. Yani, hegemonlar da ‘çek mastor çek’te.
Ki bu da, Batı’nın bitmiş hegemonyasını, yokkutuplu bir Dünya’yı açımlıyor. Bunlar da, aradan ne kaparsak kardır, kafasındalar.
Bu arada, Öcalan’ın ‘Erkeği Öldürmek’ kitabından beridirki şizofrenik zihniyeti, kimsenin dikkatini çekmiyor, başta (kitabı yayına hazırlayan) İnönü Alpat’ın çekmemiş.
“Günümüzde kimlik doyum sorunu etrafında yaşanan problemleri çözmek için geliştirilecek formülasyon, bu tarihi arka plandan bağımsız ikame edilemeyecektir.”
Bir kez daha tam tersi.
Bir Kürt entellektüeli olan Selim Temo’nun saptadığı üzere, Kürtler’in oto-asimilasyonu sözkonusu, kimlik doyumu değil, kimlik dayatması faşizmi sözkonusu artı olarak.
Son alıntı:
“2013-2015 döneminde sıkça dillendirilen yaklaşım Kürtler, muhafazakar iktidarla anlaşıp. Türkiye’nin modern çizgisinden sapmasına kapı aralıyorlar, şeklindeydi. Ancak asıl kaygı, bu muydu? Cevabı açık: Kesinlikle hayır. Avrupa merkezciliği dümen suyunda şekillenen cumhuriyeti, yeni ve kapsayıcı bir zemine oturtmaya dönük çabaları engellemeye dönük bir hamleydi, bu.”
Vah ki vah.
Dezenformasyonun bu kadarı.
Kulağını tersten göstereceğim derken, ayağı takılıp düşen bir akıl yürütme bu.
2013 bittiğinde, AKP de bitmişti. HDP, o bitmiş AKP’yi yeniden canlandırdı. Sonra da iktidar, nasıl ki oğul Altan’ı hapse attıysa, Demirtaş’ı da hapse attı.
Kürtler de, aradan 6 yıl geçtikten sonra, nasıl olsa da evirip çevirip, hatamızı örtbas etsek, derdindeler.
Yazık. Yazık ki çok yazık.
Anti-demokratik bir geleneğe sahip olmak başka şey, gerontokratların ceplerini ve koltuklarını kaptırmamak için, tam dezenformasyona sığınmaları başka şey.
Yalnız bir şey var:
Ne çekiyorlarsa, onları çok uçurmuş. O kesin.
Tarihin savaş sisi ve dumanı da olabilir bu.
(20 Temmuz 2019)

Hiç yorum yok: