Bir
alıntı:
“Seçmenin
yüzde 20’si, yakın zamana kadar sadakatsiz
seçmenlerden oluşuyordu.
…
Seçmenin
yüzde 25’e yakını, bir önce oy verdiği
partiyi tercih etmiyor.
…
Bir de yüzde
10 civarında, kendisini hiçbir partiye
ait hissetmeyen seçmen var.”
İlk kez
bir araştırma şirketinin konuyla ilgilendiğini, soru sorduğunu, açılım
yaptığını gördük. Kendilerini tebrik ederiz.
Toplam %
55 yapıyor.
3
kategori tanımlanmış ama satılık seçmen
kategorisi hala yok. Tabii ki bir seçmene bir ankette ‘kardeş, oyunuz satılık mı?’ diye doğrudan
sorulamaz ama bunu anlamanın, dolaylı soru sormalı yöntemleri var, anket şirketleri
onları bilirler.
Artı, kararsız
seçmenin; bir partiyle başka bir parti, bir partiyle oy vermemek, oy veriple
vermemek arasında kararsız olarak altkümeleri var.
Soru şu
olmalı bizce:
“Sizce
oy vermek bir hak mıdır, bir ödev midir?”
Bunlar
işin seçmen yönü.
İşin bir
de partiler yönü var:
1983’ten
beridir, 10 yılda bir meclis, partiler açısından neredeyse sil baştan olageldi.
Bir de,
Dünya’da da olagelen, partilerin politik yönsemesini yitirmesi mevcut.
Bir de,
% 10 barajının üzerinde oy alabilen hiçbir parti, liberal düzene tümden karşı
olduğunu söyleyemedi ya da zaten liberalizme karşı değildi. Çünkü seçmen de, o
düzenden nemalanıyordu.
Şerh: Geleneksel satılık oy ile liberal satılık oy birbirinden farklı
şeyler.
Yani,
bizdeki son 36 yıllık seçim oyunları, bu perdelerde oynandı.
Çıkış:
Görüldü ki
kimse parlamenter demokrasiye kani değil.
(15 Temmuz 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder