10 klip
var, bazıları meta-klip, bazıları hiper-klip.
Diğer
bir deyişle Tykwer, filmle anlatamadığını, müzikle anlatmış.
Ancak yaptığı,
‘Kabare’de Bob Fosse’nin yaptıklarına yaklaşamamış. Bir de, Fassbinder’in ‘Lili
Marlene’ müzikleriyle yaptığı savaş klibine.
Onu,
diğer müzisyenler ve tasarımcılar eylemişler.
+
‘Rise Reel’
(gerçeği yükselt), müzik aracılığıyla filmin yeni Berlin’den eski Berlin’i görsel
olarak nasıl ürettiğini sergilemiş: tam bir sinema üretimi dersi (klasik ‘eskisinin
ve yenisinin süperpozesi’ kullanımı yalnızca).
Müzik,
Tykwer’in müziği.
+
Sabaton,
‘hard-rock’ ile 1. Dünya Savaşı’nı sürreel olarak anlatmış.
Bu,
Fosse’nin de, Fassbinder’in de, Tykwer’in de, kullandığı trans-hiper-tekst-ekspresyon denilebilecek şey:
Doğrudan
o dönemin müziğini kullanmak yerine, müzik üzerinde oynamalar ve nüanslarla,
dönem hakkında (zeitgeist) semantik
perspektif (ve tabii ki illüzyon) yaratmak.
+
İşte asıl
bu:
Rammstein
- Deutschland (enstrumental).
Bunun,
kişisel bir yapım mı, yoksa yönetmenin ısmarladığı bir şey mi olduğu belli
değil.
Ancak,
filmin ruhunu, asıl kabare şarkısıyla (Toz, Kül) birlikte, delicesine yaratıcı
olarak veriyor.
Yani,
izleyicide sentimentalizmin dibini hissettiriyor.
+
Ve bu:
‘Kül ve
Toz.’
Asıl
filmde 09:30’luk bir plan bu. Yani, müzik hep sürüyor. Burada ise, 04:46’lık
klip bölümü var.
Tamam, ‘Lili
Marlene’ ve Schygulla planı değil
bu. Yine de, bitmiş saydığımız sinemadan hala yetenekler fışkırdığını
kanıtlıyor bize.
+
Panorama:
Hepsi
birarada:
Bir:
Almanya Almanya, herşeyin ve hepsinin üzerinde.
İki: Alman
yönetmenler döktürüyorlar. Müziğe karşı özel bir sempatileri ve onu kullanmada
özel bir becerileri var:
Onun estetiko-politik’ini kafalara çarpa çarpa eyliyorlar.
Yine Almanya
kökenli olan Adorno, bunu algılayamadığı için, bir müziko-estetiko-politik’çisi olamadı ve bu, ona ve onu kendisine yapılacak
en büyük hakaret oldu.
Üç.
Amacın hiç de bu olmadığı belli olarak, sinemada müzik, filmin önüne
çıkabiliyor. Hint filmleri son zamanlarda, zaten sıralanmış klip niyetine yapılıyor ama bu, Avrupa sanat sinemasında
böyle değil, özellikle de politik filmlerde hiç mi hiç öyle değil. Ama sonuç
belli. Muazzam bir müziko-ekspresyon:
Tykwer de bunun en becerikli üritecilerinden.
+
Polisiye
bir filmin müziklerinin filmin önüne geçmesi için başka bir örnek bilmiyoruz.
Politik
bir filmin müziklerinin filmin önüne geçmesi için başka örnekler örnekler biliyoruz
ve bu da, bu alanda yeni bir katkı.
Müziğin
bir hiper-tekst kılınmasının başka
örneğini bilmiyoruz. Harmoniyle ve nota
notaya karşı ile yapılmak istenen bu. Zakir Hüseyin, bunu kendi özgün poliritimi ile yapmıştı ama bunun polimelodi ile yapıldığını biz burada
ilk gördük.
Tuhaf
olan şey, müzikle yapılacak olanın, doğrudan müzikle değil, sinemasal müzikle ve
dolayım ile yapılmış olması.
Ki bunu,
avangard ve deneysel olanın olağan sanat
içine eser miktarlarda yedirilip alaşımlanmasının, avangard sanat yaratıcılığı
açısından daha işlevsel olduğu yönündeki tezimizle koşut görüyoruz.
Onlar bunu
tümevarımla eylemiş, biz onu tümdengelimle eylemişiz.
(17-18 Temmuz 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder