Bu adam
hakkında yazmak, ruhumu incitiyor, kendimi
kendime küfretmiş gibi hissediyorum kendimi, onun hakkında düşünmek, zeka
seviyemi düşürüyor.
Ne
güzel, uzun süredir ortalıkta yoktu. Belli ki yeni ödüller ve yeni pazarlamalar peşinde, ortalığa
yine avdet eylemiş.
Bakalım,
neler kırıp dökmüş?:
Öncelikle
başlık:
O, sözü
geçen durumu birinci sayabilir ama biz belki beşinci, belki altıncı sayarız.
Daha yukarı sıralarda, kendisinin politik
zigzagları da mevcut, yani ‘liberal demokrat’ denilen yaratık türünün bu
ülkede yarattığı tahribat.
Alıntı ve
yorum gidecek:
“Ama
demokrasi yalnızca seçim sandığında kazanmak değildir. Düşünce özgürlüğü,
kuvvetler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve kanuna, nizama ve anayasaya saygı
da gerekli.”
Bu,
sanat ve iktidarlı sanatçı için de
geçerli. Yani, Pamuk için de geçerli. Pamuk, kendine demokrat biri. Bu ülkenin ezilen ve yitiren sanatçıları
için, taş üstüne taş koymadı şimdiye
kadar. Her zaman sanatsal iktidar ve kazanmak peşinde koştu, başkalarının
haklarını kendine yonttu.
“Tabii
bir muhalif siyasetçinin kazanması için Batı ülkelerindeki gibi tek sefer
yeterli olmalı.”
Cehalet
insanı söyletiyor.
İngiltere’de
Brexit durumunda politikacılar, referandumun sonucunu yok kılmak istediler. Referandumu
vaat edip, erken seçim yapıp, referandum istemediği gibi sonuçlanınca, herşeyi
yerlerde sürünüyor bırakıp, kaçıp giden bir politikacı var kayıtlarında. Bir
de, yine Brexit nezdinde, parti-içi liderlik çekişmelerinin batağı var. Yani,
bizim ikinci seçim 3 ay aldı,
onlarınki 3 yıl aldı ama henüz sonuç
yok ortada
Fransa’da
ise, halkın oylarının yok sayılıp, sağın solu, solun sağı danışıklı döğüş ile desteklemesi, yani danışıklı döğüş var.
AB
gençliğinin % 17’si de, demokrasiye kani
değil: en korkunç olan da bu. Sonra da, uç sağın neden yükseldiğini anlamaya çabalıyorlar sözde.
“Yukarısı
korkusundan dili tutulan Çehov hikâyesine layık memur yargıçlar.”
Peki
Pamuk, 2002’de ABD Türkiye büyükelçisinin ziyaret ettiği YSK üyelerinin, Siirt’te
seçimi iptal edip, Erdoğan’ı meclise sokmasına ne dedi acaba 15 yıl önce? Bunu
bilmiyor bile olabilir mi yoksa?
“Her
şeyden önce hapishanelerin boşalması, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının, Ahmet
Altan, Nazlı Ilıcak, Osman Kavala ve onlar gibi yüzlercesi, binlercesinin
özgürlüklerine kavuşması lazım.”
Elmalarla
armutlar karışmasın lütfen. Erdoğan gidecekse, Ilacak ve Altan kardeşler de
gider.
“Bugün
bana kalırsa Türkiye'nin birinci sorunu ekonomi değil, düşünce özgürlüğüdür.”
Yazılarından
dolayı, hileyle yargılanan veya hileyle
yargılanmayan biri olarak, biz bile bundan emin değiliz.
Ekonomi
çözümü imkansız bir durumda.
Ancak, çözümü
daha da zor bir şey var:
Rejim
sorunu.
Burada
kastedilen, eciş bücüş cmhurbaşkanlığı sistemi değil.
Birinci
Cumhuriyet gitit, CHP’nin 6 oku da gitti.
Peki
tamam ama ne gelecek?
Dünya’da
da bu rejim sorunsalı var.
Demokrasimcilik oyunu tükendi.
Tek adamcılık ise, maya tutmaz durumda: Bu, Putin ve Trump için de geçerli, Çin’in kaydı hayat lider anlayışı için de
geçerli.
Hasan
Sabbah çıkamadığı gibi, Hitler ve/ya Stalin de çıkamıyor artık.
O zaman
tersine soru geliyor:
Çözüm
imkansızlık ise, felaket yönetimi
nasıl olacak?
Yangında
ilk feda edilecekler ve/ya kurtarılacaklar
neler?
Biz,
sorunun birinci yarısı ile meşgulüz.
Pamuk
gibiler de, bozuk greyder gibi, yol
açacağına, yolun ortasında yatıp, yolu tıkıyorlar.
(13 Temmuz 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder