Duran da,
bizim Kürtperver saydığımız köşe
yazarlarından: Temmuz 2019 Türkiyesi’ndeki durumu açımlarken, HDP ile ilgili
konularda dezenformatif ve taraflı
yazmış.
Diğer
konularda nötr kalmış.
Genel
panoramada ise eksik kalmış.
O
nedenle, onun metni temelinde ama alıntı yapmadan, yazının başlığı yönünde
açılımlar deneyeceğiz. (Şerh: Kendisinin ülkenin geleceği için, diğer birçok ‘kendi çıkarı için, ülkenin geleceğini
gömebilecek / gömmüş ‘embedded’ köşe yazarı’ gibi, kötüniyetli olduğu
kanısında değiliz: O, doğru bildiğini yazıyor ama yanılıyor.)
Öncelikle
şu:
İmamoğlu
kazandıktan sonra bile, Temmuz 2019’da bile, Türkiye’de gerçek bir muhalefetten söz edilebilir mi?
Bizce
hayır.
Öncelikle
şu:
İmamoğlu
ve son 2 haftada CHP, iktidar olunca,
liberalizmi bitireceği yönünde imada bile bulunmadı. Ülkenin tek çıkış
yolu, o liberalizmin bitmesi sayesinde olabilir ancak.
Bunun
temel nedeni, parti başkanı Kılıçdaroğlu. Kendisi, muhalif olabilecek birisi
değil. Öz-donanımı yok ve danışmanları ondan beter durumda.
İmamoğlu,
kendisinin bir Atatürkçü proje
olduğunu belirtirken, doğrudan laiklik-dışı
davranışlarda bulunmuştu. Kılıçdaroğlu, bu konuda hiçbirşey demedi. Keza, bir
önceki gelecek başkan aday adayı İnce, altı okun birinin çentikli olduğunu (devletçilik
değil, az özel sektörcülük biçiminde) söylediğinde de, CHP’den birileri kalkıp
herhangi bir şey demedi.
Yani, CHP’nin altı oku bitti.
İkinci
Cumhuriyet için altı ok ilkesi
gerekmeyebilir ama başka ilkeler gerekir ve bunların tıpkı parti tüzüğü ve
programı gibi, baştan ortaya konulması
gerekir. CHP’de ise, hiç böyle bir çaba yok.
Biz
burada İP’yi ve MHP’yi gelecek 14 yıl için, etkisiz eleman sayıyoruz. Bizce bunun ilk kanıtı, MHP’nin 2015’te
CHP’yi oyalarken, 2019’da AKP’yi oyalayıp, TC’nin herhangi bir yere gitmesine
izin vermemişliği. Bunu kimsenin algılamamasının anlamı yok, durum bu.
HDP,
diğer 3 ülkenin Kürtler’i gibi, Türkiye Kürtleri için, bir dizi Çin Seddi
niteliğinde duvar yarattı.
Küçük-küsur
partiler ise, zırvalamakla meşgul. Oysa, Dünya’da çıkış yolu bu küçük, yeni,
marjinal, farklı partilerden geçmeye başladı çoktan.
Ara-tez-şerh:
SP, ANAP, DYP, DSP gibi partiler, 1983’ten beridir, en çok oy aldıkları ve
hatta iktidar oldukları dönemde de, bu denli zırvaydılar. Keza AKP, 2002’de
iktidar olduğunda da bu kadar zırvaydı.
Seçmen,
daha zırva durumda ama bir onu, bir bunu
seçeyim, derken, ülkenin 40 yılını
ve 4,5 trilyon dolarını bitirdi:
Ülkemizde kişi başına yılda 4 bin dolar harcanıyor ve şu anki kişi başı
borcumuz 20 bin dolar (5 yıl yani) ve bir ülkenin poposu dahil, herşeyini
satsan, 10 yıllık geliri ediyor: Yani TC’nin sevgili lümpen halkları, ülkenin poposunun yarısını satmış durumdalar.
Muhalefet;
iktidar seçkinlerinden (ordudan, işinsanlarından, siyasetçilerden,
medyacılardan, entellektüellerden (entelejensiyadan değil)) veya kitleden gelir:
eldeki insan malzemesi o çünkü.
Bizim
sergilediğimiz, ezilenlerin, sömürülenlerin ve yönetilenlerin, %o 1’lik iktidar seçkinleriyle negatif sembiyözde
olarak işbirliğinde olduğudur. Zaten bu düzenin sağlamlığı ve süreğenliği de oradan gelmekte. Dünya
için de böyle.
Ancak
tarih, kitle isyanlarının (rebel) ve
kazan kaldırmalarının (riot) kaçınılmaz olduğunu kayıtlamış. İlk devrim girişimlerinin de başarısız olduğunu.
1789,
1849, 1871, şu, bu…
1917,
1949, şu, bu…
1929,
2029, şu, bu…
Muhalefet,
restorasyon ve reformasyon içindir veya içindi.
Düzen
veremedik, kaos verelim.
Savaş
verelim, devrim verelim.
10
milyon ölü, 100 milyon göçmen daha verelim.
Salgın
verelim, açlık verelim, yamyamlık verelim.
Muhalefet
uyduramadık, ülkenin 14 yılı daha gitti elden,
verelim.
(10 Temmuz 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder