Perşembe, Temmuz 04, 2019

Tarih-Fütüroloji Ozmosisleri ve Fraktal Kırınım Saçakları


Tarih somut kabul edilir, fütüroloji soyut. Tarih aktuel kabul edilir, fütüroloji potansiyel. Bu ikinci teşbih dizisi, insan bilimi olarak bu ikisini temel bilimlere bağlayan bir teşbihtir.
Bazı potansiyeller, bazı aktuellerden ve kinetiklerden daha aktuel ve kinetiktir. Bazı gelecek soyut-tasarımları, bazı geçmiş somutlukluklarından daha somut ve daha gerçektir.
Bu ikisi birbirine ozmosisleşir ve birbiriyle fraktal girişim saçakları oluşturur.
Fraktal girişim saçakları, soyut / tasarımsal / doğrusal (lineer) dalga ile, reel dalga arasındaki simülasyon ve somutluk ayrımını imler. Diyelim, İstanbul’un belli rüzgar koşullarında Boğaz’da belli dalgasal girişim saçakları oluşur ama bunlar modeldekinden biraz farklıdır.
Biz, bu ikisini (model ve gerçek) karşılaştır-karşılaştır eylemek arzusundayız.
Öncelikle, tarihin limit sonsuz olayları bize tümevarımsal modeller oluşturma olanağı verir. Bir kez bu modelleri oluşturup, birden çok kez gerçek koşullarda (burada kısa vadeli gelecekte) sınadığımızda ve onları doğrulayabildiğimizde, modelimiz işliyor demektir.
BM ve Roma Klübü türü gelecekbilimde, en çok eylenen ‘geçmiş verilerden gelecekle ilintili çıkarsama’ edimi, büyükkentlerin ve Dünya nüfusunun genelindeki çıkarımlar, yaklaşık 60 yıldır işliyor. Orada; bir düşük, bir orta, bir de yüksek tahmin şıkkı var. Gerçek, genelde aralarda bir yerlerde olageldi.
Bizi ilgilendiren durum, gerçek durum bu üç tasarımsal durum arasında salınırken, geleceği tahmin edebilme durumudur.
Yarın, iki gün içinde dün olur: En önemli gelecekbilim gerçeklerinden birisi budur. Bu açıdan bakınca, en azından dar ölçekte zaman tersindirilebilirdir, en azından kağıt üzerinde. Yani, potansiyel-aktuel arasında geliş gidişler tasarlayabiliriz.
Elimizdeki nüfus örneğinden ve İstanbul sabitlemesinden yola çıkarsak, İstanbul kenti 1913 gibi gerçek bir nüfus inişi yaşamış ve göründüğü kadarıyla 2018 itibarıyla da aynısını yaşamaya başlamış. Benzeri örnekler, Bizans döneminde de kayıtlı.
Buradan hareketle, geçmiş-gelecek ozmosisi modelinde bizi ilgilendiren şey şu.
Temmuz 2019 momentinde, yurtdışına giden 400 bin eğitimli ve paralı kişinin ne kadarı geri dönebilir, artı 4 küsur milyon Suriyeli’nin ne kadarı geri dönebilir?
Bu sorunun turnusol kağıdı ve/ya kontrol sabiti parametresi olarak, benzeri bir süreci yaşayan Fransa’nın kısa vadeli gelecekteki nüfus hareketlerini ve bunun neden-sonuç ilintilerini veri tabanımıza ekleyebiliriz.
Buradan çıkacak birincil sonuç, tıpkı model dalgayla denizdeki dalganın belli ayrımları olması / olabilmesi gibi, bu nüfus hareketlerinin modelinin ve gerçeğinin birbirinden biraz farklı olacağıdır.
Buradan, ana akım gelecekbilim ideolojisinin, geleceğe maksimum müdahale, onu yönetme ve hatta onu ipotekleme mantığını kullanırsak, sorumuz şu olur:
Bu nüfus hareketlerinin yönetilebilirliği ve ekonomik değeri nedir?
Öncelikle, sanılacağının tersine, İstanbul-Türkiye için ele aldığımız iki ana nüfus akışının toplam ekonomik değeri muhtemelen pratikte sıfırdır. Sorun; 400 bin kişinin ekonomik değerinin 4 milyon kişinin ekonomik değeriyle yaklaşık aynı olmasıyla, beyaz soğuk legal Türk parasının gidişiyle, kara sıcak illegal yabancı parasının gelişini ekonomiye olumsuz etkileridir.
Yani:
İkisinin reel karşılığı aynı olsa da, kurgusal, tasarımsal, modelsel ayrımları vardır.
Yani:
Ekonomide tüm paralar birbirine eşit değildir. Benzer bile değildir.
Türk parası reel / aktuel / kinetik idi, Suriyeli (ve ek loarak kara-altınsal İran) parası tasarımsal idi. Biri diğerini dönüştürülmüş gibi oldu.
İşte bizi ilgilendiren soru burada bu:
Oldu da ne kadar, nasıl, hangi bedellerle oldu?
Yani:
İdeolojiler uygulanmasına uygulanır da, bedeli ne olur?
Modeller gerçeğe uymasa da empoze edilir de, bedeli ne olur?
Geleceği zorbalıkla ipoteklersin de, bedeli ne olur?
Bla bla bla…
Den den de den den…
İşte; geçmişbilim-gelecekbilim ozmosisleri ve fraktal kırınım saçakları konusunun uğraştığı alanlardan biri budur.
(4 Temmuz 2019)

Hiç yorum yok: