Tümevarım;
eldeki veri tabanından genelleme yaparak, belli denklemlere ulaşma yönündeki
akıl yürütme yoludur.
Tümdengelim,
eldeki denklemden olası olayları tasarlama yönündeki akıl yürütme yoludur.
Bu
açıdan bakarak bir metnimizden alıntı yapıyoruz:
“2020-2100
İçin Fraktal Faz Girişim Saçakları Olarak 2 Global Makro Kriz Dizisi
2020-2100
arasında kesin olan makro global krizler var:
Salgın,
su gıda; nüfus / göçmen; enerji, iklim.
2020-2100
arasında, yukarıdakinin biraltı ölçekte makro global krizler var:
ABD, AB,
Çin iktisadi-siyasi-askeri çöküşleri.
Yanılmış
devletlerin üçte ikiden dörtte üçe yol alışı.
Ek-çıkarım:
2000-2050 arasının yokkutupluluğu.”
+
Burada
kesin olan makro global krizler tümdengelim yoluyla çıkarsanmış.
Biraltı
ölçekteki makro global krizlerse, gözlemlerden yola çıkarak tümevarım yoluyla
çıkarsanmış.
Bu
metinde bizi ilgilendiren konu, bu 2 yönlü olaylar dizisinin birbirleriyle olan
fraktal kırınım saçaklarını ve ozmosislerini tasarlayabilmek. Bu da bize,
2020-2100 arası için geçmişbilimsel-gelecekbilisel
bireşimi simülasyonlar yapma fırsatı verecek.
Öncelikle,
sözü geçen dönem 80 yıllık. Sözü geçen 6 kriz ise, 3 tane 2’li grup halinde
düşünülebilir, yani her 2’li birbirinden istatiksel olarak bağımsız değil,
örneğin enerji üretimi azaldığında, küresel ısınma yavaşlayacaktır, gibi.
Ayrıca, göçmen dalgası yeni salgın dalgası için birincil gerekli koşullardan
birisidir, gibi. Ayrıca, susuzluk ardından kuraklığı, o da ardından açlığı
getirecektir, gibi.
İkincil
kriz grubunda ise, Dünya Sistemi gelecekbilimleşiyor.
Çünkü, geçmişte de hep hegemonlar kendilerini çökertmiş. Geçmişte de, yokkutuplu
dönemler yaşanmış. Geçmişte de, 400 yıllık sikluslar yaşanmış. Dünya Sistemi’ciler
genelde gelecekbilim eylemeyi reddetseler de, elde ettikleri denklem doğrudan 2000 sonrasını global çöküş dönemi
olarak daha 1980’deyken bile öngörmüş bile gibi. Yani, aslında burada tümevarım-tümdengelim ozmosisi var. Ki
zaten bizim asıl üzerinden çalışmayı yoğunlaştırmak istediğimiz konu bu:
Bileşik akıl yürütmeler, akıl yürütme ve paradigma ozmosisleri ve bileşik
paradigmalar.
Bu
metnin asıl sorusu ise şu:
Bu 2
kriz dalgası, toplamda rönesansa doğru mu, engizisyona doğru mu, yoksa her iki
yöne doğru mu vektörleme yaratacak?
Makro
krizleri 80 yerine, 100 yıl aralı sayarsak, her biri ortalama 20 yılda bir
vuruyor olacak, demektir.
Tam
yokkutuplulaşmayı ise, 3 makro hegemonya odağının erimesi sürecinde, 80-100 yıl
için, 40-50 yıl aralıklı 3 adım ve AB-ABD/Çin (son ikisi yaklaşık yarım yarım
eşzamanlı çözülme gerçekleşmesi modelli gibi) olarak tasarlayabiliriz.
Buradaki
soru ise şu:
Herhangi
baş ve başaltı 2 makro-global kriz aynı zaman aralığında çakışırsa, krizin
genliği büyür mü, küçür mü, etkilenmez mi?
Simülasyon
modeli için 2010-2020 arasındaki gerçek olaylardan örnekleme yapalım:
Arap
Baharı başladı. Göçmen ve açlık krizleri oldu ama nüfus azalması çok az oldu. Enerji
fiyatları, bunlardan pek etkilenmedi, enerji üretimi de öyle. Fosil yakıt
kaynaklarından yenilenebilir yakıt kaynaklarına geçişin 10 yıllık değişimi,
yavaş bir biyoyakıt üretimi artışı yönünde gerçekleşti gibi (daha hızlı bir
geçiş beklenirdi, çünkü itki var).
Yani,
sonuç:
10
yıllık zaman aralığında, global gündemi sentimental
olarak çok etkileyen olaylar yaşanmışsa da, bunların reel sonuçları pek makro
olmadı gibi. Demek ki 10 yıllık aralık
dar bir dilim ve anlamlı gösterge üretmiyor gibi.
Artı:
1970’deki
tüketim duruşu sorunu, 1980 dalgasıyla ancak 2010’a kadar taşınabildi ve son çare olarak savaş kullanıldı ama o
da istenilen sonucu vermedi gibi. Buradaki fark, 3. Dünya Savaşı yerine, 3.
Dünya Savaşçıkları’nın kapitalizme katkısının daha az olması gibi.
Ki bu
da, 1980 momentli ABD 2000 Savaş Stratejisi’nin
çok yönlü çöküşü demek:
Yüksek
teknolojili savaş değil, silahsız savaş
ve insan faktörlü savaş (ayrı ayrı) kazandı. Tüketici olamayan toplumlar imha
edilemedi. Makro hegemonların oligarksal
iç savaşçıkları (ki bu ABD başkanı Trump nezdinde yaşandı), onların global
hegemonyasını limit sıfıra doğru iteledi. Globalizmden lokalizme geri dönüş (regresyon) yaşandı.
Tasarımlar:
10 yılda
0 sonuçlu olan bir süreç, 20 yılda sonsuz / çığ etkili sonuçlu olabilir. Çöküş
dönemleri, kaos dönemleri de demek çünkü. Kaos dönemlerinde sıçramalı
değişimler ve başkalaşımlar
gerçekleşebilir çünkü.
Ki zaten
bizim tasarım çabalarımız, felaket
yönetimi açısından bu tetik-zemberek
atmalarını önceden kestirebilmek ve mümkünse felaketi yönetebilmek içindir.
AB
çözülmesi ve Brexit, bu açıdan bakınca, mikro bir zemberek atması oldu ama sürpriz de oldu. Tamam, İngiltere AB’den çıkmaya aday ilk makro ülke ama
bölünmeye de en yakın ülke ki bu Avrupa’yı bile aşan bir çığ etkisi demek olacak.
Ara
şerh: Burada, Roma-Germen imparatorluğu ertesinde, 1648-1848 arasında, Almanya’nın
kendini yeniden toparlaması ve hatta gecikmeli bir global koloniyalizme girmesi
sürecinin, yakın gelecek için bir model olarak kullanılması uygun gibi. Yani
AB, Avrupa Birliği olarak değil, Almanya Birliği ve 4. Reich olarak yeniden
tezahür edecek gibi, 2040-2080 arasında başlangıç momentli gibi.
Biz, 6
makro krizin, iktisadi-siyasi-askeri makro-global krizlerden daha büyük, uzun
süreli ve kalıcı etkilerinin olacağı yönündeki bir varsayımı ve tümdengelim
ilkesini kullanıyoruz. Sözü geçen yer ve zaman için pekala yanılabiliriz de.
Çünkü, 400, 800, 1200 askeri krizlerinin ardınan Avrupa, 1350 salgın kriziyle,
ters bir etkiyle rönesansa sürüklendi ama daha önceden 3 rönensansı ve 4
engizisyonu da vardı.
Şu an
içinse, bu türden rönesans ve engizisyon düzenli dalgaları yerine; (ya da sol’suz)
anti-faşizmsiz faşizm, engizisyon,
rönesans düzensiz dalgacıkları ile
yüzyüzeyiz gibi. Bildiğimiz kadarıyla. buna benzer bir örnek geçmişte olmadı
hiç.
O
nedenle, fraktal girişim saçaklarının küsurat
(her türden toplumsal / sosyolojik
marjinalleşme) yönünde işleyeceğini kabul ediyoruz.
Diğer
bir deyişle:
İlk gelecek
başarısız devrimi marjinaller yapacak.
Einstein’lar
artık Nauru’dan, yani makro ve adasal ülkelerden çıkabilir epeyidir (çıkmıyor
ayrı konu), makro kültür Almanya-Musevi çelişkisinden değil.
Dünya’yı
dahiler kurtaracak ama dahilik aşırı aşağılanıyor artık. Yani dahiler, cezalandırıldıkları
için, kendilerini kendileri asimile ediyor ve normalleştiriyor. Ki bu, Gödel’de
simgelenen bir biçimde daha önce de yaşanmıştı. Rohmer, Tsiolkovsky, Kaluza
gibiler, hiçbir zaman ödüllendirilmedi.
Bu durumda
ise:
Cenova’nın
salgında (dağsal coğrafyalı ve ticaret yollarından uzak olması nedeniyle) yalıtık-ada-kurtarılmış bölge olması ve
yani, kütüphane-komün-kampüs yalıtıklığının,
adalığının, kurtarılmış bölgeliğinin işlevsellik kazanması sözkonusu.
Ancak,
20 yıldır bunu savunuyor olmamza karşın, bundan hala emin değiliz, tıpkı anarşizmin devletsizliğiyle hegemonların
devletsizliğinin yarattığı ikirciklilik gibi…
O
nedenle, metnimizi açık uçlu bırakıyoruz.
(2 Temmuz 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder