Pazartesi, Mayıs 09, 2016

Bir Oto-Anarşist Olarak Tarihin Anarşist Vakum Dönemlerinden Birinde Duyumsadıklarım

Birincisi ve en güçlüsü:
Acıyor.
Hem de feci acıyor.
Tarih kanıyor ve bilim, sanat, düşün özsuyunun akıp gittiğini ve yittiğini naklen yayında, hatta sahanın içinde izliyorum.
Çok boktan, çook...
İkincisi ve güçlüsü ama daha az en güçlüsü:
Şaşkınlık:
Hesaplarının yine tutmasından dolayı feci bir şaşkınlık.
Devamında ironik bir eğlence:
Tarih çıkarken habire inmen, sonra tarih inmeye başlayınca senin çıkman ama bir türlü 0 noktasının üstüne çıkamama. Yine de arada bir, tarihin üstünde kuş bakış açısı yakalama.
Bu kuş bakışı, yükseklik korkusunu sonradan bulaşmayla edinmiş biri olarak, bende çok ironik duruyor.
Yıkımın görkemine bakmadan edemiyorum ve başım dönüyor.
İşin tuhafı bu baş dönmesi, psikosomatik olabilir veya olmayabilir. Bu sıralar beynim gerçekten dönüyor, üstelik yatarken bile. 1992-1993 kışı gibi, rakı zehirlenmesi ertesi gibi, bunun benzerlerini ayakta yaşamıştım nöbetler olarak, 3 kez sanırım. 2014 başında otelde yatarken de yaşamıştım. Şu anda da yatarken yaşıyorum baş dönmesini.
Belki beyin tümörüdür, belki psikosomatiktir, belki ikisidir de.
Acaibi ise şu:
Korkmuyorum ve kendim için gidişatın daha iyiye doğru olduğunu bilinçaltımda duyumsuyorum.
Bilincim ise, buna itiraz ediyor. Durumda tehlike görüyor.
Şimdiye dek, bir anarşistin (özellikle ustaların) bu kadar birinci elden bir kaos duygudurum güncesi tuttuğuna raslamadım.

Ters örnek olsun diye yazdım zaten.

Hiç yorum yok: