Yazık,
bir yaratıcı böyle yerlerde sürünmemeliydi.
Berlin,
Venedik, Cannes film festivali üçlemesi, 1950-1985 arasında sanat sinemasını
sırtladı.
Sonra,
hiç gerek yokken, holivudlaştırıldı.
Sonra,
sinema metamorfoza uğradı: Sanat-tür filmi ayrımı, ayrı ayrı yollardan
bulanıklaştı, ayırtsızlaştı, sentezlendi ama praksislenemedi.
Aynı
sırada; onlardan bambaşka mecralarda, reklam, klip, bilgisayar oyunu, trük,
jenerik, fragman kısafilmleştirildi.
Üstüne, yine
bambaşka bir mecradan, 6-60 saniyelik vine video devreye girdi.
1985-2015
arasında ise, eski tüm ustalar hiçbirşey olmamış gibi davrandı.
Sonuca
bakar mısınız?:
“Loach;
Francis Ford Coppola, Shohei Imamura, Emir Kusturica, Bille August, Dardenne
Kardeşler ve Michael Haneke'nin ardından Altın Palmiye'yi ikinci kez alan
8'inci yöentmen oldu.”
60 yaş
üstü tüm ustaların en beğendiği filmlerin tamamı, 1960 öncesi yapılmış gibi.
Politik
duruşları bulanık veya yok gibi.
Ya da
Loach gibi:
Hem,
sinemaya karşıymış gibi, habire son filmini sunuyor; hem de, düzene karşıymış
gibi yapıp, ödül töreninde slogan atıyor ama ödülü de sıkı sıkı tutuyor.
Olmuyor
moruklar, olmuyor:
Götünle deve sürmek olmaz.
Ya bu
deveyi güdersiniz, ya da başka sinema diyarına gidersiniz.
40 yaş
altılar tarafından, onlarca alanda sinema-ötesi
diyar yaratıldı. Siz hala, gerçeğin çölünde, sanat-tür filmi vahasına
sığınmış, suyun başında itişip kakışıyorsunuz.
(24 Mayıs 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder