Önnot:
Biz burada, Oshii’nin 2 animesindeki felsefeyi irdeleyeceğiz. Dizi çizgifilm ve
çizgiroman tartışma-dışı bırakıldı.
2
parçalık öykünün ana problematiği, bir kadının biyografisi çizgisi nezdinde,
yazılım-donanım / zihin-beden ikilisinin akışının sorgulanmasıdır.
Kadın,
kendisi bir siborg olmasına karşın, evrilerek bedenini terkederek siberuzaya enginleşir. Ancak bu sürecin
nasılı, 2 parçalık öykü dizisinde açımlanmaz. Yani kadın, bir anda siberuzaya
sıçramış gibi olur. Birinci gövdesini bir makina parçalar, ikinci gövdesi ise
bir çocuk gövdesidir. Baki kalan kafasıdır. Sonunda ise gövdesizdir.
Kadın
sürekli sorur soran ve sorularına yanıtı siberuzaya enginleşerek bulur. Nasıl
ki post-hüman varsa, o da post-siborg olur.
Bu
anlamıyla buradaki felsefe, bildiğimiz taoizmdir: Sonsuz olmayan yol, yol
değildir. Sonsuz olmayan değişim, değişim değildir.
Not: Üzülerek
ilk kez gördüm ki Wikipedia, bu başlıkta, siberpunkun felsefesinde, çok çok
zayıf ve çok çok hatalı kalmış.
Burada
kadının antitezi erkek siborgdur, o sıçramayı istemez ve sıçrayan kadını da
anlayamaz. Yalnızca onu platonikçe sever ve ona saygı duyar ama onu anlamaz.
Buradaki
en güzel ironi, bir erkek olan Oshii’nin dişi Motoko’yu tasarlaması ama kadın
bilimkurgu yazarı Ursula K. Le Guin’in ‘Mülksüzler’de bir erkek-aşkın
tasarlamasıdır. Pohl ise, bir insan-erkek aşkın ve bir uzaylı-dişi aşkın
tasarlar.
Batu
(‘savaşçı’ anlamında, Fransızca bir sözcük), aşkınlaşmaya çabalayan diğer bir
erkek savaşçıyı aşağılar ve onu yok eder. Yok ettiği ise, hayaletin kabuğu olan
kukladır aslında.
Öykülerde,
gövdesi insan yapımı olan siborgların yazılımlarını / zihinlerini kimin ve
nasıl tasarladığı da belirtilmez.
Böylelikle
olay, Batı’nın ‘bilinç de bilinç’, ‘benlik de benlik’ saçmalığına kilitlenir
kendiliğinden.
Aşkınlaşmanın
tek yolu olarak da, gövdeyi terketmenin gösterilmesi, Asya-Avrupa
diyalektiğinin çelişkisinin ayırtsızlaşması demek olur.
Oysa
Motoko, pekala gövdesinden çıkıp, gövdesine geri dönüyor kalabilirdi ki bu
tema, ‘Neuromancer’de taa 1982’de vardı. Ayrıca, 1960’larda ve 1970’lerde
yazılmış 2 siberuzay romanında da. Ki ‘Neuromancer’ın devamında ‘Mona Lisa
Överdrive’da, insan-gövdesini ölüme terkedip, tam yazılım olanlar da vardır.
Tüm bu
örneklerde açımlanmayan şudur:
Siberuzay,
sonsuz süreli süreğen-var olmayabilir ki engin / aşkın yazılımlar ölümsüz
olsun.
Yani,
tam olmayan aşkınlaşma, aşkınlaşma değildir.
Nokta.
Es.
(14 Mayıs 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder