Atay
saçmalamış. Öyle böyle değil, süpeer saçmalamış.
Şöyle
demiş:
"Oya
Aydoğan, Banu Alkan, Ahu Tuğba, Serpil Çakmaklı'yı birer kültürel temsil olarak,
'Darbe'ye borçluyuz biz. Onlar da günahıyla-sevabıyla, eksiğiyle-gediğiyle,
avantajları-dezavantajlarıyla, en önemlisi sağlıkları- hastalıklarıyla
kariyerlerini '12 Eylül'e borçludur denilebilir. Bu isimler arasında hayatı
toplumsal çerçevede nispeten daha makul, 'serin' ve sağlıklı seyretmiş olanın
Oya Aydoğan olduğunu düşünürüm hep.”
Bu, onun
saptaması.
Bu da
asıl yaşanan:
Döğüş ve
sevişme filmlerinin kültürel
dejenerasyon olduğu savunulur hep. Yanlıştır bu. Bir gelenektir onlar
yalnızca.
İlk
erotik film, sinemayla yaşıttır.
Çin filmleri
1970’lerde 80 yıllık geçmişe sahipti.
Sevişme
filmleri ise, 1979’lerde Batı’da da vardı, Lando Buzzacci ile. Sermet
Serdengeçti de ona benzediği için artiz oldu ki hep öyle olur zaten. Ayhan Işık
da Clark Gable’a benziyor diye artiz yapıldı.
Sinema 1970’lerde,
120 yıllık tarihinde kimbilir kaç kez yaşadığı krizlerden birini yaşıyordu ve
sinema salonları boşalmıştı. 2015 momentiyle de diziler, HBO çizgisiyle bunu
bir kez daha yapıyor ama televizyon ile değil, internet yayıncılığı ile.
Kültürel
gelişme olarak, 1975 gibi yazlık sinemalar miyadını doldurmuştu.
Televizyon
sinema seyircisini ekran başına ve eve mıhlamıştı.
1980
darbesi sevişme ve döğüş filmlerini ahlaka mugayyir olduğu için yasakladı.
(Not:
1970’lerdeki bu sevişme x döğüş / Batı x Doğu durumu, 2000’lerde yine sevişme x
döğüş ama Hindistan x Çin olarak yeniden yaşanagelmekte ki onlar da yine Batı x
Doğu olmakta göreli olarak.)
O zaman
da 2 gelişme oldu:
Video
güldürü filmleri ve arabesk filmler.
Birincisi
için, Kemal Sunal’ın darbe ürünü olduğu söylemek gerekir, Atay’ın bakış
açısıyla ve bu, yine sırılsıklam saçmalamak olur.
İkincisi,
arabesk 1960’larda başladı, 1980’lerde değil. Nuri Sesigüzel filmleri de
arabesk idi, taa 1960’larda. Orhan Gencebay da, Müslüm Gürses de, 45’lik plak
geleneği ile arabeski popüler kültüre 1960’larda soktular. Gencebay hala sağ.
1970’lerde
ise, zaten Zeki Müren fenomeni vardı. 1980 darbesi Bülent Ersoy’u yasaklarken,
onun taa 2016’da bile hala gündemde olabilmesinin yolunu da açtı. Artı, 1980
çizgisi ilginç biçimde, Müren’in Türk Sanat Müziği dejenerasyonu çizgisini,
Samime Sanay ile arttırarak ve destekleyerek sürdürdü ve o sayede bugün o tür
kalmadı ortada. İnci Çayırlı bile bir tuhaf söylüyor artık.
Kaldı ki
Ersoy Dünya’da en ünlü-sevilen transseksüel olarak saptanınca, bu durum kötü
veye dejenerasyon olmuş olmuyor.
1985
ertesinde ortaya çıkan, sosyal içerikli memeler filmleri ise, hikayenin evrile
çevrile aynen sürdüğünü gösterdi bize.
Aydoğan
ise, bu sosyal içerikli memeler filmlerindeki rolleriyle biliniyor en çok.
Aydoğan’a
laf söyleyince, onun rol arkadaşı Tarık Akan’a da laf söylemek gerekiyor ki
hele o, bir de Filiz Akın ile 1980 öncesinde uç sağ film yapmışsa. Oysa bugün
kendisi, sosyal-ist sayılıyor.
Dolayısıyla,
Atay’da mental ve kültürel konfüzyon var.
Silme
ama.
Bu neyin
kafası Atay?
(11 Mayıs 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder