Perşembe, Mayıs 12, 2016

Tayfun Atay: Oya Aydoğan'ı 12 Eylül darbesine borçluyuz

Atay saçmalamış. Öyle böyle değil, süpeer saçmalamış.
Şöyle demiş:
"Oya Aydoğan, Banu Alkan, Ahu Tuğba, Serpil Çakmaklı'yı birer kültürel temsil olarak, 'Darbe'ye borçluyuz biz. Onlar da günahıyla-sevabıyla, eksiğiyle-gediğiyle, avantajları-dezavantajlarıyla, en önemlisi sağlıkları- hastalıklarıyla kariyerlerini '12 Eylül'e borçludur denilebilir. Bu isimler arasında hayatı toplumsal çerçevede nispeten daha makul, 'serin' ve sağlıklı seyretmiş olanın Oya Aydoğan olduğunu düşünürüm hep.”
Bu, onun saptaması.
Bu da asıl yaşanan:
Döğüş ve sevişme filmlerinin kültürel dejenerasyon olduğu savunulur hep. Yanlıştır bu. Bir gelenektir onlar yalnızca.
İlk erotik film, sinemayla yaşıttır.
Çin filmleri 1970’lerde 80 yıllık geçmişe sahipti.
Sevişme filmleri ise, 1979’lerde Batı’da da vardı, Lando Buzzacci ile. Sermet Serdengeçti de ona benzediği için artiz oldu ki hep öyle olur zaten. Ayhan Işık da Clark Gable’a benziyor diye artiz yapıldı.
Sinema 1970’lerde, 120 yıllık tarihinde kimbilir kaç kez yaşadığı krizlerden birini yaşıyordu ve sinema salonları boşalmıştı. 2015 momentiyle de diziler, HBO çizgisiyle bunu bir kez daha yapıyor ama televizyon ile değil, internet yayıncılığı ile.
Kültürel gelişme olarak, 1975 gibi yazlık sinemalar miyadını doldurmuştu.
Televizyon sinema seyircisini ekran başına ve eve mıhlamıştı.
1980 darbesi sevişme ve döğüş filmlerini ahlaka mugayyir olduğu için yasakladı.
(Not: 1970’lerdeki bu sevişme x döğüş / Batı x Doğu durumu, 2000’lerde yine sevişme x döğüş ama Hindistan x Çin olarak yeniden yaşanagelmekte ki onlar da yine Batı x Doğu olmakta göreli olarak.)
O zaman da 2 gelişme oldu:
Video güldürü filmleri ve arabesk filmler.
Birincisi için, Kemal Sunal’ın darbe ürünü olduğu söylemek gerekir, Atay’ın bakış açısıyla ve bu, yine sırılsıklam saçmalamak olur.
İkincisi, arabesk 1960’larda başladı, 1980’lerde değil. Nuri Sesigüzel filmleri de arabesk idi, taa 1960’larda. Orhan Gencebay da, Müslüm Gürses de, 45’lik plak geleneği ile arabeski popüler kültüre 1960’larda soktular. Gencebay hala sağ.
1970’lerde ise, zaten Zeki Müren fenomeni vardı. 1980 darbesi Bülent Ersoy’u yasaklarken, onun taa 2016’da bile hala gündemde olabilmesinin yolunu da açtı. Artı, 1980 çizgisi ilginç biçimde, Müren’in Türk Sanat Müziği dejenerasyonu çizgisini, Samime Sanay ile arttırarak ve destekleyerek sürdürdü ve o sayede bugün o tür kalmadı ortada. İnci Çayırlı bile bir tuhaf söylüyor artık.
Kaldı ki Ersoy Dünya’da en ünlü-sevilen transseksüel olarak saptanınca, bu durum kötü veye dejenerasyon olmuş olmuyor.
1985 ertesinde ortaya çıkan, sosyal içerikli memeler filmleri ise, hikayenin evrile çevrile aynen sürdüğünü gösterdi bize.
Aydoğan ise, bu sosyal içerikli memeler filmlerindeki rolleriyle biliniyor en çok.
Aydoğan’a laf söyleyince, onun rol arkadaşı Tarık Akan’a da laf söylemek gerekiyor ki hele o, bir de Filiz Akın ile 1980 öncesinde uç sağ film yapmışsa. Oysa bugün kendisi, sosyal-ist sayılıyor.
Dolayısıyla, Atay’da mental ve kültürel konfüzyon var.
Silme ama.
Bu neyin kafası Atay?

(11 Mayıs 2016)

Hiç yorum yok: