Davutoğlu
gittikten sonra, AKP giderken hissettiğim tek şey, tarihin bu denli sık
tekerrür ettirilmesindeki inatçılık ve inkar kültünün absürd olduğu. 1989
Özal-Yıldırım ANAP ve 1993 Demirel-Çiller DYP durumlarının aynısı, 2014-16
Erdoğan-Davutoğlu AKP ve üçüncü adım olarak yaşandı.
(5 Mayıs
2016)
+
Dündar'a
silah çekilmesi, en çok onun işine yaradığı için, paradoksal ve ironik bir olay
oldu. Tarihsel gerilim arttıkça, bu türden yüksek gerilim alanlarında
savrulmalar sürecek. Yandaş basın, 3 gündür Davutoğlu travmasını atlatamadı
henüz: Aguk guguk yapıyorlar. Demirören basını ise, Dündar saldırısını anında
internetten sildi. Yani, inkar kültü feci egemenleşti: Benim koleksiyoner
müşteri tayfam, perşembe günü öğleden sonra bile, Davutoğlu'nun istifasını
duymamıştı. Yok saymak, sonuçlarını
ödememek değil elbette. Faşizm ve engizisyon dozu, kritik eşiği aştı.
Toplama kamplarına en olmadık insanlar gidecek: Malum, alaturka kültür şeşi beş
baktığı için, kendi adamını dost ateşiyle vurur, Dilipak'ın başına bir şey
gelse, şaşırmam yani.
(7 Mayıs
2016)
+
Binali
Yıldırım başbakan seçilince, AKP'liler pek sevindiler, yırttıklarını sandılar
ama yanıldılar. Kısa gelecekteki savaş koşulları için Bozdağ veya Ala türü insanlar gerekliydi: Ya, tam itaat, ya kendi
faşizmi. Yıldırım, çok-çok hızlı karar vermesini gerektiren durumlarla
karşılaşacak ve kilitlenecek. Akbulut da, ANAP'ı böyle bitirdiydi, 1 koyup 3
alınacak bir savaş yüzünden. İnkar kültü artık işlemiyor: Akbulut, o savaştaki
zararın 100 milyon dolar olduğunu söylerken, ABD büyükelçisi onun yanında ve
canlı yayında 100 milyar dolar dediydi ve çok gülmüştüm buna: Birileri ölse de aymaz ki Yıldırım da
öyle. Birinin soyadı ile birinin adı aynı: Yakışır amcası. Tarih de ironiyi
sever. Teşekkürler AKP, sen olmasan biz senden nasıl kurtulacaktık? Bak, CHP
dokunulmazlıklara evet diyecekmiş 20.05.16 günü. Merak ettiğim şu: Erdoğan, referandum şıkkının da harakiri olduğuna
ayabildi mi?
(20 Mayıs 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder