Bir
araştırma:
““Bir
sebze adı söyle!”
Bu
soruları cevaplayan insanların yüzde 90’ı son soruya “Havuç” diye cevap verir.”
Bu,
İngiltere için böyle ama Türkiye için de böyle demek değil.
İngilizler
için neden şuymuş:
“Bu
basit veri, beynimizin bilgiyi nasıl organize ettiği konusunda ipuçları
sunuyor. Onlarca sebze vardır ve onları ne kadar sevdiğinize bağlı olarak
birçoğunun ismini sıralayabilirsiniz. Önce hızla birkaçını söyler, sonra
bazılarını unutarak biraz yavaşlarsınız. Bunların ismini hızla saymanız
gerekiyorsa ve bu baskıdan dolayı daha fazla unutuyorsanız en bilinen sebzeye
yönelerek onun adını söylersiniz: Ve bu da çoğu zaman havuç olur.”
Bunun
nedeni de, en çok gördükleri sebze o olduğu için olabilir, çünkü ingitere’de
sebze bol değil ve havuç 4 mevsim ortalıkta olan ender sebzelerdendir,
Türkiye’de bile.
Burada
daha önemli olan şu:
Baskı
altında zihnin en kolaya yönelmesi.
Oysa,
felaket koşullarında bunu yapmak, kendini ve başkalarını ölüme götürmek demek
olur.
Devam:
“Ama
bazı sakıncaları da vardır: Benzerlikleri nedeniyle birbiriyle bağlantı
kurduğumuz şeyler arasındaki bu bağlantılar her zaman mantığa dayanmaz.
Başka
bir kelime oyunuyla bunu açıklayalım. Yanınızdaki kişiye hızlı bir şekilde
yirmi kez “süt” dedirtin. Sonra da “İnekler ne içer?” sorusuna hızlıca cevap
isteyin. Çoğu kişiden “süt” cevabını alırsınız.”
İşte bu
bağlantıdır insana tehlike getiren.
İşte o
nedenle, Mersin’e değil, tersine giden insanlar, felaketlerde daha yararlıdır.
Şerh:
Bunlar
zihin ve bunun nörolojisiyle ilgili değildir, kültürel yazılımlar, yani aktif
Pavlov koşullandırmalarıyla ilgilidir.
Herkes,
hangi durumda ne giyeceğini, ne diyeceğini ezbere bilir ama ezber bozacak
durumlarda durum kilitlenir.
Bu
konuda daha çok yazmak gerekli. Nokta. Es.
(7 Mayıs 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder