Salı, Mayıs 17, 2016

Chew: Çizgiroman

Önnot: Bu metni, ilk 2 Chow cildini onun sayesinde beleşe okuduğum ve onları sıfır olarak satamayacağı için, bundan hiç hazzetmeyen, duble konudaşım ve duble meslektaşım, yazar Ege Görgün’e ithaf ediyorum.
İlginç bir çizgiroman örneği olmuş Chew:
100 puan skor yapmak için başlamış ama görünürde10 bin hedeflemiş gibi görünmüş, çünkü çok fazla zıplama çabası var içinde. Ama bunu becerememiş, ancak 65 gibi yapabilmiş. Ki zaten bu bile tek başına, gelecek genç kültürün ve yaratıcılığın gidişatını imlemeye yetiyor.
Popüler kültür ürünü olarak çizgiroman-türü üzerinden bir irdeleme olsun bizimkisi, asıl derdimiz o bizim, çünkü kendi üzerine düşünmeyen avangard eleştiri eleştiri değildir:
Siberpunk- siberpulp bilimkurgu ve pulp-punk polisiye ikilemlerini şimdiye kadar bu açıdan irdeleyen olmamış nedense. Bunu, Iain Banks’in ‘Culture’ serisi üzerine olan eleştirilerde gördük.
Chew ise, aslen pulp-punk arası bir bilimkurgu ve bir pulp-polisiye iken, görünürde siber-punk ve siber-polisiye tadında bir ‘space opera’ olmuş.
‘Space opera’ tanımı, burada en sakat olanı.
O aslında, ‘uzay kovboyu atına, pardon uzay gemisine atlar, Dünya’yı kurtaran adam olur’ modunda bir şeydir ama dilsel süsleme ve oyunları da öz-eleştirel sayarak, ‘space opera’ saymışlar ‘Culture’ eleştirilerinde ve nedense (Wikipedia).
Bu, konunun yavşak anlatımı. Ciddi anlatımı ise şöyle gibi:
1930’lar ABD’sinin, Soğıuk Savaş, anti-komünizm, insan türünün sonunun gelmesi derdi (en azından görünürde) henüz yokken; ABD’nin dejenere polis devleti olarak, 1. kuşak pulp-çizgiromanı yaratmışlığı var: Süper kahramanlar insanlığı kurtarırlar, e tabii bir tane yetmez, yüzlerce yaratılırlar o zaman da.
1930’lar bilimkurgusu ise, yine de 1960’ların Heinlein’ı çizgisinde kalmış ya da baştan onu öncelemiş. Buradaki paradoks ve olumsuz eşanlamlılık şurada:
ABD’li bilimkurgu yazarlarının Stalin-Hitler ayırtsızlığı mevcut tarihte, üstelik bu devletten gelen bir tanım ve onlar da empozeyi gönüllüce kabullenmişler. (Burada kullanılan tanım sözcüğü / kavramı, diktatörlük değil, totaliteryenlik.) Bu, onları pekala komünist yapabilecekken, proto-Yanki faşisti yaptı toptan. Böylelikle, McCarthy’ci bilimkurgulara yol çıldı.
Aynı sırada İtalyan mafyası ve dejenere polis devleti koşulları, 1930’ların Horace McCoy’una, pulp-polisiye yazdırıyordu. Bu, ABD polisinin mafya tarafından satın alınışından daha beter bir kültürel dejenerasyonlu bir popüler kültür olgusu tezahürü idi (ek bilgi: olgunun potansiyelliği x aktuelliği / görüngüleşmesi, birbirlerinden  farklı şeyler).
Devam:
ABD’de çizgiroman, 1930’lar, 1960’lar, 1990’lar sıçramalarıyla sürdü. 2020’lerde sıçrama veya geri düşüş de olsa, bir büküm daha umuluyor ve görünüyor şimdiden.
Polisiye roman ise, Horace McCoy, Lawrence Sanders, Michael Connnelly çizgisiyle, polis devleti eleştirisi güzellemesi olarak sürdü.
Ek:
2020 polisiye roman sıçramasını ise, 2010’larda ‘Ejderha Dövmeli Kız’ dizisi İsveç’ten gönderdi. Ki İsveç’in de, 1960’lar Sjöwall-Wahlöö ve 1990’lar Mankell polisiye dizilemesi vardı.
1960’larda duble ironik-paradoksal olarak, spagetti-western çizgiromanlar İtalya’dan, yani mafyanın anavatanından geldi. Yanısıra, ABD’ye göçmüş kuşaklardan Sergio Leone ve Enrico Moreno gibi İtalyan kökenlilerle spagetti-western filmler geldi ama bunlar 2 ayrı yol olarak yüründü, koşut bile değil. Tex ve Clint Eastwood, beş benzemez durumlardır örneğin. İtalyanlar’ın daha soft ve romantik kalması da ironik.
Chew, bunların arasında 2020 proto-kuşağı olarak giriyor. Bir polisiye-bilimkurgu olarak, pulp-punk çizgisinin oralarda yalpa vuruyor.
Chew’da diğerleri:
Klasik aşk teması takıntısını geçtik.
İlk 2 ciltte henüz uzaya çıkılamadı ama ötelerin varlığı imalandı. Onu da pas geçtik.
Gerisi klişeler:
İyi-kötü polis, öykü sürprizi sıçramaları, vd, vb.
Şerh:
İçinde o kadar grotesk-ötesi gönderme varken, bir tek tane bile sözü geçen kavramlara yönelik gönderme yok ‘Chew’da.
Oysa bilimkurgu, polisiye ve çizgiroman, kendi üzerine de düşüneli çok oldu, kendini tartışmaya açalı da çok oldu, Wolverine’in Hollywood filminde bile.
G-7’nin 2020 kuşağı, bomboş kafalı bir kuşak olacak. Marvel sayesinde çizgiromanları da öyle. ‘Chew’ da bu çizgide yürüyor: Kalabalık ve süslü ama içi boş laf balonları.
Gusto / gastronomi / fine eating absürdü, 2010’ların 3.-4. Dünya’sının sömürge valilerinin takıntıları olan popüler kültür temalarıydı. Chew buraya saplanıp kalmış. Bunu sulu eğlence konusu veya ‘gag’leme sanmış ama çook yanılmış.
Yamyamlık ile şaka olmaz, komik çizgiromanda bile. Bilimkurguda, polisiyede, çizgiromanda bile. Chew’dan önce, Hannibal var oldu, Yürüyen Ölüler var oldu. Chew bunlarla yarıştı ve kaybetti.
Nokta. Es.
Gerekli linkler:

(15-16 Mayıs 2016)

Hiç yorum yok: