Kabare
desen değil, parodi desen değil, protest desen değil, bir acaip bir şey.
Sözleri
şöyle ve Mehmet Teoman’dan imiş:
“Bir
tarih yazmış bu toprak
Ne
canlar yanmış yolunda
Her yeri
cennet vatanım
Dağlar
taşlar olmuş halkımı yaratan
Bir
sevgi doğmuş yürekten
Bir
kuvvet bütün ellerden
En yüce
günde analar
Kurtlar
kuşlar olmuş halkımı yaratan
Gözleri
çakmak her yerde
Mertlikte
yoktur üstüne
İşte bu
benim halkımdır
Bu
benim halkım bu benim halkım
Sevdalar
taşır yürekte
Aslanlar
yatar gönlünde
İşte bu
benim halkımdır
Bu
benim halkım bu benim halkım
Bir
garip olur akşamlar
Gün
doğar güneş ışıldar
Yaşlı
genç seni selamlar
Merhabalar
olmuş halkımı yaratan”
Teoman,
Nükhet Duru onu bırakalı beridir, uzun süre ortalıkta görünmedi müzisyen
olarak. O dönem bestecilerin şarkıcılarca sıçrama tahtası olarak kullanıldığı,
erken-Özal devirleriydi. Sonra sonra kerrakeler bitti, sırlar döküldü.
Yaldızların altındaki akrepler ortalığa saçıldı.
O
ara-süreyi Teoman disk-jokey olarak geçirdi, DJ değil, o zamanlar henüz öyle
denmiyordu.
Sonra
sonra bu yıl, 2 parça klip ile ortalığa çıktı ama tasarımcılık veya aranjörlük
yanından epeyi yitirmiş olarak.
Parçada
bir eski-eski oyuncu, bir hava durumu sunucusu var ayırsayabildiğim. Bir tür yenik ordunun askerleri gibi.
Klip
siyahbeyaz. Bir tane iriden büyük, erkeklere bir kafa fark atmış bir hanım var,
tanımıyorum.
Bir ara
oyunculara yüzlerin monte edilmiş olduğunu bile düşündüm ki hala öyle olsa
şaşırmam.
Bir tür
post-post-Brecht Genco Erkal yorumu gibi bir şey:
Bu
duvarı badanaya badanaya...
Herhalde
Dünya’da epik’i istemeden absürd,
hem de sapına kadar alaturka absürd
kılmış tiyatrocu kesimi bir bizde vardır.
Bu klip
de öyle:
Biten
denizi ve batan Dünya’yı badanaya badanaya...
Bu benim
halkım’ı badanaya badanaya...
Dipnot:
Daha
yazacaklarım var ama dava açılmasın diye otosansürledim onları.
(24 Mayıs 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder