Önbilgi:
Bu metin, el yordamıyla ve adım adım internet taramasıyla yazıldı, dolayısıyla
da çok parçalı ve semantemli olarak.
Bu
ikisi, 1980 öncesinde aynı kaba konurdu. Oysa beş benzemez durumdadırlar.
1 alanda
karşılaştır-karşıtlaştır:
Brecht
didaktik olmak isteyip az didaktik olan, Nazım didaktikten öte, slogancı olup,
üstüne bir de cingıllaşmış olan bir şair durumunda. Oysa bu, en azından
ikisinin de kendini koyduğu zihinsel ve kültürel düzeyde ayıp, aptalça ve
cahilce bir şey olmakta.
İnsanlar
hala aynı kafadalarmış:
“Nazım’ın
şiirlerini besteleyen usta müzisyenler Cem Karaca, Tahsin İncirci ve Tarık
Öcal’ı da unutmadı.”
Son
ikisinin adını ilk kez duydum.
Diğer
bir liste:
“Nâzım
HİKMET
Asker Kaçakları, Grup Yorum - Asker
Kaçakları
Ceviz Ağacı, Cem Karaca - Ceviz Ağacı
Güneşi İçenlerin Türküsü, Grup Baran -
Güneşi İçenlerin Türküsü
Japon Balıkçısı, Ezginin Günlüğü - Ölüdeniz
Karlı Kayın Ormanında, Zülfü Livaneli -
Karlı Kayın Ormanında
Kız Çocuğu, Zülfü Livaneli - Hiroşima
Seni Düşünmek Güzel Şey, Ezginin Günlüğü -
Seni Düşünmek Güzel Şey
Salkımsöğüt, Grup Baran - Salkımsöğüt
Şeyh Bedrettin Destanı, Ahmet Kaya - Şeyh
Bedrettin
Vapur, Zülfü Livaneli, Bir Vapur Geçer
Veda, Grup Yorum – Veda.”
Cem
Karaca, Erkin Koray ve Fikret Kızılok yok listede.
Devam:
Türkiye’de
Brecht uygulamaları üzerine kuramsal bir metin var internette:
Aynı
blogun şarkı bölümü de var:
(Yukarıdaki
şarkı sayılmış ama müzik üzerine okunmuş şiir aslında. Çalan müziğin bestecisi
de belirtilmemiş.)
Timur
Selçuk, kendi sitesinde, bir Brecht oyununun müziklerini bestelediğini
kaydetmiş:
Artı
kendi Brecht anlayışı yorumu:
“Bu beni
rahatlattı, çünkü Paris’te izlemeye çalıştığım “Breşt” oyunlarından ben pek bir
tat alamamıştım, yani anlayamamıştım. Sürekli ders veren, öğüt veren, “onu
yapma, bunu yapma, cız elin yanar, sessiz kalma, sesini yükselt, örgütlen,
mücadele et, etmezsen yanarsın, aşka yer yok, duygusal olma..” gibi mesajların
öne çıkması, ve, bütün bunların “hiç gülümsemeden bir oyun boyunca
süregelmesi”, hüznün de mutluluğun da
buruk ve gri olması, fırlama bir
yatılı okul mezunu olarak bana ters gelmişti.”
Not:
Berlin Almancası’nda Brecht yazılır, Breşt okunur.
Onun
arabesk yorumu da bu:
Dönelim
geriye:
“hüznün
de mutluluğun da buruk ve gri olması...”
Evet bu.
Bir Türkesk var ve bir de bu anti-Türkesk.
Ama bu
yolu, ne Selçuk sürdürdü, ne diğer müzisyenler.
İşte o
nedenle, hala Brecht besteleyemiyor Türkesk ötesi neo-aracmancılar.
Ara şerh
1: Ana eksodus çıkışını bulamayıp ve yaratamayıp, (en azından o yerde ve
zamanda) hiç kullanılamayacak eksoduslar yaratanlara kızmam. Sonuçta Dünya
Müziği, ilk 1965 momentli ve o zaman pek dikat çekmedi, 1985’te yoğunca
kullanıldı ve işe yaradı. 2005-20105 arasında ise onu kullanmak kimsenin aklına
bile gelmedi (belki demode sayıldığındandır) ama hala işlevseldi.
Ara şerh
2: 45’lik plak kültürü üzerinden, (en yoğun Müslüm Baba diyelim) Türkesk de
1965 momentli ilkin. Ve bugün hala dinlediğimiz o ilk dalganın ilk 50 kişisinin
hiçbiri Dünya Müziği’ni duymamıştı. Koray 1980 gibi yaptı ama devamını
getirmedi.
Ve
bugün:
Brecht
bestelenmiyor ama hala önemli, Nazım besteleniyor ama çok cıvık olarak.
Nokta.
Es. Devamı gelse gerek.
Dipnot:
Selçuk,
kendini üstelik de internete kendi eliyle arşivleyip, en iyisini yapmış.
1970’ler özel tiyatrolar döneminin Bercht oyunun sahnelemelerindeki müziklerin
hiçbir yerde arşivi yok. Bestelenmiş Nazım şiirlerinin bile tamamı listeli
değil tek bir yerde.
(20 Haziran 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder