Çin
kültürünün benim için tuhaf bir çekiciliği var. Kimi zaman bunun kültürel bir
bilinçaltı olduğunu da düşünürüm. Tatar’lığımın anavatanı orası çünkü.
Çince’yi
(Mandarince ve Kantonca olarak da) duymayı seviyorum. Korece ve Japonca ile
farkını ayırsayabiliyorum.
Çok
Uzakdoğu Asya filmi seyrettim. Sarı Sinema tanımını da Türkçe’ye ben soktum
sanırım.
Çin
kültürü, Dünya’nın en eski-sürekli kültürü sayılır. Çin yazılı kayıtları da en
güvenilir olanlar sayılır.
Ancak,
son 5 yılda bunun böyle olmayabileceği ortaya çıktı. Bilgilerde eksiklikler,
süreksizlikler, yanlışlar ve tutarsızlıklar görüldü.
Son 2
yıldır aralıklarla, son 1 aydır her gün CTV’yi izliyorum. Onlar da bildiğimiz
turnike yayın yapıyorlar. Ancak yayınlar, Türkiye’ye yönelik olduğu için, ya
Türkçe altyazılı, ya da Türkçe dublajlı.
Böylelikle
şunları gördüm:
Çin
kültüründe boşluklar var.
Çinliler’de
de bildiğimiz bizim alaturka doğululuk var. Folklorlarını matah bir şey
sanıyorlar.
Sonra en
berbatı olarak şunu algıladım:
Belgesellerinde
bile, şark kurnazı esnaflık var:
Hani, tapon mal kakalayacakken kullanılandan. Sürekli alttan alan ve yumuşak.
Kanaldaki
tüm programlar, devlet onaylı. Bu da, bildiğimiz devlet onaylı kültür.
Çin de,
en azından şu andaki momentiyle, ne doğulu, ne de batılı. Bu muğlaklık,
alaturka olandan daha berbat gibi görünüyor: Hani, Batı’nın bilimini alırız da,
geleneksel kültürümüzü koruruz da, gibi bir geyik sözkonusu.
Bu
konunun daha ayrıntılı yazılması gerekli. Çin’in Sesi radyosunun sitesi de
okunmalı.
Nokta.
Es.
(17 Haziran 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder