Cumartesi, Haziran 18, 2016

Ünlülüğün Neo-Psikopatolojisi: Katille Selfie

İnsan türünün milyonda dokuz yüz doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuzu, ot gelip sap gider, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp hiç yaşamamış gibi ölür. Yaşamlarında var olmaya veya insani olmaya ilişkin hiçbir belirti kayıtlı olmaz.
Onlar da ne yapar?
Zıbıtır.
İz bırakacağım diye ıslak betona ayak basar veya katillerle selfie çektirir.
En sonki seri katilimiz, bu türden olaylara vesile oldu:
“İstanbul ve Ankara'da öldürülen üç kişinin katil zanlısı olarak aranan ve İzmir'de yakalanan Atalay Filiz'in, İzmir Emniyet Müdürlüğü'nde elleri arkadan kelepçeli hâlde beklerken 'selfie' çektirmesi, emniyet içinde soruşturma konusu oldu...”
ABD’de olsa o seri katil, o polisleri çoktan öldürebilmiş olurdu (ki bunun Türkiye’de de çok yakında olacağına eminiz) ve o polislerin arkadaşları da o ölülerle selfie çektirirlerdi.
Özcan Deniz de, yeni çektiği film setindeki ve seri katile çok benzeyen bir yardımcı oyuncu ile selfie çektirip, sosyal medya hesabına koydu, sonra tepkiler üzerine onu sildi:
“Deniz, paylaştığı fotoğrafların altına “Seri katilimiz varmış, bir selfie de biz çekelim dedik”, “Bir yardımcı oyuncumuz... Korktuk sette görünce, ama sıkıntı yok. Huyu benzemesin” notlarını ekledi.”
Bu ne merak böyle?
Öncelikle belirtelim bu bir kültürel patoloji:
Bir katil, bir Nobel bilim ödülü sahibinden daha çok önemseniyor, çünkü daha çok ünlü, çünkü bunu yaratan bu totoloji.
Bir katil, bir Nobel bilim ödülü sahibinden daha çok önemseniyor, çünkü insanlara yararlı değil, zararlı biri.
Üstelik % 99 Müslüm halkımız, bunu en kutsal ayları olan Ramazan’da yapıyor.
Ramazan’dan sonra Şaban, en büyük Şaban bizim Şaban.
Şeytan, bunlara akıl fikir versin.

(14 Haziran 2016)

Hiç yorum yok: