Öldürmeyen
yabancılaşma çürütür
Marx’a
göre emeğin yabancılaşması, sadece insanın kendi özüne yabancılaşması sonucunu
doğurmakla kalmaz, değerlerin arılığının bozulmasına, değerlerin çürümesine da
yol açar. Ölesiye çalışarak kazanma hırsı, başarı güdüsü ve sahip olma tutkusu,
ekonomik etkinlikleri insan yaşamının ana hedefi ve amacı haline getirerek,
insanın doğal yaşamdan ve ahlaki değerlerden uzaklaşmasına neden olur.
M.
CENGİZ GÜLEÇ, Psikeart, "Yabancılaşma"
+
Küllüm
mafiş bir tanımlar dizisi.
Emeğin
yabancılaşması yoktur. İnsanın özü veya doğası yoktur. Herkes kafasına göre bir
şeyler uydurur. Marx dahil. Ondan sonra, imamın dediğini yap, yaptığını yapma,
olur.
Değerlerin
arılığı yoktur.
Değerlerin
çürümesi vardır ama o değerler koyutsaldır. Değerler çürüyünce, ya yeni
değerler uydurulur, ya da bir dönem değersiz yaşanır (kinizm gibi, skandalcı
dekadantlık, Atilla Atalay’ın mizahi ‘kapıcı kulağıyla seks’i gibi).
Hırs,
primatlarda da var: Bir makak, mısır tarlasına girer. En çok 6 mısır
taşıyabilecekken, düşüre düşüre 66 mısır koçanını heba eder, yine de alabildiği
6 tanedir. İnsanın yaptığı da budur.
Bu arada
ek bilgi: Dünya Sistemi’ci marksist ekonomistlerin de, neo-liberallerin de
sandığının tersine, kümülatif artı-değer birikim yoktur, altın hariç, çünkü o
paslanmaz, geri kalan her tür ekonomik değerin ortalama ömrü 10 yıldır. Bu
gerçek insanlara öğretilirse, hırs epeyi aşağıya iner.
İnsanın
doğal yaşamı yoktur. Olsa olsa, bizim ünlü alaturka ‘ye, iç, tokmakla’ tezi vardır.
53
yıllık zihinsel odise’m sırasında şunu ayırsadım:
İnsanlar
yamuk, sahte, yalan yanlış düşüncelere daha çok eğilimli. Dahiler ve
entellektüeller dahil. Bu da zihinsel
engellilik demek.
Soyutlama,
doğru kavramlaştırma, düşünce atlaslama / haritalama, hiçbir insanda yok,
özellikle de ortalığın darma duman olduğu günümüzdeki Dünya’da.
Bu metin
de öyle olmuş.
Çıkış:
Çürüme
iyidir. Ölüm de iyidir. İnsanlar için de, kültürler için de. Ölen çürür yani. Zombileri idrar zoruyla yaşatmayalım yani. 1. Cumhuriyet biter,
bilmem kaç tane daha gelir. 1. Sanayileşme biter, bilmem kaç tane daha gelir.
Geriye
kalan, organik maddeler gibi çürür, temel besin maddelerine dönüşür ki bunlar
temel kavramlardır: Bilgi ve zeka, hiçbir zeki ve bilgili insan olmasa da, yok
olmayacak denli kesinkes toplu bilisizliğe işlenmiştir. Bin veya iki bin yıl
sonra, o bilgi veya zeki düşünce kültüre geri gelir, Aristo gibi, Eratosthenes
gibi.
Yeni
Orta Çağ’da bu koşullardayız. Gerçeklerin inkarı ve sahte-söylemlere tapma var.
Yanlışlarında inatlaşma var. Bilmez, bilmediğini bilmez, anlatsan dinlemez,
var. Bilinenleri bilmeyen biri, bilinmeyenlerin bilinemeyeceğini bilemez ve/ya
kanıtlayamaz, var. Var kızı var.
Sağduyu
yok. Fren yok. Çüş ve oha anlaşılmıyor değil, dinlenmiyor bile.
O
nedenle, çüş veya oha demedik.
(17 Haziran 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder