Bu ses
yarışmaları ülkeyi mahvetti. Ortalığı Ajdar’lar ile doldurdu.
Bir de
birileri, vokalistlere vokalistlik ile solistliğin ayrı şeyler olduğunu, aynı
şarkıcının peşpeşe gelen vokalistlerinin ortalığı klonlanmış ve yassı (fon değerlikli) seslerle
doldurduğunu, bunun da müziğe zararlı olduğunu anlatmalı.
Kar ile
Halil Sezai düetinde karşılaştım. Şarkı veya şarkıcılar değil, ayak ucunda dans eden balet ilgimi
çekti: Yavşa-ters gösterim, ilginç bir motor duyu-dil moneti yaratmış, kazara
tabii ki.
Bir
kadın, 25 yaşında o estetik ameliyatları yaptırmamalı.Hele hele ortalıkta Ajda
Pekkan gibi canlı anıt varken.
Bu
yarışmacı vokalistlerden favorim Ayda. O da kayboldu gitti ama ‘Boğaz’da Yangın
Var’ iyi bir parça olarak kalacak kayıtlarda.
Birileri,
Kar’a ve diğer şarkıcılara da, etini sergilemenin kötü bir şey olduğunu, önüne
gelen herkesin dans edemeyeceğini de anlatmalı.
Bir de,
alaturka kadınların yüzündeki o şirret
ifadenin panzehiri bulunmalı.
Kenar
mahalle ruhundan hiçbiri kurtulamamış gibi davranıyorlar.
Halil
Sezai’den zerrece hazzetmedim ama ironik olarak Kar ile düetinde iyi. Sanki, kendini
içine gömdüğü açmazda kazara bir çatlak görmüş de, dışarı sızıyormuş gibiydi.
Sonuç:
Vasıfsız-altı’nın
ödüllendirildiği ve niteliklinin üret(tir)ilemediği bir Yeni Orta Çağ kültürel momentindeyiz.
Sanat,
nakil ve tefsirden ibaret, telif üretemiyor. Üretenler de, ödüllendirilmek bir
yana, tersine cezalandırılıyorlar.
Türkiye’de
de böyle, Dünya’da da böyle.
Kar’da
da böyle, Ayda’da da böyle.
(7 Haziran 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder