Salı, Haziran 21, 2016

Masa: İlk Sayı Sunum Yazısı

Önnot: Dergi ile ilgili olarak yazdığımız ilk metin, bu metni okumadan yazıldı. Bunu okuyunca, ikinci bir metin yazma gereksinimi duyduk ve yazıyoruz.
Sunum yazısı:
"Merhaba,
Hayatı kalemlerden akıp kâğıtlara dökülen, dizüstüne sığmayıp ‘Masa’lara yayılanların dergisiyle karşınızdayız. Hoşluklarla geldik, Hoş bulmanızı dileriz. “Hayat aslında anlamsız bir bulanıklıktır ama ona anlam katabilmek gerekir. Mutlaka bir tercihiniz olmalı, ona dayanmalı, onun için mücadele etmelisiniz” diyen Albert Camus’dan rüzgâr aldı mücadelemiz. Çok yazdık, çokça çizdik bugüne kadar. Sözlükler, bloglar, gazeteler, sosyal ağlar ve dergiler… Birçoğunuz ile birçok kez karşılaştık kelimelerimizle.
Kısacası; tepeden inme değil, çekirdekten yeşerme bir dergi var ellerinizde. Burada anlattıklarımız da zaten, dergiyi tutuş açınızla hayalleriniz arasındaki yerin tam içinde. Hayatımız boyunca düşünme, sorgulama, eleştirme ve bu doğrultuda çalışmaktan asla vazgeçmemenin bilincini taşıdık. Ve bir gün hayatın tetiği bizi, beynimizdekileri, kalbimizdekileri, vicdan dediğimiz, içine değer yargılarımızı koyduğumuz soyutluğu, somutlaştırma yoluna itti.
Daha mutlu olacağımıza, bütün gücümüz ve enerjimizle inandığımız yeni bir hayata başlama heyecanı içine girince de yayılmaya bu ‘Masa’da devam etmeyi seçtik. Bu somutlaşma fikri aklımıza düştüğünden beri bazen sağduyu ile kötü niyetin savaşının ortasında bulduk kendimizi. “İsmi ne olacak?” sorusundan başlayan ve bugünlere gelen süreçte, amatör ruhun heyecanıyla profesyonel tecrübenin bilgisini harmanlamaya çalıştık.
Sonunda okurlarla buluşmanın mutluluğuna erişmek için, umudun, gerçek umudun peşinde yürümekten yılmadık. Dileriz ki, bu yolun devamında yanımızda yürüyün ve arkadaşımız olun. Tecrübe ettik ki, baskı görenlerin zekâsı aslolana yönelir. Ve aslolanı bulmak için okumak lazım, çokça okumak…
Önce akılcı, sonra akıcı cümleler kurabilmek için okumak… Günlerce, gecelerce ‘Masa’ların başında okuyanlarla kader ortaklığımızı düşünürsek çok da yabancı sayılmayız birbirimize. Camus, Denemeler adlı kitabında şöyle der: “Sanat benim için tek başına tadı çıkarılan bir şey değildir. Sanat bence, en büyük sayıda insanı, ortak acılar ve sevinçlerle coşturacak görüntüleri, biçemleri bulmaktır.” Bu biçemin ‘Masadakiler’ birliğini oluşturma gayretindeyiz. Yaşadığımız çağda toplumun ayırdıklarını, ‘Masa’nın başında birleştirme gayretimize hepiniz davetlisiniz. Ama bu ‘Masa’ bir nesne değildir; canlıdır, can vermektedir, can verecektir.
Başlangıcımıza Hoş Geldiniz.
Camus’sal bir başlangıç…"
Ara ara yorumları yerleştirecektik ama pargraf ve cümle sayısı sırası ile gtimeyi deneyeceğiz bu kez. Bu da bir denemecilik olsun bari.
Öncelikle kılavuzu karga olan gibi, kılavuzu Camus olan biri veya bir dergi, kendini absürde baştan gömmüş demektir. Oysa TC 2016, absürd olduğuna çok, trajik. Oysza bu yazalra dahil, alaturka aydınlar, arabesk olabiliyor ancak, trajik ve anti-trajik mücadele değil. Bunu, 3,5 askeri darbe sırasında ne yaptıklarında epeyi gördük ve öğrendik.
Klavye-ekran yerine masa da, nostalji geyiği berbatı bir şey.
1 paragraf idi.
Soyutluğu somutluğa dönüştürme, 1970’lerinde ve 1980’lerin 2 dergisinin adında tarihli. Düşünün ki adamlar 45 yıl önceki dertlerindeler hala.
2. paragraf idi.
Atlıyorum.
Okumak, ah okumak. Özelilkle Asilyazıcı ve Andaç nezdinde belirtiyorum:
Bilmem, yabancı dilleri ne kadardır? Ancak bildiğim, Dünya Sistemi gibi, makro teorik bakış açılarına çook uzak kaldılar, 40-50 yıl hem de. Tren onların istasyona uğramadan kaçıt.
Sonra, Brecht-Adorno-Lukasc-Benjamin ve panoramasında kavramsal-çerçeve’lenen gerçekçi eleştiri teorisine heep çok uzak kaldılar.
Şavalak işbirlikği eleştirmenler bile, post-2-modern diyor, bunlar hala proto-Modern ve Aydınlanma döneminde takılıp kalmış duruk-mdalar.
5. paragraf idi.
O nedenle.
Kendilerine hoşgeldin değil, kapıyı açmadan gülü gülü diyorum.
Buna da önyargı değil, deneyim diyorum.

(16 Haziran 2016)

Hiç yorum yok: