Önnot:
Dergi ile ilgili olarak yazdığımız ilk metin, bu metni okumadan yazıldı. Bunu
okuyunca, ikinci bir metin yazma gereksinimi duyduk ve yazıyoruz.
Sunum
yazısı:
"Merhaba,
Hayatı
kalemlerden akıp kâğıtlara dökülen, dizüstüne sığmayıp ‘Masa’lara yayılanların
dergisiyle karşınızdayız. Hoşluklarla geldik, Hoş bulmanızı dileriz. “Hayat
aslında anlamsız bir bulanıklıktır ama ona anlam katabilmek gerekir. Mutlaka
bir tercihiniz olmalı, ona dayanmalı, onun için mücadele etmelisiniz” diyen
Albert Camus’dan rüzgâr aldı mücadelemiz. Çok yazdık, çokça çizdik bugüne
kadar. Sözlükler, bloglar, gazeteler, sosyal ağlar ve dergiler… Birçoğunuz ile
birçok kez karşılaştık kelimelerimizle.
Kısacası;
tepeden inme değil, çekirdekten yeşerme bir dergi var ellerinizde. Burada
anlattıklarımız da zaten, dergiyi tutuş açınızla hayalleriniz arasındaki yerin
tam içinde. Hayatımız boyunca düşünme, sorgulama, eleştirme ve bu doğrultuda
çalışmaktan asla vazgeçmemenin bilincini taşıdık. Ve bir gün hayatın tetiği
bizi, beynimizdekileri, kalbimizdekileri, vicdan dediğimiz, içine değer
yargılarımızı koyduğumuz soyutluğu, somutlaştırma yoluna itti.
Daha
mutlu olacağımıza, bütün gücümüz ve enerjimizle inandığımız yeni bir hayata
başlama heyecanı içine girince de yayılmaya bu ‘Masa’da devam etmeyi seçtik. Bu
somutlaşma fikri aklımıza düştüğünden beri bazen sağduyu ile kötü niyetin
savaşının ortasında bulduk kendimizi. “İsmi ne olacak?” sorusundan başlayan ve
bugünlere gelen süreçte, amatör ruhun heyecanıyla profesyonel tecrübenin
bilgisini harmanlamaya çalıştık.
Sonunda
okurlarla buluşmanın mutluluğuna erişmek için, umudun, gerçek umudun peşinde
yürümekten yılmadık. Dileriz ki, bu yolun devamında yanımızda yürüyün ve
arkadaşımız olun. Tecrübe ettik ki, baskı görenlerin zekâsı aslolana yönelir.
Ve aslolanı bulmak için okumak lazım, çokça okumak…
Önce
akılcı, sonra akıcı cümleler kurabilmek için okumak… Günlerce, gecelerce
‘Masa’ların başında okuyanlarla kader ortaklığımızı düşünürsek çok da yabancı
sayılmayız birbirimize. Camus, Denemeler adlı kitabında şöyle der: “Sanat benim
için tek başına tadı çıkarılan bir şey değildir. Sanat bence, en büyük sayıda
insanı, ortak acılar ve sevinçlerle coşturacak görüntüleri, biçemleri
bulmaktır.” Bu biçemin ‘Masadakiler’ birliğini oluşturma gayretindeyiz.
Yaşadığımız çağda toplumun ayırdıklarını, ‘Masa’nın başında birleştirme
gayretimize hepiniz davetlisiniz. Ama bu ‘Masa’ bir nesne değildir; canlıdır, can
vermektedir, can verecektir.
Başlangıcımıza
Hoş Geldiniz.
Camus’sal
bir başlangıç…"
Ara ara
yorumları yerleştirecektik ama pargraf ve cümle sayısı sırası ile gtimeyi
deneyeceğiz bu kez. Bu da bir denemecilik olsun bari.
Öncelikle
kılavuzu karga olan gibi, kılavuzu Camus olan biri veya bir dergi, kendini
absürde baştan gömmüş demektir. Oysa TC 2016, absürd olduğuna çok, trajik.
Oysza bu yazalra dahil, alaturka aydınlar, arabesk olabiliyor ancak, trajik ve
anti-trajik mücadele değil. Bunu, 3,5 askeri darbe sırasında ne yaptıklarında
epeyi gördük ve öğrendik.
Klavye-ekran
yerine masa da, nostalji geyiği berbatı bir şey.
1
paragraf idi.
Soyutluğu
somutluğa dönüştürme, 1970’lerinde ve 1980’lerin 2 dergisinin adında tarihli.
Düşünün ki adamlar 45 yıl önceki dertlerindeler hala.
2.
paragraf idi.
Atlıyorum.
Okumak,
ah okumak. Özelilkle Asilyazıcı ve Andaç nezdinde belirtiyorum:
Bilmem,
yabancı dilleri ne kadardır? Ancak bildiğim, Dünya Sistemi gibi, makro teorik bakış
açılarına çook uzak kaldılar, 40-50 yıl hem de. Tren onların istasyona
uğramadan kaçıt.
Sonra,
Brecht-Adorno-Lukasc-Benjamin ve panoramasında kavramsal-çerçeve’lenen gerçekçi
eleştiri teorisine heep çok uzak kaldılar.
Şavalak
işbirlikği eleştirmenler bile, post-2-modern diyor, bunlar hala proto-Modern ve Aydınlanma döneminde
takılıp kalmış duruk-mdalar.
5.
paragraf idi.
O
nedenle.
Kendilerine
hoşgeldin değil, kapıyı açmadan gülü gülü diyorum.
Buna da
önyargı değil, deneyim diyorum.
(16 Haziran 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder