Bireyleri
demeyelim, kitlenin öğeleri, Brown devinimi rasgeleleğindedir
(raslantısallığından pek değil).
Bu
öğeler, birbirlerine çarptıkça, yani birbirleriyle etkileştikçe, standart
normlar tarafından önce budanırlar, sonra zımparalanırlar, eğer gelenek
yeterince uzun sürmüşce mücella gibi olurlar, pırıl pırıl dümdüz. Baknığınızda beyinlerinde bir tek
kıvrım göremezsiniz.
Ancak,
tüm kültürel modlar için böyleydi, faşizm ve engizisyon için de böyle ki ikisi
epeyi farklı yerlerin ve zamanların modları.
Neo-globalist
neo-liberalizm, 35 yılda diyelim, bazılarını böyle dümdüz etti ama vadesi de
doldu.
Diğer
bir bakış açısıyla ise.
O öğeler
birbirlerine yaklaştıkça, farklı türden olan bakterilerin bile yaptığı biçimde,
birbirlerinden ve birbirlerine bazı kültürel / genetik malzemeler alırlar ve
verirler.
Kategorik
bakış açsııyla ise, bu eksi ve artıların sonuçta başkalaşım yaratıp yaratmadığı
ile değerlendirilir ve irdelenir.
Herhangi
bir büyük değişimin hemen eşiğinde bile, o değişimin kesin olacağı belli
değildir. Şimdiki, neo-liberalizm çıkışı da yle:
Çıkabiliriz
de, daha derine batabiliriz de: Bir önceki Orta Çağ gibi yani.
Sonuç ne
olursa olsun kültür, yoğrulan hamur gibi yoğrulur, mayalanır ve dönüşür: En
durgun topulmda bile, en Orta Çağ’da bile ve öyle de oldu, o nedenle premature
rönesanslar ve 3-4 farklı Ordta Çağ var ve artı Aristo Mantığı’nın ve
üniversitelerin Orta Çağ ürünü olması var.
Bu
durumda, haritadaki yerini herkes kendi belirlesin ve çizsin. Oğuz Atay abimiz
öyle diyor.
(10 Haziran 2016)
1 yorum:
tek solukta okudum. harika.
Yorum Gönder