Cumartesi, Haziran 25, 2016

Oblivion Olarak Af Etmek ve/ya Etmemek

Alıntı metin:
Affetmek
Affetmek, kendine ya da bir ötekine duyulan öfke duygusundan bilinçli olarak vazgeçmek, anlamak ve kabul etmektir. Affeden kişi yapılanları halen onaylamıyor ya da unutmuyor olabilir, ancak öfkesinin işlevini kaybettiğini hissederek barış ve huzur ihtiyacına yönelir. Zarar verici kalıpların tekrarlandığı ilişkilerde, sağlıksız bir döngünün parçası olan unutma ve geçici görmezden gelme eğilimleri, affetmenin verdiği huzuru içermez.
Affetmek kabul ve uzlaşma gerektirir ve kimi zaman bu zordur. Uzlaşma, her iki tarafın çabasını gerektirir. Kişinin affetme eylemine dair yargıları ve inançları da oldukça belirleyicidir. Affetmeyi, boyun eğme, ezilme ve sonucunda zarar görme olarak yorumlayan kişi, çoğunlukla bunu yapmakta zorlanır. Affetmek hem bir karar hem de bir sonuçtur. Hayal kırıklığına ve öfkeye sebep olan davranışın yarattığı etki kadar, iki kişi arasındaki ilişkinin genel yapısı ve geçmişi de bu kararda oldukça belirleyicidir. Öncelikle, bireyin kızgın olduğu kişiyle ilişkisinin genel özellikleri ve bu olumsuz olayın etkisi arasındaki ayrımı yapabilmesi gerekir. Bir diğer önemli öğe empatidir. Kişinin hayal kırıklığına ve öfkeye sebep olan davranışlarını ortaya çıkaran faktörleri ve içinde bulunduğu durumu onun gözünden anlayabilmek gerekir. Bir diğer basamak da, kırgınlık ve hayal kırıklığını kabul edip, olaya bu duyguların etkisinden bağımsız, nesnel bir gözle bakabilmektir. Kişi, ancak bu durumda öfke duygusunun ekseninde davranmasının işlevsel olup olmadığını anlayabilir.
Çoğu zaman yalnızca ötekileri değil, kendimizi de affetmeye ihtiyaç duyarız. Algıladığımız hatalarımız ya da gerçekten olumsuz sonuçlara yol açan davranışlarımız karşısında, içimizdeki cezalandırıcı sese karşı kendimizi savunamayabilir, çaresiz ve depresif hissedebiliriz. Bunu kendi içimizde yapamadığımızda, ötekilerden duymak isteyebiliriz. Kendini affetmek, hatalarını görmezden gelmek anlamına gelmez, aksine hatayı kabul edip daha işlevsel biçimde devam etmeyi sağlar. Hatta cezalandırıcı sesi susturamamak, bir kısır döngü şeklinde tekrarlayan hatalara bile yol açabilir. Kendini affetmeyi öğrenmek, depresyon, anksiyete ve bağımlılıklar gibi negatif sonuçlara karşı kişiyi koruduğu gibi, ötekilerle daha sağlıklı ilişkiler kurmayı da sağlar.
Hazırlayan: Klinik Psikolog Şencan Taşkale
Kaynak:
Wade, N. (2010). Introduction to the Special Issue on Forgiveness in Therapy. Journal of Mental Health Counseling, 32(1), 1-4.”
(Facebook, Therapia grubu, 20.06.16 tarihli gönderi.)
+
Yorumlarım:
İlkin, böylelikle oblivion’un boşluklarını görmüş oldum. Aslına bakılırsa, oblivion’u hiç affetmek olarak kabul etmedim. Niye etmediğimi böylelikle görmüş oldum.
Benim affetme kavarmım ile psikiyatristlerinki farklıymış ,hem de çook.
Geçelim alıntılara:
“Affetmek, kendine ya da bir ötekine duyulan öfke duygusundan bilinçli olarak vazgeçmek, anlamak ve kabul etmektir.”
Ne ilgisi var yahu?
Affetmek, yapılan hatanın hukuki, ahlaki, dini, siyasi, ticari, askeri cezalarını ödetmemek demektir: Hakkın olduğu halde hakkın almamak veya istememek demektir.
“öfkesinin işlevini kaybettiğini hissederek, barış ve huzur ihtiyacına yönelir.”
Öfkenin işlevi kaybolmaz.
Barış ve huzur gereksinimi nedeniyle değil, rahatsızlığı taşıyamama nedeniyledir. Yükü atınca, hafifleyeceğin demek değildir bu, yalnızca yükü taşımayacağın demektir. O nedenle, affa bir de nisyan eklerler: Kötülük yapanı yeinden görünce, kötülğünü anımsama diye. Ya da şöylerler: Ben bana yapılan kötülüğü unuturum ama bana o kötülüğü yapan unutmasın.
Yani, bunun birden çok yolu vardır.
“Affetmek kabul ve uzlaşma gerektirir ve kimi zaman bu zordur. Uzlaşma, her iki tarafın çabasını gerektirir.”
Ne acaip totoloji.
Affeden tek kişi, affedilen tek kişi, 2 tarafın çabası var.
Ne ilgisi var?
Affedilen kulağının üzerine yatar yalnızca. Sonra, aynı hıyarlığı gider bir daha yapar.
Affedebilmek için, üçüncü tarafa da gereksinim vardır. Arabulucu, denge arayıcı, adalet tartıcı, asıl affetme kuralırı koyucu ve uygulayıcı olarak. Ha, bir de tanık olarak. İşin içine, bir daha yapamma sözü grimeli önce çünkü.
“Kişi, ancak bu durumda öfke duygusunun ekseninde davranmasının işlevsel olup olmadığını anlayabilir.”
Öfke, ancak keskin sirke küpüne zarar ise, işlevsel olmaz. Yoksa, cezayı vermek için öfke canlı kalmalıdır. İnsanlar affetmezler, gevşerler ve bellekleri zayıflar yalnızca. O nedenle affetmek, bir de unutma anlamı taşır.
“Çoğu zaman yalnızca ötekileri değil, kendimizi de affetmeye ihtiyaç duyarız.”
İşte bu, feci doğru bir saptama.
Üstelik, o zaman üçüncü kişi de olmayacaktır. Kendini tartan, yargılayan, cezalandıran kendiniz olursunuz. Ya da olamazsınız genelde olduğu üzere. İnsanların, kendilerin yargılayıp mantıklı cezaları ödetecek denli, otokontrolleri ve otodisiplinleri yoktur, G-7 ülkelerinde bile.
Çok basit:
Bir kitle katliamcısı, bir bara girdi ve 50 kişiyi öldürdü, 50 kişiyi de yaraladı ama öldüremedi. Herkes panikledi, yoksa 100 kişinin 1 kişiyi 3 saat durduramaması cezalık bir beceriksizlik, özellikle ABD’de, özellikle FBI ışıkları kestirdikten sonra.
Ve hiç kimse özeleştiri yapmadı, sağ kalan hiç kimse hiçbir bedel ödemeyecek. Özsavunmasızlık affedilebilir bir şey değildir ama ABD gibi bir yerde yargılanabilir bir şey bile değil.
“Kendini affetmeyi öğrenmek, depresyon, anksiyete ve bağımlılıklar gibi negatif sonuçlara karşı kişiyi koruduğu gibi, ötekilerle daha sağlıklı ilişkiler kurmayı da sağlar.”
İşte bu, idama mahkumluk bir düşünce. Uygulanınca, sonucu oradaki gibi oluyor, oldu da, olacak da.
Negatif sonuçlarınızı yiyiim sizin. Ölülerle nasıl daha sağlıklı ilişki kurulacak acaba?
Yani:
Affedilmeyecek suçlar, hatalar, kusurlar, ayıplar, günahlar çoktur. Hemen hiçbirinin de telafisi yoktur. Siz birine telafisiz bir zarar verdiyseniz, siz de diyetini ödemelisiniz. Yok öyle, hümanist faşizm. Almanya halkı toptan toplama kampına konmalıydı, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra.
Nokta.
+
Çıkış ve sonuç:
Psikiyatristlerin bu denli çok dezenformasyon yapmaları komik. O nedenle papazlar gibiler: İnsanları rahatlatacağız ayağına, kendi çıkaraları için, habire yalan söyleyen kişiler olmak.
İnsanlar rahatlamasınlar, acı çeksinler, hatalarını bedelini ödesinler, ölsünler, zulüm görsünler, vd vb...
Öbür türlü insan türü yok oluyor, az kaldı olacaktı ve muhakkak olacak da...
Böyle salak sepet psişik takıntılar sayesinde...
(21 Haziran 2016)

Hiç yorum yok: