Pazartesi, Haziran 20, 2016

Ot, Kafa ve Bavul'a Kardeş Geldi: Masa

Bir haber:
“Yazarları arasında Feridun Andaç, Haydar Ergülen, Ayşe Kulin, Ataol Behramoğlu, Müjdat Gezen ve Hayati Asılyazıcı gibi birçok ünlü ismin bulunduğu aylık kültür sanat ve edebiyat dergisi “Masa” yayın hayatına başladı.”
Saptamalar:
Bu süreç, 10-15 yıllık. Sanırım, bu dalgayı 2003’te ilk kez Hayvan başlattı. Öküz ve Harman ile devam etti.
Öncelikle, bunların kültürel ve genel bilgi düzeyi lümpenlikte seyrediyor. Bunu saptamış olalım.
Bu lümpenlik, Oğuz Aral’ın Utanmaz Adam’ı çizdiği ve tahsisatı seçen (onun ustası sayabileceğimiz) Yusuf Ziya Ortaç’ın Akbaba’sı ile 1950’lerden beridir böyle.
2 şerh: Bir: Bunun böyle olması bir zorunluluk değildi. İki: 1950, başbakanın asılmasıyla sonuçlanan sıfırıncı liberalizmin  miladıdır.
Devam:
Bu, post-modernizm’in ‘ne olsa gider’i değildir. Bu, post-1-2-3-4-modern dizisinin ve taa 1750’den devralınan (ve aslında burjuvazinin de bunu biten aristokrasiden devraldığı) burjuvazinin ölümcül kültürel ayırtsızlığı’dır. (Geç yaşanmış taşra ve arabesk severlik bunun 2 kriteri olabilir.)
Bu, bir ayırtsızlık ve ayırdına varamama ama Hegel’sel bir tarih bilinci eksikliği değil.
Çünkü, bugüne kadar Hegel dahil, tarih bilincine sahip toplumsal kesim veya (entellektüeller dahil) azınlık hiç mi hiç olmadı.
Dünya Sistemi’ciler, bunu pratikte 50, teorikte 100 yılda yaptılar ama onlar da birbirine aykırı ekollerde toplanan onlarca beyin idiler. Ve bugün Dünya Sistemi, en az 5 mekro kategoriyi (örneğin Kolomb öncesi Amerikalar’ı) içeremeyecek denli eksik.
Türkiye ise, Tanzimat’tan ve 1838’den beridir, bir türlü açıkseçik tanımlayamadığı Batılılaşma ile ayırtsızlık yaşadı hep. Batı, kayan bir kıble oldu. Daha da ironiği, şimdi olduğu gibi, arada ortadan yiten bir kıble oldu.
Dolayısıyla, bu yeni kuşak dergilerin entellektüel düzeyi, eskilerde yarım buçuk (sevelim, sevilelim tarzında) hümanizm, yenilerde yarım buçuk azınlık-mazlum edebiyatı, bir de aşırı sansasyonel aktualitecilik ve sosyal medyacı kıblelik ki bu yeni bir vektör, son 3-4 yıldır diyelim.
Tüm bu dergilerde yazan en eski kuşak yazarlar, mezara son çıkış ve uzatmanın uzatması sinyalini çoktan vermiş, ot gelip sap gidememiş, 3.-N. düzeyde yazarlar. En yeni kuşak yazarlar ise, ‘kafadayım (in spud), tam dağıttım abi’ tarzında insanlar. 40 yaş altı ergeni. Herşeyi sallayabiliyorlar. Yönelim, yoğunlaşma 0 değil, eksi.
Dolayısıyla bunlar, bulunup bulunabilecek en-en iyiler olmakta ki düzey uçurumluluğunun nedeni de o. Örnek vermek gerekirse, bu ülkede en uzun süre gazetecilik yapıp yazan 2 kişi, Altan ve Arcayürek, bunların kültürel babaları ve dedeleri olmakta: Altan Güneydoğu’da Stalin’in orglarını çalan imamları hiç algılayamadı, Arcayürek 7 bin sayfa batan Cumhuriyet’i yazıp, onu batıranlara danışmanlık yapıp, ‘ol mahiler ki suda...’ beytini yazdı 70 yıl boyunca.
Dolayısıyla, 3 yıl önceki 2013 momentiyle bile, bu yeni kuşak dergilerin yazabileceği tek şey, ‘2. Cumhuriyet Nasıl Kur(t)ulur?’ ama babasının oğulları Ahmet ve Mehmet’inkiler değil tabii ki.
Bu dergiler, aynı zamanda ‘kılavuzu karga olanın...’ durumunu da yaratıp, karikatürlü mizah dergilerini de bu hizaya çektiler. Ve böylelikle de post-TC, Dünya’da dergilerde görselin azaltıldığı ilk ülke oldu.
İyi de, bu çizgiyi Nihat Genç 20 yıl önce çoktan tüketmişti. Sorun da bu: Olmayan Amerika’yı çok geç keşfetmek. Hala kıblesizlik, hala kıblesizlik yani. Genç’in bugünkü hali, bu dergilerin 5 yıl sonraki hali yani.
Bunun da tek nedeni var:
Bunların hepsi paraya, düzene, iktidara yamandılar. Asimile oldular. Zihinleri, sağlıklı düşünebilme yetisini hiç kazanamadan yitirdi.
Geriye kalan tek şey:
Oktay Güzeloğlu’nun ‘Sokak Mobilyaları’.
Onu da ‘Ağır Roman’ kubura soktu, yazarını da kabire soktu.
Bu dergilerin de yeri kubur ve kabir zaten.
Tarihin feçesine hoşgeldiniz...

(16 Haziran 2016)

Hiç yorum yok: