Asal dil
yok. Analitik ve doğrusal yaklaşımlar geçersiz.
+
Harf
(morfem / fonem), semantem (sözcük, cümle, paragraf) tanımları açıkseçik değil.
Çince,
bu açıdan diğer 3 kümeye karşı tek başına duruyor.
Arapça,
aynı harflerle N sözcük yazılımı ile tuhaf bir konumda.
Çince,
aynı hecenin aynı yazılımı ama N ayrı okuması / entonasyonu ile tuhaf bir
konumda.
Morfem
ve fonem özdeşlemesine en yakın dil Türkçe. O da yapay olarak.
Buradan
çıkan tek sonuç şu:
Diller
sonul limitlerinin % 50’sinin gerisindeler henüz ve bir olasılık sonl form da
tanımlı değil (daha).
+
Adın ve
artikellerin çekimi, dilsel değil, kültürel topolojik.
Adın 5
durumu, yalnızca bir saçmalık.
+
30 civarında
birime limitlenme yapay olsa da, tüm dillerde var. Uzakdoğu dillerinde bir tek
Korece’de bu var. O da, kendisi de hece-dil mensubu olan Kubilay Han sayesinde.
Ancak Kubilay, bir biçimde Avrupa dillerinden haberdarmış, o kesin. Korece’nin
bu yoldaki evri(lti)mi de 150 yıl sürmüş.
+
Temel
sözcük türleri tanımı, yapay ve geçersiz. Türkçe için bu 8 değil, 4 bence. Bir:
Ad, adıl, İki: Zarf, sıfat, Üç: İlgeç, bağlaç, Dört: Soru, ünlem sözcük türü
değil artık.
Bu
durumda, benim kullandığım paragraf
bağlacı ilgeçler, yeni bir tür oluyor.
Noktalama
ve hesaplama imleri de, bağlaç ve ilgeç olarak kullanılabiliyor.
Tüm
bunlar, 10 sözcüklük yerine, 100-1.000 sözcüklük semantem-ifade birimleri
derlemesi için.
Burada
da, Almanca ve Türkçe, 2 ayrı dil grubunda. aynı kullanımlı olarak aynı kefeye
giriyor.
Ek: Hem
Almanca’da, hem Türkçe’de bunu, dil akademisyenleri değil, yazarlar ifade gücü
denemesi için yaratmış.
(27 Haziran 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder