Cumartesi, Haziran 18, 2016

Suçlar ve Aflar

Tüm yaşamım boyunca şunu gözledim ve bunu ancak şimdi ifade edebiliyorum:
Toplumsal yapı, farklılara hoşgörülü değildir, farklılar ancak ve ancak toplumun koyduğu sert kurallar içindeki falsolu boşluklar sayesinde sağ kalabilirler.
Kendimden örneklersem:
20 yıl boyunca askerden kaçtım, sonra bedelli askerlik yaptım. Bedelli askerlik, vicdani retçilere karşı toplumun hoşgörüsü değildi, para gerekliydi ve o para da bu insanlardan çıkabiliyordu. Bir de bu yarım bir gelenek olmuştu TC toplumunda.
1982 Anayasası halk oylaması haricinde hiç geçerli oy verdemi. Oy vermemein para cezası vardı. Ancak, üşüngeçlik nedeniyel o kadar çok kişinin cezası birikti ki devlet onları affetmek gereği duydu.
Gelir vergisi hiç vermedim. Habire vergi affı çıkar.
Biriyle nikahlı olarak hiç aynı evde oturmadım, hep nikahsız yaşadım. Bunun da eskiden cezası vardı. (Şimdi durumu tam bilmiyorum.) En az 20 yıl böyle yaptım. Hiçbirşey olmadı. Muhtarlar uğraşmadı yani, çünkü görev onlarındı.
Epeyi süre ikametim de olmadı. Bunun da cezası var. Hala. Ancak, devlet 3 ayrı kurumuna kaydolmama karşın, benim ikamet kaydımı kendi sildi. Kasıtlı olarak veya hatayla, bu kesin değil.
Yukarıdaki durum, genel nüfus sayımında sayılmama olarak da yaşandı, asker kaçağıydım çünkü.
Kimliksiz dolaşmak da cezalıdır. Kimliğimi düşürmüştüm. Bir gece aramasında hiç ummadığım bir yerde polis aramasına uğradım. Polis beni affetti.
İşlemediğim bir suçtan dolayı, 4 yıl hapis cezası talebiyle yargılandım, sonra rüşvetle beraat ettim ama bundan haberim bile yoktu, sonra öğrendim.
Kriminallik takıntım yok. Devlete saygım da yok, bağım da.
Sıradan insanların ve devletin sayesinde, bu Dünya’da yaşayabileceğim 10 metre kare yer bulamadım. Bu da beni Evsiz yaptı.
Evsiz, babasız, devletsiz, Allah’sız, ülkesiz, kentsiz, menaksız, zamansız.
Yine de sağ kaldım, çokça şansla, azca beceriyle.
Kendimi Lucas Marsh’ın insanlara geri dönemis durumunda gibi hissediyorum. Benim farkım, kalan ömrümde çıkacağım bir uzay olmaması. Yoksa, başka insanlar yok diye, bu salakları kabul edecek halim yok.

(14 Haziran 2016)

Hiç yorum yok: