01.11.19, 16:00.
Kış ve Yaşlılık
Kış
geldi. Gidecekmiş ve pastırma yazı gelecekmiş ama şu an kış.
Bir
düşünce berraklığı içindeyim.
Kış beni
yorar, yoruyor da.
İçedönük
kılar, içedönüğüm de.
Ama
açıkseçiğim.
Taa 50,
belki 45 yaşımdan beridir girdiğim erken yaşlılığın belki on beşinci yılında,
kendi yaşlılığımın ne olduğunu kavramaya başladım.
8.600
gün, 8.500 güne indi.
Yalnızlığın
yeni ve farklı hallerindeyim.
Çünkü
gereğinden ve yeterinden çok insan içindeyim ve sosyalim. Beni yorsa da, duruma
uyum sağlıyorum.
Ekim
ayında 5 gün bilgisayarım bozulunca, sonarki 10 küsur gün üstüste her gün
yazdım.
Suriye
Savaşı kitabı, 1 kitabı bile geçti.
Son
zamanlarda yazdığım yeni tek kitap belki o.
Muhakka
yayınlamak isteyeceğim 10 kitabın içeriğine girecek metinleri ise çok nadir
yazabiliyorum. Çapraz medya konusunu artık hiç yazmıyorum örneğin. Örnek yok
artık çünkü.
Dünya
tarihi epeyi duraladı.
Bana da
soluk alma ve fıkradaki gibi kafamı çevirme olanağı doğdu.
2013’ten
beridir sürekli bir travma içindeydim. Son 6 ayda ise bir oto-rehabilitasyon
yaşadım.
Kriz
sürüyor, işler berbat.
Yaz
ortasında 2 gün felç / yatalak olacak denli, hala sağlık sorunlarım var.
Yine de
sağlığım, eskisine göre daha az yıpratıcı gibi.
Moralim
düzeldi denebilir belki.
Üzerime
konulan baskılar azaldı denebilir belki.
Geleceğe
yönelik hiçbir planım yok.
Beklentim
de yok.
Günü
gününe yaşamak bana yetiyor da artıyor bile.
Felaket
beklentisi takınağım eridi denebilir.
Kardeşimin
ve babamın kaybını hala zihnimde kullanmıyorum. Korkutuyor ve kaçıyorum.
Bu kadar
kötü olmayabilirdi ama sağ da kalamayabilirdim. Benim gibi müptezellerden biri,
% 70 yandı. Benim de başıma felaket geliyor ama atlatılamıyacak gibi değil.
6 ay kış
var. Güneş yok.
Yaşlılık
da böyle bir şey.
Yarın;
loş, acılı, yalnız, şu bu geçecek ama buna katlanabiliyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder