Tümüyle
geçerli bir tanım ama onların dediği anlamda değil.
Devrim
değişti, sınıf değişti, savaş bile değişti, silahsız savaş oldu.
İsyan da
değişecek.
Sivil
itaatsizliğin değişmesi gibi.
+
“Sadece
sınıf eksenli bir yerde bakmak çözücü değil. Bir yerde komünistlikten söz
ediyoruz ama diğer taraftan erkekliğimiz sürüyor. Bir yerde örgütlenmeden söz
ediyoruz ama diğer taraftan milliyetçiliğimiz sürüyor. Bir taraftan
feminizimden söz ediyoruz ama diğer taraftan muhafazakarlığımız sürüyor. İsyanı
yeniden tarif etmemiz gerekiyor.”
Mantıksal
olarak, süreksizlikler ve sünmeler içeren bir tezler dizisi.
Birincisi,
Marx için de öyleydi.
İkincisi,
Dünya savaşlarında da öyleydi.
Üçüncüsü,
muhafazakar olan, feminist geçinen kadınlar, hala evlilik peşindeler.
Sınıf
konusu ise bambaşka. Marx, bilimsel geçinir ve elinde o zamanki istatistikler
vardı.
Sınıf
atlayanları düşenleri, yani sınıf esnekliğini, lümpen proleterya niteliklerini
ve niceliklerini, kol ve beyin emekçisi istatistiklerini kullanmadı ya da
kullanmak, kendi tezleri desteklenmediği için, işine gelmedi.
Örneğin
zanaatkarlar, özellikle tam da sanayileşmenin makineleşmesinin başında,
nitelikli ve beyinli kol emeği idiler. ‘Modern Times’ ve Ford tipi, sık vidayı,
tipi emekçi sonradan geldi.
Örneğin
Braudel, bu türden sınıf geçişlerin çok ulduğunu, gündelik ücret kayıtları
üzerinden gösterdi.
Bugün
prekarya ile ifade edilen asıl lümpen proleteryanın, gösterilenden çok daha
büyük nüfuslu olduğu kesin. Çünkü, ekenomik krizler, 1984-1871 için de aynen
geçerliydi ki zaten öylelikle 1848 olabildi.
Bugün
de; feminizm, Lgbti, çevrecilik, hayvanseverlik, sivil itaatsizlik, vicdani
retçilik, anarşizm / nihilizm tanımlarının yeniden ele alınması gerekli.
Bunların
önemli bölümünün liberal ekonomi alanında kaldığı açıkça belirtilmeli örneğin.
Yani, bu alanda kendini tanımlayanlar, liberal ekonomi ile varlar.
Artı,
robot işsizliği, uzaycılık gibi konular da ele alınmalı.
Çünkü
isyan, avangardizm de olmakta. Hem sanatta, hem kültürde, hem politikte.
+
“Yeni
bir yok etme döngüsüyle karşı karşıyayız. Politik ve ahlaki olarak yok etmek
döngüsü olan yeni bir kapitalizm var. Hayatımızın her alanında direnmemiz
gerekiyor.”
Bu,
üssel yok etme gidişi, koloniyalizmden beridir var.
Bu
ahlaki veya politik değil, kapitalistlerin kendilerini uttma gereği
duymadıkları bir uçkuru gevşeklik ve
bu gerçek, onları daha asılası kılıyor.
Herşeyi kapitalizme faturalamayın.
Kitlenin,
entellektüellerin, marjinallerin, şimdikinin üçte biri tüketime geri düşme zorunluğu
var. Yoksa, dinime küfreden, Müslüman olsa, durumu ortaya çıkar, çıktı da
zaten.
+
Bir
Brezilyalı:
“Milyonlara
ulaşmamız gerekiyor direniş için. Kentsel nüfusla da bir araya gelmemiz
gerekiyor. Ancak sokaktaki insanlar, bir şeylerin değişimini başlatır. Bizim
korkunç başkanımız, kendisine oy verilmeyen bölgeler için ‘Benim umurumda
değil’ diyor. Geniş bir mücadele cephesini geliştiriyoruz. Kızıl olmak,
komünist olmak çok zor. Bizler ülkemizin iç mihraklarıyız. Bizi gördüklerinde,
‘Küba’ya dön, defolun buradan’ diyorlar. Kapitalizmin maskesini düşürmemiz
gerekiyor.”
Sola
karşıki nefreti, solun kendisi yarattı. SSCB ile, 1968’liler ile, 1978’liler
ile.
Bunu
ödesinler ki, özeleştiri yapsınlar ki, dürüstlüklerine inanalım.
Oysa
alıntılanan söylem, neredeyse 200 yıldır aynı.
+
Maden
konusu:
“Kadınlar
daha gerçekçi. Biz köylere gittiğimiz zaman, şirketler de arkamızdan giderek,
oradakileri bize karşı kışkırtıyor. Erkekler bunlara inanıyor ama kadınlar
inanmıyor ve bu şirket çalışanlarına karşı tavır alıyor. Bizim için dış mihrak
diyorlar. Erkekler kandırılıyor ama kadınlar kanmıyor ve sopayla kovalıyor.”
Hiç ikna
edici değil.
Kadınlar
her zaman daha kolay satın alınırlar.
Devamında,
Bursa çevresindeki madencilik sorunu, 30 yılı geçti. Yeni mi aymışlar?
Diyoruz,
hala aynı kafadalar.
ÇÜŞ’ler
mafyayla işbirliği yaparak, çevrecileri öldürtüyorlar artık.
Buna
karşı ne yapacaklar?
Kuzu
kuzu ölecekler mi?
+
Çıkış:
Zihniyet
hala eski zihniyet.
3-5
slogan tamam.
Aktif
politik nerede?
İşin
içine silah girmiş, ne olacak?
İşin
içine para girmiş, ne olacak?
Bu mu
yeni söylem?
(10 Kasım 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder