Perşembe, Kasım 21, 2019

Rojava’da Kadın Devrimi mi, mi, mi?


Dram ile melodram arasındaki fark, melodramlı bir öykünün sizin en kolay manipüle edilebilen taralarınıza çalışmasıdır.
Rojava’yı bir sinemacı anlatmış ve melodram olmuş.
Eh, biz de onu trajikomik kılalım bari:
+
“Biz ABD ile sadece askeri ittifak içerisindeydik…”
Biz, seviyeli bir arkadaşlık içindeyiz.
Magazin basının klişesi.
Bu da, tarih basınını klişesi olmuş.
Aramızda başka bir şey yok, yalnızca arkadaşız.
+
“Mevcut Suriye krizini çözüme kavuşturacak, yıllardır akan kanın önünü alacak tek çözüm yolu; bizim sunmuş olduğumuz ve yönetim modeli haline getirdiğimiz “Demokratik Özerklik ve Demokratik Suriye Federasyonu" projemizdir.”
Peki, sizin erkekleriniz, özellikle de yaşlı erkekleriniz, yani gerontokratlarınız, neden size destek olmadılar?
+
“Gerçekçi yaklaşım diyorum; çünkü Avrupa sol örgütlerinin çok fazla ütopik bir bakış açısıyla yaklaştıklarını düşünüyorum. Ortadoğu üzerindeki kirli hesapları politikaları görmüyorlar.”
Ütopik değil, pragmatik ve oportunist.
Fransız solu, sosyalist partilerinin Suriye’de sivil öldürmesine hiçbirşey demediler.
+
“Başta Slavoj Žižek’e devrim mücadelemize verdiği destek ve gerçekten mevcut Ortadoğu politikalarına gerçekçi yaklaşımlarından kaynaklı teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
Kılavuzu karga olanın, burnu feçesten kurtulmaz.
+
“Yaşanmakta olan ve her geçen gün derinleşen kriz, devletli uygarlık sisteminin krizidir.”
O doğru.
Doğru olan başka bir şey daha var.
Daha önce 13 tane oldu, bu 14.’sü. Şimdiye kadar hiçbiri durdurulamadı.
+
“İslam adı altında, dünyanın dört bir tarafında ne kadar kirli, suçlu ve barbar varsa topladılar.2
Onu, YPG-PKK adı altında siz de yaptınız.
+
“Halk arasına sızdırılmış onlarca çete hücresini harekete geçirdiler; arka cepheye, şehir merkezine, bize ait yol kontrol noktalarına ellerine geçirdikleri askeri kıyafetlerimizi giyerek saldırdılar. Bu yüzden büyük bir kargaşa yaşandı. IŞİD mahkumları ve cezaevleri harekete geçti, birçok kez kaçmaya çalıştılar.”
İlginç.
Bu itirafı beklemezdik.
Çünkü tam da öyle olduğunu tahmin ediyorduk.
Ve bunun geleceğini öngörüp, önlemini al(a)mayacaklarını da.
+
“Serekaniye yaralıları hastanelere ulaşınca uzman doktorlarımızın da tespitleri üzerine beyaz fosfor dedikleri kimyasal silahlar tarafından katliam yapıldığından kuşku kalmadı. Bunun bütün kanıtlarını topladık, paylaşıyoruz.”
Bu, hala doğrulanmadı. Alanda tarafsız kuruluşlar var. Dolayısıyla, ortada bir dezenformasyon sözkonusu.
+
“Çok geçmeden anladık ki Rusya ve ABD bu katliam planlarına dahiller ve daha önceden hazırlamışlar ve anlaşmışlar. Bu kirli pazarlıkların ortasında yalnız bırakıldık.”
Kaçıncı kere böyle oldunuz?
Neden hala öğrenmiyorsunuz?
+
“Erdoğan, Bahçeli ve Perinçek üçlü ittifakının savaş hükümeti var.”
Perinçek sizinleyken, mutluydunuz ama.
+
“Türk devleti, Suriye’nin bütün kuzeyini işgal etmek, burada yaşayan, başta Kürtler olmak üzere, milyonlarca farklı halktan insanı tehcir ve tenkil etmek istiyor.”
Kürtperver köşe yazarlarının hikayesini anlattığı üzere, sizler orada yalnızca 100 yıldır varsınız.
Kürt ve Arap kuşakları değişimli olarak kuruluyor. Son 10 yılda Kürt kuşağı kurdunuz. Yeniden Arap kuşağı kurulacak.
+
Çıkış:
Evet, kadınlar devrim yapacaklar.
Ama bu kadınlar değil.
Evet, kadınlar devrim yapacaklar.
Ama orada değil.
Evet, kadınlar devrim yapacaklar.
Ama 4. Dünyalılar hiç değil.
Başörtüsüyle devrim yapılmaz.
İran’da gördük onu, karşı devrim yapılır ancak.
Çok basit:
O komün-otonomi, Kuzey Suriye’de değil, Pasifik ortasında bir adada olsaydı, yaşardı.
Ateist olsaydı, yine yaşardı.
Anarşist olsaydı, yine yaşardı.
Demokrat olsaydı, yine yaşardı.
(18 Kasım 2019)

Hiç yorum yok: