Pazar, Kasım 03, 2019

Mülksüzlük, Joker ve Prekarya


“Literatürde bir diğer anlamı da Latince kökenli ‘precari’, ‘precor’ sözcüklerinin Türkçe’de ‘prekarlık’ ya da ‘prekarite’ sözcükleriyle karşılanan, ekonomi politik çalışmalardan kültürel çalışmalara kadar, birçok alanda hakkında bilgi üretilen bir kavram olmakla beraber, bu çalışmalarda ortaya çıkan tanımların ortak kümesine dahil edebileceğimiz en genel anlamıyla; güvencesizliği, kırılganlığı, kesin bir statüye sahip olmayanı, başkasının hükmüyle risk altında olmayı ve maddi / gayrimaddi tüm hayata yayılan mülksüzleşmeleri ifade eder.”
Pek oturmamış bir açıklama olmuş.
Kavramsal çerçeveli gidelim, sosoyolojik, psikolojik, sosyal psikolojik açılardan bakalım duruma:
Sosyolojik:
Prekarya, son zamanlarda proleterliğini bile kaybedilebilecekler için kullanılan fiili bir tanım. Çünkü, işsizlik oranı çok yüksek.
Braudel’in gecikmeli olarak, tarihselliğini yazdığı üzere, marksist anlamıyla sınıflar, bir biyografiye sığabilecek zaman dilimleri içinde, pek de o kadar sabit olamamış ve senkoplar yaşamış aslında. Hem sınıf atlamalar, hem de sınıf düşmeler, kitlesel / kalabalık olarak epeyi sık yaşanmış. Son zamanlarda yaşanan da o bizce. Sonuçta, 20-90 milyon arası çağdaş köle var BM’ye göre. Köle de, proleteryadan daha aşağıda bir sınıftır. (Bu köleler, 1. Dünya’ya gidip çalışmak için, kendi ülkelerinde iş kurabilecekleri miktarda paraları göçmen olarak ödüyorlar.)
Psikolojik:
Bu dingildek durum, delilerin sayısını aşırı arttırıyor ki bunun da analizi gerekir. Hem işliler işlerinden emin değil, hem de işliler iş koşullarından memnun değil, gayrı-insani olarak yaşıyorlar çünkü. Depresyon tavan yapıyor, yaptı da.
Sosyal psikolojik:
Dayanışmanın herşeyi çözeceği gibi, safdil bir varsayım mevcut ama gerçek durum öyle değil. Grev kırıcılar da, var, asgari ücretin yarısına çalışan on binlerce göçmen de.
Tuhaf olan şey, tüm bu alanların insanları mülksüzleştirmeye itelemiş olması ama insanların bundan feci korkması. Oysa mülksüzlük, ideolojik olarak aşırı övülen bir şeydir, bir tür ermişlik gibi görülür. Tersi durumda ise, birinin canını al, malını alma, savı vardır.
(Abdal, aşık, derviş, münzevi, meczup, şu bu, tarihte hep bu kategoriye girer.)
Jokerlik ise, bunların dışında bir kategori. Saf kötüyü tanımlamanın bir yolu olarak görülmüş, bir alegori olarak kullanılmış. Öyle ki Joker, Batman’la uğraşmakla yetinmez, Superman Dünya diktatörlüğü kursun diye, yani daha büyük kötülük işleyebilmek için, gidip onun karısını öldürür, kendini de ona öldürtür.
Bu alternatif-kötü öyküsü, prekaryalıktan, mülksüzlükten öte ve bambaşka bir durum.
İnsanı buraya neyin götürdüğü ise ayrı konu. Seri katil veya seri terörist olabilecek şeyleri yaşamış 1 milyon kişiden hepi topu 10’u seri katil veya seri terörist olur, onun da 3’ü 5’i beceriksiz çıkar, yani kötülük yapacağım derken, kendini öldür(t)ür.
Yani, Joker’in kendini öldürtmesi ayrı, bombayı ıskalayan teröristin kendini öldürtmesi ayrı ki asıl komik olan da odur, 100 kişiyi öldürdükten sonra kendini öldürten veya kendini öldüren kişinin öyküsü ayrı ki bu en ciddiye alınası öyküdür.
Bunlar, birbiriyle paçal yapılamaz yani.
Kötüler, birbirine beş benzemezdir yani.
Joker’ler de öyle artık.
En az 5 differan Joker hikayesi var elde.
Bizim en tuttuğumuz olanı, ‘Gotham’daki ergen Joker öyküsü. Tabii bir de, Superman’e kendini öldürten Joker öyküsü.
Palyaço-Joker bağlantısı, bizi o denli ilgilendirmiyor yani.
Çünkü, işin içinde gülmek var ve yinelenen trajediler komedi olup güldürür, güldürmüştür de…
Yeni-son dönemin çapraz medyalı popüler kültür ürünlerindeki neo-mutlak kötü’ler de böyle artık:
Kötülük yaparken ağlatmıyorlar, güldürüyorlar. Hem de düşündürerek güldürüyorlar.
Bizce, prekarya da öyle. Çünkü, 40 yıllık sınıf atlama komedisine takılıp, sonunda sınıf düşme trajedisine toslayıp ağlamak, komik bir şey, gerçekten komik ama.
Mülksüzlük ise, apayrı bir şey.
Onu, ayrı ayrı metinlerde daha önce kezlerce yazdık.
O; gitmek, ayrılmak, çözülmek, insan-değil demek: Birarada kalıp, sürü olup, kümeste birbirini gagalayan tavuklar olmak demek değil.
Yoksa, ‘Amerikan Tanrıları’nın ve ‘Vaiz’in gösterdiği üzere, Tanrı, Şeytan, İnsan üçgeninde, en kötü olan varlık artık insan ve sonul kazanan da İnsan artık: İkisini de öldürüyor çünkü, bunu seri katil veya seri terörist bile hayal edememiş çünkü.
Yani:
Ağlıyoruz gülünecek halimize…
+
Dipnot:
Farklı farklı prekarya tanımlarıyla karşılaştık.
Bu, en makul olanı gibi:
“Kavramı ortaya koyan İngiliz iktisatçı Guy Standing’e göre, ‘prekarya’ halk arasındaki yeni bir sınıfı karşılıyor, proletarya gibi. Köken olarak İngilizce precarious’dan (güvencesiz, belirsiz, istikrarsız, tehlikede) gelmektedir. Türkçe’ye çevrilmesi gerekmiyor fakat bir çeviri aranması durumunda benim önerim, ‘tehlikeliler’ ya da ‘geleceksizler’ olur. Hissettikleri duygu ile de onları ifade edebiliriz: Öfkeliler.
Buradaki güvenceyi sadece sosyal güvence ve sigortalılık olarak düşünmeyin. Sözkonusu güvencesizlik ve belirsizlik, hayatta genel olarak prekaryayı ayakta tutan bir garantinin olmaması. Şu anından ve geleceğinden endişe duyarak yaşar. Çünkü içinde olduğu üretim ve dağıtım ilişkileri onu büyük bir belirsizliğin, eşitsizliğin, yoksulluğun ve güvencesizliğin içine iter. Bu durum, prekarya üyeleri arasında, yaşamın anlamsızlığı üzerine bazı hisler uyandırır. Gelecek mi? Hangi gelecek için yaşanmaktadır? Bırakın 40 yıl sonrasını, 3 gün sonrası bile belli değildir. Güvenceniz yoksa, gelecek de olmaz. Bu yüzden, ‘geleceksizler’ denebilir.”

+
Ek:
Son 35 yılda sınıf atlamış beyaz Türkler’in sosyal moloz çocukları için kişi başına harcadıkları para, ortalama birkaç ev parasıdır. (Üniversite eğitimimin maddi ve manevi karşılığı 0 ve 2-3 evi olan biri, yaşam boyu çalışmadan yaşayabilir, yani rantiye olabilir aslında.)
Bu süreç, ne sosyal molozların yaşamını güvenceye aldı, ne de anababaların yaşamı güvencede oldu, çünkü liberalizmde iflas olağan vakalardan, artı çocuklar artık anababalara bakmıyorlar.
Olağan tanıma göre, hem anababalar, hem de sosyol moloz çocuklar, burada prekarya oluyorlar ama aslında değiller.
Bunu, kavramsal berraklığın ne denli önemli olduğunu göstermek için örnekledik.
(2 Kasım 2019)

Hiç yorum yok: