2016 ve
sonrası, bilmem kaçıncı yeni nesil muhalif gazeteler, ortalıkta nitelikli
birileri kalmadığından olsa gerek, arayıp tarayıp, abidik gubudik metinler
yazan birilerini gazetelerine alır oldular.
Bunlar,
yazdıkları konular hakkında tarihsel hiçbir perspektife sahip değiller. Sosyal molozluğun vasıflık-altı
durumundalar.
+
Burada
sözkonusu olan, Joker filmi, artı ‘azınlıkları aşağılamaya dayalı komediler
yapar’ birinin o filmin yönetmeni olması.
Ancak,
yazıda ne Joker tipinin filmsel tarihi, ne de komedi filmlerinin şu anki durumu
mevcut.
Örneğin,
‘Happy!’ varken, komedinin günümüzde gerilediğini ancak bir ezeli-ebedi ergen
önesürebilir.
+
“Ruh
sağlığı bozulmuş, güçten dışlanmış, yoksul kitlelerin bir de, kendileriyle
dalga geçildiğinde düştüğü “nihilist” şiddet…”
Ahan da,
tam tersi örnek:
Recep
İvedik 1-6.
Daha
önce de, Kemal Sunal filmleri.
Güçten
değil, iktidardan ayrıca.
Prekarya
tartışmalarında da aynı dert var.
İstatistik
yok.
İş
bulamayanla iş aramayanın karşılaştırması yeter de artar bile.
Recep
İvedik’lerin seyirci sayısı yeter de artar bile.
+
“Bir
film türünün neden öyle çekildiği konusunda malum bir tartışma var. Daha
doğrusu, Hollywood stüdyolarında o filmleri öyle üretenler kimlerdir? Ya da
nedir bunun sebebi? Bu sorunun cevabı tartışmalı. Seyirciye nihai yazarlık
atfederek, filmin ritüel işlevine işaret eden, “Halk bunu seviyor kardeşim!”ci
filmin ve üretim süreçlerinin ideolojik açıdan tarafsızlığına ve dolayısıyla
masumluğa vurgu yapan yaklaşım bir yanda durur. Öbür yanda da “Ne seyircisi!
Milleti manipüle ediyorsunuz! Sistemi ve sömürüyü yeniden üretiyorsunuz!”cu
ideolojik amacı ifşa eden yani sermayeyi – Hollywood’u – failleştiren yaklaşım
durur.”
Biri
diğerini engellemiyor ki.
Brown
hareketi biçimiminde, ikisi de birbirini ite kaka sonuca varılır.
Ancak,
2015-2020 Hollywood stüdyoları ideolojisi için önemli not:
Hem
birçok büyük Hollywood şirketini yabancılar satın aldığı için, hem de Netflix
türü, çokuluslu ürünler sergilenmeye başlandığı için, yeni yeni global ortalama
alınan bir durumda, işler biraz el yordamıyla yürüyor. Bunu saptamak gerek
baştan. Yani, sakarlık bol, verimsiz sonuç bol.
Ancak,
hem çizgiromanlardaki, hem de bunların filmleri izdüşümündeki tiplemelerin
metamorfozu konusu, bambaşka bir alan.
Burada,
Joker’in soytarılık / palyaçoluk işini yapan, sıradan bir insan tiplemesi
kastediliyor.
Bu da,
masum-iyi’nin, mutlak-kötü’ye dönüşmesi demek ki bu da, ‘Otostopçu’ filminde,
35-40 yıl önceki bir moment.
+
Woke
kültürü, ayrımcılığın bilincinde olmak anlamında kullanılmış.
“Yani
komedileri bıraksanız, hâlâ çalışırlar ama “suni” sebepler, yani woke kültürü
araya girdi retoriği haklı mı?”
Bildiğimiz
politically correctness ve slaktivizm yani.
‘Happy!’
bunları hiç iplemiyor. Çünkü yeni nesil film medyası.
Bir de
tam tersi örnek var:
BBC
filmlerinin ‘Emret Başbakanım’ ve onun ciddi versiyonu 1985’ten ‘Bodyguard’
2019 ve ‘Emret Başbakanım’ 2015 versiyonuna geldiğini unutmamak gerekli. Yani, ‘Bodyguard’
da tüm acımasız gerçekçiliğine karşı güldürüyor, çünkü durum artık trajikomik.
+
Terf şu
demekmiş:
Trans-Exclusionary
Radical Feminist. That group of feminists that claims that trans women aren't
really women, as biological determinism is only a fallacy when it used against
them, not when they use it against others.
Transları
dışlayan feministlik.
“Duygulara
terfüman olmak: Siyasi pozisyonunu acıma, hayırseverlik, başa kakma, kibir ve
narsisizm dışında; sanatsal pozisyonunu karikatürize etme dışında kuramamak.”
Bunlar
birbirine karşıt şeyler olabilir.
En
sonuncusu, bianel şeyselleşmesi, diğerlerinden bağımsız, trans kadınlarla
ilgisi yok.
Acıma,
hayırseverlik, sadakacılık bir başka tarafta; başa kakma, kibir ve narsisisizm
başka tarafta. Birbirleriyel ilgileri yok.
Sadakacılık,
slaktivizmin eski bir türü.
Narsisizm,
yeni sosyal molozlarıın yeni nihilizmi
için bir dayanak sayılıyor.
Görüldüğü
gibi köşe yazarı, herşeyi paçal yapmış.
Asıl dert
bu zaten:
10
bütünden 10 parçayı bölük pörçük algılayıp, bunları tek bir bütün sanma durumu.
Ki bu epistemik bir dert. Kültürel ve mental regresyon ve konfüzyon demek ki o
tamamen, antropolojik, kültürolojik, sosyolojik, politik bir dert. Bilgi Çağı’nda
aptallığı ve cahilliği yeğleyenlerin işi.
Ancak bu
‘10 bütünden 10 parçayı bölük pörçük algılama’ durumu, bu sosyal molozların
1968’li dedeleri ve 1978’li babalarında da vardı. Brecht’i bir türlü
anlayamadılar örneğin.
+
Ara
nağme:
Buradan
anladığımız şey şu:
Popüler
kültür ürünlerindeki metamorfozlanmayı herkes ayırsamış.
Ayrıca herkes,
körün fili tarifi kabilinden bir şeyler geveliyor ağzında.
Bu köşe
yazarı da öyle.
+
“Mizah
düşünce ve ifade özgürlüğünün en kutsal rabıtası. Güç ilişkilerinden muaf ve
zararsız görülüyor, öyle olması umuluyor. Direnç bu sebeple.”
Mizah
güldürür yalnızca.
Ancak
insanlar çok acaip şeylere gülerler. Neye güldüklerini bulma çabası, mizah
çabasıdır da. ‘Happy!’ öyledir yani.
Bu yeni
film Joker’deki Joker ile ‘Tanrılar Aramızda’daki kendini Superman’a öldürten
Joker’i ve Gotham’daki ergen Joker’i bir düşünün.
Bu
Joker, çok geç kaldı, çok.
1960-1990
arasında olabilirdi ve bir işlev taşıyabilirdi ancak.
+
Bu köşe yazarı
da, ne geç, ne erken, yersiz.
Koyunun
olmadığı yerde, keçi bile değil, tavuk.
Ama o da
kesilecek tabii ki.
(12 Kasım 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder