Salı, Kasım 12, 2019

Joker: Hollywood’da da TERF’lük para etmiyor artık demek ki


2016 ve sonrası, bilmem kaçıncı yeni nesil muhalif gazeteler, ortalıkta nitelikli birileri kalmadığından olsa gerek, arayıp tarayıp, abidik gubudik metinler yazan birilerini gazetelerine alır oldular.
Bunlar, yazdıkları konular hakkında tarihsel hiçbir perspektife sahip değiller. Sosyal molozluğun vasıflık-altı durumundalar.
+
Burada sözkonusu olan, Joker filmi, artı ‘azınlıkları aşağılamaya dayalı komediler yapar’ birinin o filmin yönetmeni olması.
Ancak, yazıda ne Joker tipinin filmsel tarihi, ne de komedi filmlerinin şu anki durumu mevcut.
Örneğin, ‘Happy!’ varken, komedinin günümüzde gerilediğini ancak bir ezeli-ebedi ergen önesürebilir.
+
“Ruh sağlığı bozulmuş, güçten dışlanmış, yoksul kitlelerin bir de, kendileriyle dalga geçildiğinde düştüğü “nihilist” şiddet…”
Ahan da, tam tersi örnek:
Recep İvedik 1-6.
Daha önce de, Kemal Sunal filmleri.
Güçten değil, iktidardan ayrıca.
Prekarya tartışmalarında da aynı dert var.
İstatistik yok.
İş bulamayanla iş aramayanın karşılaştırması yeter de artar bile.
Recep İvedik’lerin seyirci sayısı yeter de artar bile.
+
“Bir film türünün neden öyle çekildiği konusunda malum bir tartışma var. Daha doğrusu, Hollywood stüdyolarında o filmleri öyle üretenler kimlerdir? Ya da nedir bunun sebebi? Bu sorunun cevabı tartışmalı. Seyirciye nihai yazarlık atfederek, filmin ritüel işlevine işaret eden, “Halk bunu seviyor kardeşim!”ci filmin ve üretim süreçlerinin ideolojik açıdan tarafsızlığına ve dolayısıyla masumluğa vurgu yapan yaklaşım bir yanda durur. Öbür yanda da “Ne seyircisi! Milleti manipüle ediyorsunuz! Sistemi ve sömürüyü yeniden üretiyorsunuz!”cu ideolojik amacı ifşa eden yani sermayeyi – Hollywood’u – failleştiren yaklaşım durur.”
Biri diğerini engellemiyor ki.
Brown hareketi biçimiminde, ikisi de birbirini ite kaka sonuca varılır.
Ancak, 2015-2020 Hollywood stüdyoları ideolojisi için önemli not:
Hem birçok büyük Hollywood şirketini yabancılar satın aldığı için, hem de Netflix türü, çokuluslu ürünler sergilenmeye başlandığı için, yeni yeni global ortalama alınan bir durumda, işler biraz el yordamıyla yürüyor. Bunu saptamak gerek baştan. Yani, sakarlık bol, verimsiz sonuç bol.
Ancak, hem çizgiromanlardaki, hem de bunların filmleri izdüşümündeki tiplemelerin metamorfozu konusu, bambaşka bir alan.
Burada, Joker’in soytarılık / palyaçoluk işini yapan, sıradan bir insan tiplemesi kastediliyor.
Bu da, masum-iyi’nin, mutlak-kötü’ye dönüşmesi demek ki bu da, ‘Otostopçu’ filminde, 35-40 yıl önceki bir moment.
+
Woke kültürü, ayrımcılığın bilincinde olmak anlamında kullanılmış.
“Yani komedileri bıraksanız, hâlâ çalışırlar ama “suni” sebepler, yani woke kültürü araya girdi retoriği haklı mı?”
Bildiğimiz politically correctness ve slaktivizm yani.
‘Happy!’ bunları hiç iplemiyor. Çünkü yeni nesil film medyası.
Bir de tam tersi örnek var:
BBC filmlerinin ‘Emret Başbakanım’ ve onun ciddi versiyonu 1985’ten ‘Bodyguard’ 2019 ve ‘Emret Başbakanım’ 2015 versiyonuna geldiğini unutmamak gerekli. Yani, ‘Bodyguard’ da tüm acımasız gerçekçiliğine karşı güldürüyor, çünkü durum artık trajikomik.
+
Terf şu demekmiş:
Trans-Exclusionary Radical Feminist. That group of feminists that claims that trans women aren't really women, as biological determinism is only a fallacy when it used against them, not when they use it against others.
Transları dışlayan feministlik.
“Duygulara terfüman olmak: Siyasi pozisyonunu acıma, hayırseverlik, başa kakma, kibir ve narsisizm dışında; sanatsal pozisyonunu karikatürize etme dışında kuramamak.”
Bunlar birbirine karşıt şeyler olabilir.
En sonuncusu, bianel şeyselleşmesi, diğerlerinden bağımsız, trans kadınlarla ilgisi yok.
Acıma, hayırseverlik, sadakacılık bir başka tarafta; başa kakma, kibir ve narsisisizm başka tarafta. Birbirleriyel ilgileri yok.
Sadakacılık, slaktivizmin eski bir türü.
Narsisizm, yeni sosyal molozlarıın yeni nihilizmi için bir dayanak sayılıyor.
Görüldüğü gibi köşe yazarı, herşeyi paçal yapmış.
Asıl dert bu zaten:
10 bütünden 10 parçayı bölük pörçük algılayıp, bunları tek bir bütün sanma durumu. Ki bu epistemik bir dert. Kültürel ve mental regresyon ve konfüzyon demek ki o tamamen, antropolojik, kültürolojik, sosyolojik, politik bir dert. Bilgi Çağı’nda aptallığı ve cahilliği yeğleyenlerin işi.
Ancak bu ‘10 bütünden 10 parçayı bölük pörçük algılama’ durumu, bu sosyal molozların 1968’li dedeleri ve 1978’li babalarında da vardı. Brecht’i bir türlü anlayamadılar örneğin.
+
Ara nağme:
Buradan anladığımız şey şu:
Popüler kültür ürünlerindeki metamorfozlanmayı herkes ayırsamış.
Ayrıca herkes, körün fili tarifi kabilinden bir şeyler geveliyor ağzında.
Bu köşe yazarı da öyle.
+
“Mizah düşünce ve ifade özgürlüğünün en kutsal rabıtası. Güç ilişkilerinden muaf ve zararsız görülüyor, öyle olması umuluyor. Direnç bu sebeple.”
Mizah güldürür yalnızca.
Ancak insanlar çok acaip şeylere gülerler. Neye güldüklerini bulma çabası, mizah çabasıdır da. ‘Happy!’ öyledir yani.
Bu yeni film Joker’deki Joker ile ‘Tanrılar Aramızda’daki kendini Superman’a öldürten Joker’i ve Gotham’daki ergen Joker’i bir düşünün.
Bu Joker, çok geç kaldı, çok.
1960-1990 arasında olabilirdi ve bir işlev taşıyabilirdi ancak.
+
Bu köşe yazarı da, ne geç, ne erken, yersiz.
Koyunun olmadığı yerde, keçi bile değil, tavuk.
Ama o da kesilecek tabii ki.
(12 Kasım 2019)

Hiç yorum yok: