Perşembe, Kasım 07, 2019

Ölen, neo-liberalizm değil, kapitalizmin kendisi


E ki ki.
Ne kapitalizmmiş be…
Öle öle bitemedi bir türlü…
Bu solcular gerçekten adam olmazlarmış, onu da bir kez daha gördük.
+
“Dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan protestoları sosyolog Yasin Durak ve antropolog Sibel Özbudun tartıştı. Durak: Dünya sisteminin gidişatı, merkezdeki “göreli istikrarı” da tedavülden kaldıracaktır zamanla. Özbudun: Kapitalizm, bugün artık sürdürülebilirliğini yitirdi. “Yaratıcı yıkıcılık”tan “yıkıcı yıkıcılık”a evrildi.”
Öncelikle, marksist Anneles Ekolü’nün devamı olan çizgideki, Dünya Sistemi’nin ne dediğine bakalım:
Tarih sikluslardan oluşur. Birden çok periyodlu sikluslardan. Bu sikluslar; iktisadi, siyasi ve askeridir. Tarihte, 13 çıkış ve 13 iniş yaşandı. 14. çıkış bitti, 14. iniş başladı, 200 yıllığına.
İnmek de şu:
Azalan merkezi iktidar. Artan devlet sayısı. Boşta kalan nüfus çokluğu. Küçülen ekonomi-ler. Artan belirsizlik, azalan gelenek, fermentasyon.
Bu bigiler elde varken, buraya gelineceği 2000’de belliydi diyebiliriz.
En makro siklus buydu.
Daha küçüklerine bakalım bir.
Kapitalizm, ya 250 yıllık ,ya da 500 yıllık.
İkinci Sanayileşme ve 250 yıllık olanı, 50 (40-60) yıllık birçok altevre içeriyor. 1980-2020 onlardan biriydi. Neo-liberalizm dönemi de oydu.
1945-1980 dönemi farklıydı. 1980-2020 dönemi farklıydı. 2020-2060 dönemi, epeyi daha farklı olacak: Çünkü en ez 1-2 makro-makro kriz Dünya’yı vuracak: Gıda, salgın, iklim, su, enerji, nüfus, ekonomi 7’sinden 1-2’si. Savaş 8 eder ama 3. Dünya savaş değil, 3. Dünya Savaşçıkları var. Tarihte insan türünü en çok ilkin salgın, ikincisi açlık vurmuş, kırmış geçirmiş yani.
Ancak, artık 7,5 milyarız.
Dünya ise, bunun 4 milyarını kaldırıyor.
Thanos ekonomisi de, kurmaca olarak global nüfusun yarısının br anda yok olmasını savunuyor. (Bu, estetiko-politik bir çakışma.)
Gelelim, yaratıcı-yıkıcılık yıkıcı-yıkıcılık farkına:
Sikluslar sinüzoiddir, dolayısıyla faz farkı sonuç binişik örüntüyü çok değiştirir, sıfır da yapabilir, 2 katı da yapabilir.
Yani, yukarıdaki tanım geçersiz.
Sorun, Dünya Sistemi7ndeki faz kaymaları. Yani, ön ve başarıszı devrimlerin ervimleri ne kadar gecirkitrdi veya öne aldığı sorunu.
Şu andaki halk isyanlarını böyle okumak gerekli yani.
1905, 1917’yi getirdi ama getirmeyebilirdi de yani.
Ne yazık ki, başarısız 1920-Ukrayna ve 1921-Kronstadt, 1922 SSCB’yi getirdi yani.
1871 başarısızlığı, 1880-1914’ü getirdi ama sistem çok güçlendi yani.
1990’dan beridir isyan dalgacıkları var ama neticesiz Hatice yani.
Halk isyanını savunan akvaryum solcuları halkı siliyor yani. İkinci akademisyen dahil bu hesaba.
+
““Büyüme” denilen görüngünün hemen tümüyle borçlanmaya dayalı hale gelmesi, kapitalist sistemin bir başka kırılganlığı. Dünyada devletlerin, şirketlerin ve hane halklarının borçları, 169 trilyon doları bulmuş durumda; dünyanın toplam gayri safi hasılası ise 88 trilyon, yani toplam borcun yarısı kadar!”
Bu; kapitalizm problemi değil, havuz problemi, pamak hesabı.
Başka bir sayı daha var:
Sistemden çıkmış beyaz-kara ve kara-kara paranın toplamı da 88 trilyon dolar.
Yani, sistem 40 yıldır pratikte 0 reel yatırım yapıyor. İşsizliğin nedeni de bu, bir neden de lümpenlerin fare gibi üremesi.
Başka sayılar da var:
Harcanabilen para, eskiden % 70 idi, şimdi % 40.
Ekonomik varsayım, 1 ülkenin 10 yıllık GSYİH’sı ettiğin söyler.
Ekonomik varsayım, 1 şirketin, 1 yıllık geliri kadar ettiğini söyler.
Yani, sistem 5 yıllık harcamasını borçlanmış durumda. Yani, varlığının yarısını satmış durumad ve devamı yok.
Sürdürlebilir borçlanma ve havuz problemi durumu dışında bu yeni yir durum.
Yanıt da şu:
Osmanlı borçlarını üçte birini ödedi.
Kapitülasyonlar devletleştirme / kamulaştırma ile iptal edildi.
Bu, kapitalizm değil, aritmetik, ya batarsın, ya çıkarsın.
En önemlisi de şu:
Liberalizm tüketim-israf ekonomisi. Dünya son 40 yıldır aha çok et yemiyor, daha iyi eğitim veya sağlık almıyor yani. Sosyal medyaya ayda 200 lira bayılıyor yalnızca. Ya da ithal sigaraya günde 20 lira. Toplu ulaşım yerine, ithal arabalara ithal benzinle biniliyor.
Çevresel açıdan Dünya 2/3 durumda. Kapasite aşıldı yani.
Borçlanma ise 1/2.
Bu gidiş duracak değil, 2007’den bridir durdu zaten.
Üçüncü, Üç Buçukuncu ve Dördüncü Dünya lümpenleri, duruma yeni intikal ediyor duruma yani.
+
“Tüm bu başkaldırıların siyasi bağlamına odaklananlar genellikle kapitalizmin “neo-liberal dönem” dediğimiz bu uğrağında devlet aygıtının yeniden düzenlenişinin yapısal olarak otoriter rejimleri ortaya çıkardığını savunuyor.”
Taürih; askeri, iktisad i ve siyasi inişlerin ve çıkışların tam çakışmayabildiğini söylüyor.
Yani, en güçlü siyasi, askeri ve iktisadi güçler / hhegemonlar farklı olabilmiş tarihte. Bir de, ABD’nin 1950’den beridir savaş kazanamamışlığının gözardı edilmesi, inkar edilmesi gibi durumlar da var.
Siyasi olarak bakınca, otoriter rejimler, demokrasinin kilitlenmesi ile ortaya çıkıyor. Parlamenter demokrasi oyunu, merkez sağ-sol geçersizliğinin belki 30 yıldır var olmasıyla zaten kilitlenmiş durumda. Uç sağ da, uç sol da yükseliyor, 1920 Almanya’da da öyle olmuştu. Ditatörler ise kolay çıkmıyor. Stalin ve Hitler gelmeyecek yani. Putin’in Stalin, Trump’ın Nixon parodisi bile olamaması da o demek.
+
“Bu anlamda bugünkü koşullarda Kuzey’de ve Güney’de eş zamanlı ve eş ağırlıkta bir kalkışma beklemek, ham bir hayal olur, kanımca. Ama çeper ülkelerdeki ayaklanmalar, siyasal önderlik yokluğu nedeniyle heder olmadan kapitalist sistemden kopuşlara yol açarsa, merkezde de hayattan, özgürlükten ve eşitlikten yana radikal bir dönüşümün yolunu döşemiş olurlar.”
Ahan da, jakoben konuşmuş: Siyasal önderlik, parti devleti, vd.
Diyemediği şu:
Kalkışma olsa olsa, AB’de olur, o da 3 büyük merkez ülkede.
Çünkü, hem gelenek çok uzun dönemli, hem de o kadar ciddi isyan olanağı bir tek orada var, 3. Dünya katlediyor, oluyor bitiyor.
Yani, Paris, Londra, Berlin. Yapıcı-yıkıcılık denilen bu.
Aynı zamanda cihad terörü hedefleri de. Yıkıcı-yıkıcılık denilen de bu.
O nedenle soru şu:
1871-1880 türü kalkışmalar, 1890’ı / 2020’yi ve ‘Do not Resist’ polis devletini mi getirecek, İngiltere bölünecek ve kraliçesini mi kaybedecek?
That is the Question.
Şerh: Bu arada hepsi de olabilir.
(7 Kasım 2019)

Hiç yorum yok: