Salı, Kasım 05, 2019

Sanatta Oksidentalizm Üzerinden Oryantalizm: 2001-2020


Sanattaki değişimler, politikadaki değişmelere koşut gider. Estetiko-politik bunu irdeler, 1930 Lukacs-Benjamin-Brecht-Adorno çizgisinden beridir.
Oryantalizm, 1880-1980 arasında, 3. Dünya’nın 1. Dünya politik / estetik hegemonluğuna karşıki estetiko-politik tavırlarından / tavırsızlıklarından biriydi.
1980-2020 arasına ve 2020 momentine bakınca, bir şeylerin metamorfozlandığını gördük.
Onu açımlamaya çabalayacağız.
2010-2020 arasında 9 sanat dalı, 10 sanat dalı oldu.
Popülar kültür ürünleri, avangardizmin kalesi oldu.
Geriye dönüşle bakarsak ve karşılaştır-karşıtlaştır yaparsak:
Fotoğrafta ve sinemada böyle olmamıştı. Çapraz medyada da 10 yılda öyle olmamışa benziyor ama muhalefet şerhli bir saptama bu.
Yani 3. Dünya, teknoloji ağırlıklı sanatlarda oryantalizm yapmadı. (Yapamadı mı yoksa?)
Osman Hamdi x Şeker Ahmet Paşa çelişkisi, 115 yıldır var ama resimde. Fotoğrafta değil. 5-10 kuşaktır değil.
Müzikte, Aka Gündüz Kutbay x Kudsi Ergüner çelişkisi var. Ergüner oryantalist, hem de sıkı esnaf.
Ruhi Su, Bela Bartok çizgisinde oryantalist.
Anadolu-folk az oryantalist gibi.
Şerh: 2020 momentinde, 1960 türkü derlemelerini dinlediğimizde, teksesli müziğin pek o kadar da teksesli olmadığını görüyoruz, iç rezonans sözkonusu (Muazzez Turing).
Orhan Pamuk oryantalist ama öncelikle esnaf. Hem sanatçı, hem de politik eğilimli olarak. Yani, baştan pazarlama çizgisi iyi idi. Üretime bakmadı, malı da kalitesizdi zaten ama güzel paketledi malını. Ve en yüksek düzeyde sayılan edebiyat ödülüyle ödüllendirildi, yani doğru ata oynamış ama ıskalayabilirdi de.
Zaten oryantalizmin çizgisi-çatlağı-fayı bu:
Çocuk, nasıl ki büyüklerinin takdirini isterse, taşralı büyükkentlinin, 3. Dünyalı da 1. Dünyalı’nın onayını ve takdirini aranır.
Ama bir barbar, bir uygarın onayını istemez, çalar olsa olsa. Bizim oryantalistlerse, kabzımal-celep arası bir şey.
21. Yüzyıl’ın ödülü ise, teknolojik ağırlıklı sanatlarda.
İronik olarak ve eski anlayışa göre, paradoksal olarak avangard da öyle:
Popüler kültür ürünlerinin bu denli çok avangard ürün verdiği zamanlar ve mekanlar çok az.
Türkler ise, pekala bilgisayar oyunlarında başarı kazanıyorlar ama takdir edilmiyorlar, Türkler tarafından yani.
Yoksa, ‘Game of Thrones’ın yürüyen ölü çizimi veya ‘Crysis’ bilgisayar oyunu var ortada.
Neo-oryantalizm ise, hala eski sanat dallarıyla meşgul.
Bianelde ise, oksidentalizm üzerinden oryantalizm türü bir şeyselleşmişlik var. Fason üretim, taklit bir şeyselleşmişlik.
Türkiye’de 35 yıl önce yapılmış bir şey olarak, birinin kendini et kancalarına taktırıp tavandan sarkıttırma cesareti yok. Oysa bu, tam da Kürt tezi olurdu: Türkler etimizi yiyor.
Müslüm konserinde kendini ciletleme var ama, kendini satırla naklen yayında doğrama yok, meclis önünde yakma var ama, performans niyetine yani.
Demek ki olay tahayyül gücünde.
Ki zaten ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ de öyle, ‘Ormanda’ da öyle… Osman Hamdi hayal kabızı. Torunlarının torunları da öyle.
Çıkış:
Bu metin açılımı sürer.
(5 Kasım 2019)

Hiç yorum yok: