Sanattaki
değişimler, politikadaki değişmelere koşut gider. Estetiko-politik bunu irdeler, 1930
Lukacs-Benjamin-Brecht-Adorno çizgisinden beridir.
Oryantalizm,
1880-1980 arasında, 3. Dünya’nın 1. Dünya politik / estetik hegemonluğuna
karşıki estetiko-politik tavırlarından / tavırsızlıklarından biriydi.
1980-2020
arasına ve 2020 momentine bakınca, bir şeylerin metamorfozlandığını gördük.
Onu
açımlamaya çabalayacağız.
2010-2020
arasında 9 sanat dalı, 10 sanat dalı oldu.
Popülar
kültür ürünleri, avangardizmin kalesi oldu.
Geriye
dönüşle bakarsak ve karşılaştır-karşıtlaştır yaparsak:
Fotoğrafta
ve sinemada böyle olmamıştı. Çapraz medyada da 10 yılda öyle olmamışa benziyor
ama muhalefet şerhli bir saptama bu.
Yani 3.
Dünya, teknoloji ağırlıklı sanatlarda oryantalizm yapmadı. (Yapamadı mı yoksa?)
Osman
Hamdi x Şeker Ahmet Paşa çelişkisi, 115 yıldır var ama resimde. Fotoğrafta
değil. 5-10 kuşaktır değil.
Müzikte,
Aka Gündüz Kutbay x Kudsi Ergüner çelişkisi var. Ergüner oryantalist, hem de
sıkı esnaf.
Ruhi Su,
Bela Bartok çizgisinde oryantalist.
Anadolu-folk
az oryantalist gibi.
Şerh:
2020 momentinde, 1960 türkü derlemelerini dinlediğimizde, teksesli müziğin pek o kadar da teksesli olmadığını görüyoruz, iç rezonans sözkonusu (Muazzez Turing).
Orhan
Pamuk oryantalist ama öncelikle esnaf. Hem sanatçı, hem de politik eğilimli
olarak. Yani, baştan pazarlama çizgisi iyi idi. Üretime bakmadı, malı da
kalitesizdi zaten ama güzel paketledi malını. Ve en yüksek düzeyde sayılan
edebiyat ödülüyle ödüllendirildi, yani doğru ata oynamış ama ıskalayabilirdi
de.
Zaten
oryantalizmin çizgisi-çatlağı-fayı
bu:
Çocuk,
nasıl ki büyüklerinin takdirini isterse, taşralı büyükkentlinin, 3. Dünyalı da
1. Dünyalı’nın onayını ve takdirini aranır.
Ama bir barbar, bir uygarın onayını istemez,
çalar olsa olsa. Bizim oryantalistlerse, kabzımal-celep arası bir şey.
21.
Yüzyıl’ın ödülü ise, teknolojik ağırlıklı sanatlarda.
İronik olarak
ve eski anlayışa göre, paradoksal olarak avangard da öyle:
Popüler
kültür ürünlerinin bu denli çok avangard ürün verdiği zamanlar ve mekanlar çok
az.
Türkler
ise, pekala bilgisayar oyunlarında başarı kazanıyorlar ama takdir edilmiyorlar, Türkler tarafından yani.
Yoksa, ‘Game
of Thrones’ın yürüyen ölü çizimi veya ‘Crysis’ bilgisayar oyunu var ortada.
Neo-oryantalizm ise, hala eski sanat dallarıyla
meşgul.
Bianelde
ise, oksidentalizm üzerinden oryantalizm
türü bir şeyselleşmişlik var. Fason
üretim, taklit bir şeyselleşmişlik.
Türkiye’de
35 yıl önce yapılmış bir şey olarak, birinin kendini et kancalarına taktırıp tavandan sarkıttırma cesareti yok. Oysa
bu, tam da Kürt tezi olurdu: Türkler etimizi yiyor.
Müslüm
konserinde kendini ciletleme var ama, kendini satırla naklen yayında doğrama
yok, meclis önünde yakma var ama, performans niyetine yani.
Demek ki
olay tahayyül gücünde.
Ki zaten
‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ de öyle, ‘Ormanda’ da öyle… Osman Hamdi hayal kabızı. Torunlarının torunları da öyle.
Çıkış:
Bu metin
açılımı sürer.
(5 Kasım 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder