Salı, Kasım 12, 2019

Taner Akçam, Hrant Dink, Basın, T24


İzlediğim kadarıyla T24, Abant Toplantıları çizgisinde yer alan eski TKP’lilerin odaklandığı bir yer olarak işe başladı.
Proje tekli değildi, ardışık çokluydu. Taraf vardı, Yeni Yüzyıl’ın / Binyıl’ın ve Radikal’in tasfiyesi vardı.
2000-2020 arasında 20 yıllık bir süreç.
Milliyet de, 1980 Abdi İpekçi çizgisinden, Hürriyet gerisindeki bir çizgiye çekildi.
Hrant Dink’in öldürülme süreci, yavaş yavaş kirli çıkıların ortaya dökülmesiyle gördüğümüz üzere, biraz grift bir öykü. Agos, hiç ilgisi yokken, bu kalabalık arasına girme çabasındayken, dost ateşi ile herşeyin yerle yekzan olması gibi bir hikaye sözkonusu gibi.
+
İşte bu momentte, Akçam T24’e bir açık mektup yollamış.
“Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin yerini doldurma hırsınızı anlıyorum. Ama bunu Hrant’ın ölümü ve sonrası kazanılmış mevzileri terk ederek ve Hrant’ı ölüme götüren yazılara yer vererek yapmanıza gerek yok. Hırsınızın aklınızı yediğinin farkına varmanızda fayda var.”
Bu süreçte, uzun süre ortadan kaybolan Perihan Mağden’in ve Yasemin Çongar’ın sahalara geri döndüğü bir momentte olduğumuzu akılda tutalım. Pek yakında Ece Temelkuran ve Amberin Zaman da avdet eylerler. Ahmet Altan bile sahalara geri döndü, Can Dündar da yakında damlar geriye.
Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bunlar, rezil rüsva oldular, hala, horoz ölür, gözü çöplükte kalır, durumundalar.
Nuray Mert bile geri dönerse, şaşmamak gerekir yani.
+
Bizi ilgilendiren, hırs sözcüğü.
Bu, yalnızca hırs mı?
Kazanım ne, yitirim ne?
Bu ülkede kadın pazarlayan köşe yazarları gördük.
Ülke pazarlayanlarını da gördük.
Çift veya üç taraflı / ülkeli olanlarını da gördük.
Ne için bunlar?
Birgün, Evrensel, T24, Gazete Duvar, Artı Gerçek, toplamda kaç tirajlı?
Ne kadar ciddiye alınıyorlar?
İçlerinde haber niyetine ne var?
Ne biçim bir muhalefet bu?
Neyin paylaşılamaması bu?
+
En önemlisi şu:
Tarihsel olarak da, basınsal olarak da, yeni bir döneme giriyor gibiyiz.
Tuhaf bir biçimde, matbu olana geri dönüş eğilimi başladı.
Ki zaten Dünya’da da sanal Huffington Post, hiçbir yere varamadı.
Anımsatalım:
2006-2012 Milliyet ve 2012-2014 Radikal Blog sayfaları, bu ülkede asıl politik muhalefetin yapıldığı alanlar oldu. İkisi de tasfiye edildi ve silindi gibi. Adını andıklarımız ise, böyle girişime kalkışamayacak denli, dışa kapalı ve karşı-özgürlükçü / farklılığa-kapalı durumdalar. Sen ben bizim oğlan, durumu yani.
1975-1980 Milliyet, 1985 Cumhuriyet’ten veya 1975 Vatan’dan çok daha siyasi ve güvenilir bir gazete idi.
Yeni Yüzyıl meydana geldiği an, işin parçalanacağı belliydi. Çünkü 2000 gibi, 1970 modeli bir Batı tipi pazar gazetesi anlayışına 100 sayfalıklara) rücu yaşandı. Bir regresyon yani.
O regresyon hala sürmekte.
Ancak, birileri de kralın çıplak olduğunu yazmaya başladı ufak ufak.
Göreceğiz.
Çıkış:
Eğer bu ülkede basın bir çıkış açabilir ise, herşey çok farklı olur.
(11 Kasım 2019)

Hiç yorum yok: