Pazartesi, Kasım 18, 2019

Özgürlük ve Zorunluluk


1974’ten beridir, önce solcular, sonra liberaller, en son da Müslümanlar, özgürlüklerimin canına okudular.
Bunu da doğruladılar ve akılcılaştırdılar.
Çünkü, sol için de, sağ için de, toplumsallık zorunluluk. O biçimiyle toplumsallık, bir kölelik. Solu da, sağı da, bu ülkede özgürlüğe düşman yani.
+
Müslüman’ın biri kalkmış, özgürlüğü kader ve günaha bağlamış.
Hristiyanlık’ özgür irade var, İslam’da irade-cüziye (küçük irade) var. Big Brother / Büyük İrade ne derse, o oluyor yani. Gönüllü kulsun yani. Gönüllü kul olmadın mı, kellen gittin yani. Ondan sonra İslam’da özgürlük teranesi…
+
Özgürlük ve zorunluluk:
Zorunluluklar:
Ölümlülük, bedenlilik, maddelilik, zihinlilik.
Toplumluluk, sınıflılık, statülülük, rollülük, standart biyografililik.
Açlık, susuzluk, cinsel açlık.
Özgürlükler:
Davranış, düşünce, duygu.
Ahlaka, siyasete, hukuğa, dine uymama. Bunların kendi için olanını üretme ve uygulama.
Allah'a, babaya, devlete itaatsizlik.
Yukarıdakilere uymama.
+
Bu kada basit bir liste.
Liste genişletilebilir ama yine de basit ve temel kalır.
+
Gelelim sola:
Önce T24 soluna bir bakalım.
Bu, bir özel üniversite akademisyeni. Ezeli-ebedi ergen. Sosyal moloz. Z kuşağı. Ne denirse, densin. Paralı üniversede, aile parasıyla okumuş. Eskiden akvaryum solcusu vardı, şimdi böyle yüzer gezer solcular var,
“Özgürlük, erdemli olmanın gerekli koşulu olarak belirir.”
Bu ne yahu?
Özgür olmazsın, köle olursun. Kölenin erdemine sahip olursun.
Özgürlük bir ahlak değeri değildir. Özgürlük bir dğer değildir. Yaparsın veya yapmazsın. Yapamayım mı diye düşünmezsin, Yapmalısın veya yapmamalısın, diye de bir şey yoktur. Sen ve özgürlük vardır. O kadar.
“Özgürlük kavramsal açıdan “öz-ü gör olmak” dolasıyla “öz-ü kendine yetmek” anlamına gelir.”
Hiç ilgisi yok. Kendine yetmeden de özgür olabilirsin. Anne sana yetebilir ama onunlayken kölesindir, özgürlüğü seçersin, kendine de yetmezsin. Görüldüğü gibi, toplumsallığın köleliğini aşama aşa yedirme / yutturma var bu akıl yürütmede.
“Zorunluluğun ilk bakışta yasaya dayalı olması gerektiğini fark ediyorum; çünkü zorunluluğa tabi olan yasayla kayıt altına alınmıştır.”
Yasa değil, kural.
Her oyunun bir kuralı vardır. Kuralsız oyun cıvır. Toplumsallık da kurallı bir oyundur. Toplumsallık da bir zorunluluk olarak dayatılır.
“Yasadışı olan, dolayısıyla yasak olan, zorunluluğu yıkmış, yani belirgin sınırların dışına çıkmış ve böylece konumunu (statüsünü) ya da varlık durumunu (ontolojisini) kaybetmiş olur;
Vah vah.
Vah ki ne vah.
Herkes veya herhangi biri yasadışına çıkmakla varlığını kaybetseydi, şu anda ortalıkta birileri kalmamıştı.
Statüsünü ve roülünü yitirir, o doğru. Zaten, zorunluluk toplumsal / normsal bir oyundur, statü ve onun rolü de bir oyundur.
“… baştan ayrıntısına girmeksizin ve felsefe tarihindeki kullanımı ve etimolojik anlamı da dikkate alındığında, erdem, “fazilet, bilgelik, yiğitlik, ölçülülük; başkaca söylersek, iyi olmaya yönlendirme kapasitesi” anlamına gelir. Eski Türkçe’de karşıt anlamı, “bunalmak, bunaltmaktır” tır.”
Bunun böyle olduğunu sanmıyorum.
Bunalmanın karşıt anlamı ferahlamaktır. Erdemin ferahlatıcı olduğunu pek sanmıyorum.
İnanılmaz bir durum.
Zorunluluğu yalnızca hukuğun dar bir anlamında ele alıyor.
Oysa, hukukta suçlarda çok suç çeşidi vardır. Yani, çok zorululuk çeşidi vardır. Bari bunu bileydi ve yazaydı.
+
Sonra da Evrensel soluna bir bakalım.
“Zorunluluk ve özgürlük, insan etkinliği ile doğanın ve toplumun objektif yasaları arasındaki ilişkiyi anlatan bir kavram çiftidir.”
‘Heil Marx’ durumu yani.
Benim oğlum bina okur, döner döner 170 yıl yeni okur, durumu yani.
Toplumun objektif yasaları yoktur, toplumun subjektif yasaları vardır, çünkü toplum insanlardan ve öznelerden oluşur, dikkat birey demedik).
“Bir diyalektikçi, özgürlüğün ve zorunluluğun birinden birini mutlaklaştırmanın yanlış olduğu görüşünden yola çıkar.”
Mutlağı geç, % 1-100 koy.
% 100 zorunluluk vardır, ölüm gibi, yani ölüm, köşe yazarının deyimiyle mutlaktır. Diyalektikçi, öyle dedi veya demedi, ölüm gözünün yaşına bakmaz, diyalektiçi de ölüd gitti zaten.
“Sınıflı toplumda insan, zorunlulukların kölesi durumundadır…”
Hayır. Tüm toplumlarda insan zorunlulukların kölesi durumundadır. Sürü kuralı kavramı, gele gele buraya geldi. Sürüden ayrılanı kurt kapmıyor, sürü kapıyor yani. O nedenle, insan insanın kurdudur yani.
“… doğa üzerindeki hayvanın doğaya tutsaklığı…”
Ne ilgisi var yahu?
Bakteriler sonsuz yaşayan canlılar. Ölüme tutsak değiller yani.
Kanserli hücre de öyle.
“Böylece zorunluluk özgürlüğe, özgürlük de bir zorunluluğa dönüşmüş olur.”
Cehaletin böylesi.
Diyalektikte, tez ve antitez birbirine dönüşmez, sentezlenir.
En büyük sorun da o zaten:
Özgürlüğün ve zorunluluğun sentezi yoktur.
+
Bu ülkenin solcusu da, sağcısı da, aptallık ve cehalet bayrağını dalgalandırır.
Örnekleri verdik.
Kimse demiyor ki:
Benim özgürlüğü gereksinimim yok. Ben gönüllü köleyim.
Müslüman Allah’ına kul.
Solcu, ‘heil Marx’a kul.
(18 Kasım 2019)

Hiç yorum yok: