Çarşamba, Kasım 13, 2019

Zengin Düşmanlığım


2 başlık vardı: Bir: Atatürk veya göçmen söylemi slaktivizmdir ve olumsuzlanmıştır. İki: Zenginler, kapitalizmden, burjuvaziden, aristokrasiden, hatta devletten ve paradan önce de vardı, mülk de öyle. Zenginleri zenginler de negasyonladı. Emek sözcüğünü ilk bir papaz kullandı. Sait Faik: Sömürüden söz etmek için solcu olmak gerekmez. Solcu değilim. Zenginleri durdurmanın tek yolu evsahiplerini doğramak, o da her zaman işe yaramıyor. Latife Tekin'in, fakirliğimi korumaya çabalıyorum, sözü beni ikna etmedi. Fakir doğdum, fakir ölüyorum, fiili bir durum, bakış açımı belirliyor, yaşadığım bu. Küskün değilim, hala neden sağ kaldığımı, yazarak anlamdırmaya çabalıyorum.
+
Slaktivizmin yeni sadakacılığı için, terfüman olmak gibi, 2 dilden bileşik / paçal bir sözcük icat edilmiş.
Burada tartışma fay hattı, 1990-2020 arasında beyaz-türk’leşenlerle bunu yapmayanlar arasındaki çelişkide yatıyor.
Beyaz-türk’leşenler, durumlarını verifikasyona ve jastifikasyona girmişler. Bunun yeni öğrendim.
Zengin olsaydım, yine bunun hatalı olduğunu bilirdim ve söylerdim. Rantiyeliğe karşı değilim ki bababam 40 bin cumhuriyet altını mirası yok etmiş. O olsaydı, rantiye olacaktım ve hiç rahatsız olmayacaktım. Ama yine de bunun sömürü olduğunu bilecektim.
Yalana hiç gerek yok yani.
Kendine takıyye’ye de.
Buna neo-müslüman’laşmak, diyorum ben. AKP tipi yani. Son 17 yıl yani.
Beyaz-türk’leşenler de, CHP’liler de, akp’lileşti yani ki bunun için ayrı bir metnim mevcut.
(10 + 12 Kasım 2019)

Hiç yorum yok: