1928
sonundaki ikinci genel seçimde, Almanya’da sosyalistler-komünistler üçte bir,
Hitler üçte bir, diğerleri üzte bir durmundaydı.
Sonrası
belli: Hitler iktidar oldu, hem de seçimle.
Buradan
çıkan sonuç, sosyalistlerin ve komünistlerin seçmenlerinin bir bölümünün bir
sonraki seçimde Hitler’e oy verdiği.
Apolitik faşizm dediğimiz de bu.
Apolitiklik
zaten politik bilinçsizlik de demek.
Bu
durumda, faşizmi bilmeden faşizme oy vermek, apolitik faşizm olmuş olmakta.
+
1929
Krizi benzeri bir 2029 ekonomik krizine doğru gitmekte olduğumuz, uç sağın
hızla yükselmesi, yanısıra uç solun da güçsüz olmaması gibi bir 100 yıl
öncesiyle tarihsel benzerlik durumunda olduğumuzu epeyi kişi epeyi zamandır
düşünüyor.
1920’lerde
Almanya ve İtalya, geç birleşmenin ve geç koloniyalleşmenin etkisiyle, 2. Dünya
Savaşı’nı yaratan yolu döşediler.
Bugün
için, Brezilya ve Hindistan bu türden bir çıkış içinde değil.
100 yıl
öncesiyle bu aykırılık imlenmiş.
+
Yine
benzerlik:
“Merkel
hükümeti, bir soru önergesine verdiği cevapta aşırı sağcıların 2018 yılına
kıyasla 900 suç daha fazla işlediğini açıkladı. Hükümetin açıklamasında
güvenlik birimlerinin aşırı sağcıların işlediği suçlarla ilgili 1625 soruşturma
yürüttüğü bilgisi yer aldı.
…
Ülkede
bir başka tartışmalı konu da aşırı sağcı parti AfD’nin yükselmeye devam edişi
oldu. Son genel seçimlerde 16 eyalet parlamentosuna girmeyi başaran AfD,
Brandenburg ve Saksonya’daki seçimlerde ilk sırada çıkamasa da büyük başarı
elde etti. Oyların dörtte birini alarak iktidara daha da yaklaşmış oldu.”
AfD, işte
bu apolitik faşizmin yeni versiyonu olmakta.
Tuhaf
olanı ise şu:
AfD’nin
isteyeceği 4. Reich’ı, Merkel’in büyük koalisyon ve solu asimilasyon ile zaten
gerçekleştirmiş oluşu. Bunun parti yapmadı, Merkel yaptı. Parti başkanı
olmayacağıın açıkladığından beridir, partisi hızla kan kaybediyor duruma geçti
çünkü.
Ancak ne
olursa olsun Brexit ile, AB Almanya Birleşik Devletleri olmaya gidiyor hızla.
İngiltere
eski sömürgesi ABD’nin yeni sömürgesi ve 51. eyaleti olmaya niyetli.
Fransa
ise arada kaldı. Bildiğimiz makro hegemonluğu beceremiyor. Bunda; Sarkozy,
Hollande ve Macron gibi lider olmayan liderlerin de payı yüksek.
Yeni bir
durum da bu zaten:
Hitler
ve Mussollini isteniyor ama çıkmıyor.
Hatta,
Hasan Sabbah bile isteniyor ama o da çıkmıyor.
Saydığımız
fransa üçlüsü, Trump, Putin, Erdoğan, Johnson çıkıyor, Muppet Show’un huysuz
ihtiyarlar locası gibi.
Ki zaten
bu da apolitik faşizmi besliyor.
+
Bunlar,
makro politik göstergeler.
Apolitik
faşizm ise mikro politik bir gösterge.
Yani,
gündelik yaşamla ilgili.
Biz bunu
AB’nin toplu bilisizliğinin Aydınlanma Kültürü’nün epeyidir inkarına
bağlıyoruz. Aydınlanma bir altyapıydı, o itilince, onun yüksekliği kadar AB
aşağı indi. Bunun da vesilesi, göçmenlerin ümmileştiriciliği oldu.
Yeşiller
gibi apolitik bir parti, durumlar karışınca, habire yükseliyor, durumlar
düzelince, iniyor.
Fransa’da
faşist parti yerli işçiyi, sosyalist parti göçmen işçiyi savunuyor.
Bu türde
dilemmalar var yani.
+
Sonuç:
Neo-Hitler
olmazsa, 3. Dünya Savaşı olmaz, 3. Dünya Savaşçıkları olur ki zaten öyle oldu
bile çoktan.
Şerh:
Almanya’nın
3. Roma-Germen’i, hem birincisinden, hem de ikincisinden farklı olacak:
Çünkü,
hükümranlık bölgesi olan o Doğu Avrupa, hem reel sosyalizm geleneğine sahip,
hem de göçmenlerden dolayı yeni bir faşizm geleneğine sahip.
Bu
ikisinin biraradaki etkileşimi, beklenmedik toplumsal senkoplar yaratacak gibi.
(16 Aralık 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder