Pazartesi, Aralık 16, 2019

AB 2020: Apolitik Faşizm


1928 sonundaki ikinci genel seçimde, Almanya’da sosyalistler-komünistler üçte bir, Hitler üçte bir, diğerleri üzte bir durmundaydı.
Sonrası belli: Hitler iktidar oldu, hem de seçimle.
Buradan çıkan sonuç, sosyalistlerin ve komünistlerin seçmenlerinin bir bölümünün bir sonraki seçimde Hitler’e oy verdiği.
Apolitik faşizm dediğimiz de bu.
Apolitiklik zaten politik bilinçsizlik de demek.
Bu durumda, faşizmi bilmeden faşizme oy vermek, apolitik faşizm olmuş olmakta.
+
1929 Krizi benzeri bir 2029 ekonomik krizine doğru gitmekte olduğumuz, uç sağın hızla yükselmesi, yanısıra uç solun da güçsüz olmaması gibi bir 100 yıl öncesiyle tarihsel benzerlik durumunda olduğumuzu epeyi kişi epeyi zamandır düşünüyor.
1920’lerde Almanya ve İtalya, geç birleşmenin ve geç koloniyalleşmenin etkisiyle, 2. Dünya Savaşı’nı yaratan yolu döşediler.
Bugün için, Brezilya ve Hindistan bu türden bir çıkış içinde değil.
100 yıl öncesiyle bu aykırılık imlenmiş.
+
Yine benzerlik:
“Merkel hükümeti, bir soru önergesine verdiği cevapta aşırı sağcıların 2018 yılına kıyasla 900 suç daha fazla işlediğini açıkladı. Hükümetin açıklamasında güvenlik birimlerinin aşırı sağcıların işlediği suçlarla ilgili 1625 soruşturma yürüttüğü bilgisi yer aldı.
Ülkede bir başka tartışmalı konu da aşırı sağcı parti AfD’nin yükselmeye devam edişi oldu. Son genel seçimlerde 16 eyalet parlamentosuna girmeyi başaran AfD, Brandenburg ve Saksonya’daki seçimlerde ilk sırada çıkamasa da büyük başarı elde etti. Oyların dörtte birini alarak iktidara daha da yaklaşmış oldu.”
AfD, işte bu apolitik faşizmin yeni versiyonu olmakta.
Tuhaf olanı ise şu:
AfD’nin isteyeceği 4. Reich’ı, Merkel’in büyük koalisyon ve solu asimilasyon ile zaten gerçekleştirmiş oluşu. Bunun parti yapmadı, Merkel yaptı. Parti başkanı olmayacağıın açıkladığından beridir, partisi hızla kan kaybediyor duruma geçti çünkü.
Ancak ne olursa olsun Brexit ile, AB Almanya Birleşik Devletleri olmaya gidiyor hızla.
İngiltere eski sömürgesi ABD’nin yeni sömürgesi ve 51. eyaleti olmaya niyetli.
Fransa ise arada kaldı. Bildiğimiz makro hegemonluğu beceremiyor. Bunda; Sarkozy, Hollande ve Macron gibi lider olmayan liderlerin de payı yüksek.
Yeni bir durum da bu zaten:
Hitler ve Mussollini isteniyor ama çıkmıyor.
Hatta, Hasan Sabbah bile isteniyor ama o da çıkmıyor.
Saydığımız fransa üçlüsü, Trump, Putin, Erdoğan, Johnson çıkıyor, Muppet Show’un huysuz ihtiyarlar locası gibi.
Ki zaten bu da apolitik faşizmi besliyor.
+
Bunlar, makro politik göstergeler.
Apolitik faşizm ise mikro politik bir gösterge.
Yani, gündelik yaşamla ilgili.
Biz bunu AB’nin toplu bilisizliğinin Aydınlanma Kültürü’nün epeyidir inkarına bağlıyoruz. Aydınlanma bir altyapıydı, o itilince, onun yüksekliği kadar AB aşağı indi. Bunun da vesilesi, göçmenlerin ümmileştiriciliği oldu.
Yeşiller gibi apolitik bir parti, durumlar karışınca, habire yükseliyor, durumlar düzelince, iniyor.
Fransa’da faşist parti yerli işçiyi, sosyalist parti göçmen işçiyi savunuyor.
Bu türde dilemmalar var yani.
+
Sonuç:
Neo-Hitler olmazsa, 3. Dünya Savaşı olmaz, 3. Dünya Savaşçıkları olur ki zaten öyle oldu bile çoktan.
Şerh:
Almanya’nın 3. Roma-Germen’i, hem birincisinden, hem de ikincisinden farklı olacak:
Çünkü, hükümranlık bölgesi olan o Doğu Avrupa, hem reel sosyalizm geleneğine sahip, hem de göçmenlerden dolayı yeni bir faşizm geleneğine sahip.
Bu ikisinin biraradaki etkileşimi, beklenmedik toplumsal senkoplar yaratacak gibi.
(16 Aralık 2019)

Hiç yorum yok: